Ayak oyunları
Seçimler partilerin sadece kendilerini gösterme, ispat etme ve başarılı olma süreçleri değil aynı zamanda kimliklerini ve kişiliklerini sergiledikleri süreçlerdir. Ne kadar oy aldığı kadar nasıl aldığı da konuşulur uzun zaman. Verilen sözler ve tutulan vaatler kadar yapılan iş birlikleri ve yerine getirilmeyen sözler de hafızalarında kalır seçmenin. Seçmen; seçimden seçime oyuna baş vurulan bir vatandaştan öte, partileri ve liderleri yeri geldiğinde baş tacı yapıp göklere çıkaran, yeri geldiğinde de yerin dibine batırıp siyaset çöplüğüne atan güçtür. Tarih bu örneklerle doludur.
Kimi
iktidar olmak için canhıraş bir şekilde çalışır, kimi iktidarı önlemek için her
türlü oyuna baş vurur. Kimi hizmet yarışında önde olmayı amaçlar, kimi hezimete
hizmet eder. Kimi adaletin tesisi için uğraşı gösterir, kimisi adaleti
yanıltmak için her türlü kılığa girer. Kimi davasında ve idealinde sabittir,
kimisi de menfaat uğruna değirmen gibi döner. Hepsine şahit olduk, olmaya da
devam ediyoruz. Kim ne verirse ben iki katını veririm diyerek oy devşiren
liderlerden otel lobilerinde makam pazarlığına tutuşan vekillere, kendi siyasi
gücüyle iktidar olamadığı için okyanus ötesi vatan hainlerinin saçma sapan
idealleri peşinde kurulan partilerden atasının mirası üzerinde boy göstermeye
çalışan çömezlere, vekil transferi yapan siyasi partilerden akşam bir
partideyken sabaha başka partinin rozetiyle ekran ekran dolaşan koltuk
pazarlığı peşindeki vekillere kadar envai türlüsüne şahit olduk. Ülkeyi bölme
arzusuyla Kürtlerin temsilcisi olduğunu söyleyip oy devşireni mi ararsın yoksa
oy uğruna terör örgütü uzantısı siyasilerle kapılar ardında pazarlık yapanları
mı? Bu kadim milletin evlatlarını acımadan katleden bebek katilleri için
özgürlük naraları atanları mı istersin, yoksa mukaddes vatanı beklerken
kalleşlerin saldırılarıyla şehit olmuş evlatlarımız için terör örgütünü
lanetlemekten bile aciz olan korkakları mı? İktidarı devirebilmek için ortaklık
yaptığı siyasilere “itler” diye saldıranları mı söyleyeyim, yoksa Mehmetçiğin
mermileriyle yere serilen vatan haini leşlerin cenazelerine katılan sözde
vekilleri mi? Ah memleketim, bağrında neler neler saklarsın!
Yaklaşan
yerel seçimler bu gerçeği bir kez daha gözler önüne seriyor. Daha düne kadar
abla kardeş gibi birbirlerine sarılıp boy gösterenlerin şimdilerde birbirlerine
nasıl saldırdığını herkes seyrediyor. Perdenin önünde altılı ama perdenin
arkasında bilmem kaç altılı masa olarak sözde millet kelimesiyle milleti
kandırmaya çalışanların seçimlerin akabinde nasıl foyalarının meydana çıktığını
herkes biliyor. Kendisine her türlü hakareti yapan terör örgütü yandaşlarıyla
hâlâ yol yürümeye çalışan, kendi liderine bile kumpas kurduğu ayyuka çıkan
siyasilerin milletten nasıl her seferinde tokat yediğini söylemeye gerek bile
yok.
Bu
seçim çok renkli olacağa benziyor. Millet ve memleketine hizmet için çalışanlar
ile milleti ve memleketi kendi sultaları uğruna çalıştırıp geriye götürme
çabasında olanların seçimi. Verdiği sözlerin hesabını vermeye çalışanlarla
hiçbir vadini yerine getirmediği halde algılarla millete hesap vermekten imtina
edenlerin seçimi. Her gün bir tane değil onlarca temel atıp açılış yapanlarla hiçbir
yatırım yapmadığı gibi temel atmama törenleri yapanların seçimi. Şehirleri
yaşanacak mekanlar haline getirmeye çalışanlarla idaresini devraldığı şehirleri
yaşanmaz hale getirenlerin seçimi. Ülkenin önünü açanlarla ülkenin önünü
tıkayanların seçimi. Aklı millette olup millete hizmet için günü güne
ekleyenlerle aklı genel merkezde olup liderini devirme planları yapanların
seçimi. İsraf haramdır anlayışıyla milletin her kuruşunu millete hizmet yolunda
harcayanlarla israfı önledik algısıyla milletin parasını kendi koltuğunu
sağlamlaştırmak için delegelere rüşvet verenlerin seçimi. Aslında siyah ile
beyazın seçimi ama bir kez daha teyit edilmiş olacak.
Kadim
bir medeniyetin varisleri ve asil bir milletin evlatları olan bu millet ne
yalana prim vermiştir ne de yalancıya. Ne hırsıza görev vermiştir ne de arsıza.
Ne algıyla yönetilmiştir ne de toplum mühendislerinin planlarıyla. Bu millet
kendisini baş tacı yapanları da bilir, kendisine aptal diyenleri de. Kendisine
hizmet edenleri de kendisini sömürenleri de bilir. Zaman zaman yanlış seçim
diye sandığımız kararların bile bu milletin nezdinde bir amacı olmuştur ama
zamanla anlaşılmıştır. Bütün bu ayak oyunlarına hiç gerek yoktur. Bu millet her
şeyi görüyor ve biliyor. Verdiği karar da vereceği karar da baş tacıdır.