Dolar (USD)
35.27
Euro (EUR)
36.77
Gram Altın
2981.26
BIST 100
10042.22
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Ayasofya

Medeniyetlerin ihtişamlı inşalarının başında mâbetler gelir. Kaleler veya surlar tarafından çevrelenen şehrin iç mekanın huzuru bu mabetler vesilesiyle gerçekleşir. Bu mekanlardan şehre yayılan inançlarla oluşturulan anlamlı yaşantılar yoluyla insan, sürekli yeniden yapılandırılıp tevhidi anlayışın etrafında merkezileşir.

Mabetler ve mezar taşları; içinde bulundukları beldenin kimliği, sakinleri için de mücessem ve daimi talim mekanlarıdır.

Her şeyin eskidiği gibi insanın da zamanla inançları zayıflar. Mabetler de eski ihtişamlı hallerini kaybeder. İnsanlar şükürden şirke düşünce mabetler de değersiz birer görülmelik yerler halini alır.

Mabetlerin hüznünü en çok alimler ve âbitler anlar. İçten içe bir kor ateş gibi yüreklerde yanıklar oluşturur bu hüzün. Bir de cebri ve keyfi muamelelerle ibadete kapatılmışsa, bu mâbetler artık sönmeyen bir ateştir âlimlerin ve âbitlerin yüreğinde bu hal.

Yaklaşık 100 yılı aşkın bir zamandır bu coğrafyada mâbetlerin bu talihsiz talihi konuşulmaktadır. Bu talihsizliğin en bilindik örneklerinden biri de Ayasofya camisiydi.

İslam öncesi haliyle de uzun bir zaman diliminde mâbetliğin anlamlı şerefini deruhte eden bu cami, fetret döneminde mahzun ve amacının dışında kalır. Uzun asırlar tahrif edilmiş inançların örselediği bu camiyi Fatih Sultan Mehmet yeniden hürriyetine kavuşturur ve İslam dininin en kıymetli sembol camilerinden biri haline getirir.

Ayasofya yeniden inşa edilmiş bir selatin camisi olmaktan ziyade, kadim değerleri tamir ve tashih edilmiş bir camidir. Hem de dini hak üzre ve tevhidi inançları bir ittihat hattı üzerinde buluşturma gayesiyle bu işlemler yapılmış.

İstanbul’un fethi, bu ibadet merkezinin yeniden hürriyetine kavuşturulmasıyla daha anlamlı bir hal alır. Ayasofya, fethin bu müjdesi ve heyecanıyla dolup taşar yüreği iman dolu müminlerin huzuru kemer bestede lahuti bir vecd halleriyle.

İstanbul’un fatihi Mehmet Han hazretleri bütün bu vecd hallerinin içinde mü’min ferasetiyle sanki asırlar sonra yaşanacak hüzünlü halleri hisseder gibi bu cami hakkında ve diğer camilere de örneklik teşkil edecek anlamda bir vakfiye metni hazırlar. Fethin heyecanından hemen kurtulur ve asırlar sonraki hüznün metnini oluşturur. Hatta o kadar ileri gider ki, bu metinde bu mabedin mahremine dokunanları tel’in eder ve onları Allah’a havale eder.

Ümmetten ulusa geçişin en büyük inkıraz hallerinden biri de mâbetlerin mahzun halleridir. Çünkü mâbetler her rengi tevhidin hürriyeti altında birleştirirken, ulus anlayışı renkleri ayırdığı gibi mâbetleri de mahzun bırakır.

İmparatorluktan ulusa geçerken sadece mâbetleri değil, millet olma ruhunu da kaybettik. Kaybolan bu ruh, cansız kalan bedenlerin kapısına kilidi vurur. Ayasofya da bu kilitli kapılardan biri olarak yeniden fetret dönemini yaşar gibi bir hal alır.

Yüreğinde inancın hakikati, aklında dinin hikmeti, yaşantısında İslam dinin değerleri olan her mü’min, bu mahzunluğun ve esaretin çilesini çeker Ayasofya ile beraber. Devlete isyan etmeden halkı sokağa dökmeden bu mâbetlerin bilhassa Ayasofya’nın hürriyetini hep dile getirirler. Bediüzzaman Said Nursi’den Süleyman Hilmi Tunahan’a, Necip Fazıl Kısakürek’ten Yedi Güzel Adama ve daha nice gönül ve hikmet insanlarına kadar herkes bu caminin esaretten hürriyete geçmesi için canhıraşâne çalışır. Hatta Bediüzzaman Said Nursi hazretleri bu mâbedin esaretinin aynı zamanda ülkenin esareti olduğunu ve bu mâbedin hürriyete kavuşmasıyla ülkenin de tam hür olacağını, devrindeki bütün iktidar sahiplerine hikmet boyutuyla iletir. Ayasofya’yı ve onun gibi esir olan mâbetleri hürriyetine kavuşturabilecek muktedirlerin iki cihanda aziz olacaklarını dile getirir.

Ayasofya, Peygamber Efendimizin kutsal saydığı mescitlerden değildir. Lakin fethini müjdelediği ve fethin komutanını methettiği İstanbul’un en kadim ibadet merkezidir. Bu nedenle Ayasofya’nın ibadete açılması, esaretin kilitlerinin de kırılması anlamındadır. İkinci fetih gibi algılanan bu yeniden ibadete açılış dönemi, umarım yüreklerimizdeki şirk kirlerinin temizlenmesine, tevhit nurlarının yeşermesine vesile olur.

Ayasofya artık bir hür mekândır. Cevheri de doğrudan zâti olan ibadet merkezi tanımlamasındadır. İçinde ibadet edecek olan araz kabilindeki insanların çokluğu veya azlığı, bu mâbedin esaretten hürriyete geçiş sevincini gölgeleyemez.

Ayasofya hürdür. İstanbul’un fethedilmemiş bazı semtlerine rağmen bu kadim kent yeniden hürdür.

Ayasofya hürdür. Çünkü Türkiye hürdür. Umarım bu hürriyet, İslam dünyasının hürriyetinin de kapısını açacaktır.

Ayasofya çok heyecanlı ve sevinçlidir. Kendini hürriyetine kavuşturanlara da ebediyen minnettar ve duâhan bir mekândır. Burada ifâ edilen her ibadet, vesile olanların da hânelerine bizzat yazılacaktır. Bunun da öte taraftaki şahitleri Ayasofya’nın bütün bedeni olacaktır.

Tabii ki biliyoruz, Ayasofya’nın hürriyeti bütün dertlerimize deva olmayacak! Anadolu’nun üzerindeki bela bulutları hemen def olmayacak. Dertlerimiz bitmeyecek, mücadelemiz sona ermeyecek.

Mamafih bir mâbedin onunla beraber mü’minlerin neredeyse 100 yıllık yalnızlığının giderilmesinin haklı sevincini ve gönüllerdeki fethin şûlelerini gök kubbeye haykırmak, uzun zamanların gerçekleşen hayalleridir diye haykırsak pek hikmetlidir sanırım.