Avrupa’da ramazan / İnsan hakları tatilde!
Avrupa’nın içi kendisini, dışı ise dünyanı tüm bilmeyen insanlarını yakmaya devam ediyor. Buralara gurbete düştükten ve Avrupa’nın iç yüzünü gördükten sonra, vatana dönmek hasretiyle yanıp duran nice bağrı yanık Müslümanlar var. Ama maalesef bunların az bir kısmı buna muvaffak oluyor. Özellikle yaşanan küresel krizden sonra tersine göç biraz daha ivme kazanmış durumdadır.
Ama çoğunluk, buna muvaffak olamıyor. Çünkü Avrupa’da batasıca batı kültürüyle yetişen nesil, buraları bırakmak istemiyor. Tabi birçokları, burada oturmuş olan düzenini bırakamıyor. Vatan döndüğünde aynı süzeni kurabilecek mi, kuramayacak mı, belli değil. Şu anda ümmetin son kalesi Anadolu’nun, ekonomik kuşatma altında olması da endişeleri artırıyor ister istemez.
Ancak neslini batı kültüründen kurtarmak isteyenler, bu endişelerin hiç birine aldırmadan vatana dönmeyi tercih ediyorlar. İlk etapta çocuklarını vatana gönderip kendisi sonra gitmeyi planlayanlar da yok değil. Yani kısacası dostlar! İnsani değerler erozyonunun giderek hızlandığı batılı ülkelerin tamamında hayat hiç de kolay değil.
“İnsan Hakları” beyanatlarıyla yeri göğü inleten batı da, öyle zannedildiği gibi hak hukuk yok. Hele Müslümanlar için bu çok daha ironi bir hal alıyor. Batı İbadet özgürlüğünden dem vuruyor. Ama batı Müslümanların Bayram, Cuma vd. namaz vakitleriyle ilgili bir düzenlemeye asla yanaşmıyor. Oruç iftar vs. hiçbiri batılı hükümetlerin umurunda değil.
Her hafta yüzbinlerce Müslüman, iş vaktiyle çakıştığı için Cuma kılamıyor. Bayram namazlarını da kılamayan az değil. Hatta nice Müslümanalar, beş vakit namazından birini ikisini, günü birlik, kazaya bırakabiliyorlar. Bundan dolayı da çok değişik tartışmalar yaşanmaya da devam ediyor. Örneğin seferi olunmadığı halde namazların cem edilmesi tartışılabiliyor.
Hoş zaten küresel şer odakları bizim birbirimizle sürgit tartışıp didişmemizi istiyorlar. Nitekim nice sun-i tartışma konularını kendileri veya içimizdeki piyonları vasıtasıyla özellikle üretiyorlar. Bu gibi tartışmaların ramazan aylarında artması da bir tesadüf falan değildir. Aklıselim her Müslüman bu gibi tartışmaları köpürtüp çoğaltmak değil, bitirmeye çalışmak için çalışmalıdır.
Biz batının Noel’i, Modası, sevgililer günü, anneler, babalar, yaşlılar, engelliler günleri vb. tüm süfli örf ve adetlerine bodoslama atlıyoruz. Ama onlar bizim bereket ve feyiz dolu bayramlarımızı bile bize çok görüyorlar. Hadi kendi ülkelerinde bayram tatili vermeyip ziyaretleşme ve daha nice sosyal aktivitemizi engellemelerini anladık. Ama her bayram mutlaka İslam diyarındaki bombardımanların dozajını artırmak suretiyle kendi ülkelerimizde de her yıl sevinçlerimizi tasaya çevirmeye devam ediyorlar.
Şimdi hala “batı medenidir” “asıl insanlık batıdadır” “insan hakları beşiği” “özgürlükler diyarı” falan gibi martavallara inanan varsa, kendisi bilir. Ama aklıselim batılı aydınlar da dâhil olmak üzere, gerçeklerin farkında olan her kes, vahşi batının vahşetlerinin farkındadır. Ve “yok mu bir çare?” diye düşünüp durmaktadır.
Kendi insanını çoktan tam biyonik birer robota dönüştürmüş batılı devletlerin, bizim insanımızı da her gün biraz daha kendi kültürüne mahkûm etmesi endişe verici boyutlardadır. Kaldı ki bu teknoloji çağında, sadece batı ülkelerinde değil, tüm dünyada da aynı tehlike büyümeye devam ediyor. Sadece Anadolu veya belirgin İslam ülkelerdi değil, Afrika’nın en ücra köşeleri de artık batasıca batı kültürünün virüsleriyle kavrulmaktadır. Allah (cc) sonumuzu hayr eyleye…
Şurasını da tekrar edeyim ki, benim batı insanına bir kin veya kastım yok. Benim derdim, batının tüm insanlığı felakete götürmekte olan batı kültürü ve ibahiyesiyledir. Aksine başta batı insanı olmak üzere, tüm insanlığı bu büyük tehlikeye karşı uyarmak istiyoruz.
İftar Sohbetleri Ve Teravihler
Avrupa’da cami, cemiyet ve derneklerin yaptığı etkinliklerden biri de iftarın ardından yatsı namazına kadar yapılan sohbetler. Cami görevlisi din gönüllülerinin yaptıkları ders ve sohbetlerde verilen bilgilerle dinleyiciler, çok yönlü istifadeyle Ramazanı değerlendirmenin yollarını öğreniyorlar. Anavatanda olduğu gibi burada da cemaat, genelde namaza az vakit kala bu sohbetlere iştirak ediyorlar. Ama bu dersleri hasretle bekleyen müdavimleri de var tabi ki.
Burada hutbe, vaaz ve ders dili, cemaatin çeşitliliğine göre değişiyor. Belli bir millete ait camilerde, onların kendi dilleriyle oluyor. Arapça, Orduca, Arnavutça, Boşnakça, Kürtçe, Almanca, İngilizce vd. bizim DİTİB Diyanet İşleri Türk İslam Birliğine bağlı camilerde doğal olarak Türkçe esas dildir. Ancak diğer milletlerin yoğunluğuna göre, bazı camilerde ek olarak, Almanca ve Arapça sohbetler de yapılıyor. Ya da yapılan sohbetlerin önemli paragrafları o dillere tercüme ediliyor.
Nitekim DİTİB (Diyanet İşleri Türk İslam Birliği) Cuma hutbelerini de ihtiyaca binaen hem Türkçe, hem de Almanca olarak hazırlıyor. Ayrıca Almanca ses kaydını da sosyal medyadan paylaşmak suretiyle, istifade imkânını oldukça genişletmeye çalışıyor. Gereğinde Almanca ses kaydı, Türkçe hutbeden sonra, ek olarak cemaate dinletiliyor.
Sohbetin ardından hep birlikte yatsı ve teravih namazları kılınıyor. Özellikle Almanya’da geceler daha kısa olması ve yatsı vaktinin geç saatte olmasından dolayı Avrupa camilerinde, hatimle teravih kılınması yaygın değil. Ancak yine de büyük şehirlerde en az bir iki camide hatimle teravih kılınmaktadır. Nürnberg şehrinde de Pakistanlıların camiinde hatimle namaz kılınmaktadır.
DİTİB Diyanet İşleri Türk İslam Birliği camilerimiz de, teravih, 20 rekât olarak kılınıyor. Genelde diğer cami ve cemiyetlerde aynı uygulamayı yapmaktadırlar. Ancak nadiren 8 rekât kılınan camiler de mevcuttur. Tabi 8 rekâtlı kılınan yerler, süre olarak da hemen hemen aynı vakitte teravihi tamamlıyorlar. Yani Avrupa da Müslümanların çeşitliliği gibi teravihlerde de çeşit zenginliği var maşallah.
Bilindiği üzere Avrupa`da oruç vakitleri daha uzun. Öyle ki bu bazı yerlerde 20-21 saati buluyor. Avrupa`nın birçok yerinde yaşanan bu sıkıntı, sadece teravihleri değil, sair namaz vakitlerini de, sosyal hayatı da ciddi mana da etkiliyor. Bizde anavatanda da çoktan başlamış olan anti sosyal hayat, Avrupa insanını çoktan esir almış durumdadır.
Birbirine yakın olmasından dolayı iftar ve sahurun arasında fazla vakit yok bu nedenle teravihin ardından sahura kadar uyuyacak az bir vakit kalıyor. Kimi bölgeler de neredeyse hiç vakit kalmıyor. Bu da çalışan Müslümanlar için uykusuzluk ve daha nice problemleri doğuruyor. Bütün bunlara rağmen Müslümanlar bir Ramazanı daha görmenin mutluluğu yaşıyor ve bir sonraki Ramazan`a kavuşmayı Allah`tan niyaz ediyorlar.
Öyle ya ramazanın tatlı telaşı, her şeye rağmen değer. Avrupa’daki şartların ağırlığına rağmen, her Müslüman, ramazan yaklaştığı zaman heyecan dolar. Ramazan boyunca bu coşkuyu her açıdan yaşamaya devam eder. İşte son günleri yaklaşmakta olan bu ramazanın da bitiş hüznü şimdiden başlamıştır. Rabbim dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlara nice coşkulu ramazanlar nasip eylesin. Ramazanlarımızı tam ramazan, bayramlarımızı da gerçek bayramlar eylesin. Şimdiden ramazanı şerif bayramınız ve kadir geceniz de mübarek olsun.