Avrupa'da 'öze dönüş' başladı
“YÖNETİCİLERİMİZE AÇIK MEKTUP!” diye başlamış bildiri.
"Durum çok ciddi!” deyip eklemişler.
Sonra, “İslamcılar ve banliyö orduları,
ulusumuzun elinden toprak kopararak…” diye eklemişler. Bildirinin bu kısmını
duyduğunuzda, tamam, maksatları anlaşıldı dersiniz.
Evet, geçtiğimiz Nisan ayında Fransa’da çoğu
emekli ve muvazzaf asker Macron hükümetine yönelik bir bildiri yayınladı. Bunu
yeterli görmeyen askerlerden bazıları geçtiğimiz gün ikinci bir bildiri
yayınladılar. Her iki bildirinin de hedefi aynı: İslamcılar! Yani Müslümanlar…
20. yüzyılda özgürlük şarkılarının yükseldiği
Fransa’da tahammülsüzlük, ırkçılık öyle arttı ki çok yakında demokrasi, insan
hakları ve özgürlük yanlıları Fransa’da yeraltına inmek zorunda kalacak.
Aslında bütün Avrupa’da tahammülsüzlük başını
almış gidiyor. Hoşgörü merkezi olarak bilinen Avrupa’da çoktandır farklılıklara
“horgörü” ile bakılıyordu lakin artık Avrupalıları horgörü de kesmiyor.
Bakınız, bildirici askerler Macron’a, “İslamcılar
ve banliyö orduları, ulusumuzun elinden toprak kopararak, bu yerleri
anayasamıza aykırı dogmalara tabii olan bölgeler haline getirmek istiyor…”
diye seslendikten sonra nasıl da tehdit ediyorlar: "Biz, canını her
zaman bu ülkeye feda etmeye hazır olan askerler, bu tür eylemler karşısında
pasif bir izleyici olarak kalamayız!..”
“…İzleyici olarak kalamayız!..”
Dikkat ettiniz mi? Bizim Solcularla Fransız
aşırı Sağcılar aynı kulvarda yer alıyorlar. Askerlerin bildirisine Fransız Solcular
karşı çıkarken aşırı Sağcı lider Le Pen bildiriye destek verdi. Le Pen, "Bir
vatandaş ve bir politikacı olarak analizlerinize tümüyle katılıyorum ve
kaygılarınızı paylaşıyorum…" dedi.
Ne kadar tanıdık!
Bizde de cunta heveslilerinin her bildirisini
sahiplenen CHP ve yandaşı kesimler değil mi?
En son Boğazlar üzerinden emekli 104 amiralin
bildirisini de bizim CHP gibi solcu faşist ırkçı parti ve kesimler
desteklemişti.
Bir diğer benzerlik de bizde 1960 darbesini
destekleyen CHP ve diğer Solcular gibi Fransa'da da 21 Nisan 1961’de
Cumhurbaşkanı De Gaulle’e karşı başarısız bir darbe ve suikast tertiplenmiş ve
bu darbeyi de Fransız aşırı Sağcılar desteklemişti.
1960 darbesinde CHP ne ise 1. Ve 2. Le
Pen’ler de o!
Her yönüyle bizim Sol ve aşırı Sol,
Fransa’nın aşırı faşist Sağının aynısı…
Aslında Fransa teröre verdiği desteğin bedelini
ödüyor. 1980’lerde Ermeni Terör Örgütü ASALA’ya Fransa’nın verdiği desteği baba
evladına vermezdi. Sonra PKK ve diğer Sol terör örgütleri Fransa’dan her türlü
desteği gördü. Bugün de terör tehdidi diye çığırıyorlar. Galiba “Etme bulma
dünyası” dedikleri budur.
Diyor ki Fransız askerler:
"Bize karşı hibrit savaş ilan edildi. Bu
savaş çok yönlü. En iyi ihtimalle bir iç savaşla veya en kötü ihtimalle
geleceği olmayan acımasız yenilgiyle sona erecek..."
İşte buna inanırım!
Lakin Avrupa’ya karşı hibrit savaş ilan
edebilecek güçler Cezayir’de, Fas’ta değil Vaşinton, Londra, Berlin, Roma gibi
ülkelerde yaşıyorlar. Fransızlar Fransa’ya savaş açanları Paris’in
banliyölerinde değil, saydığımız başkentlerin gökdelenlerinde aramalıdır.
Dedik ya sadece Fransa'da değil, Avrupa’da
bir geriye dönüş var. Almanya gibi 2. Dünya Savaşı enkazı bir ülke de Fransa
gibi kaynıyor.
Almanya’da çoğu emekli askerlerin oluşturduğu
1000 kişilik mesaj grubunda: “Asker olarak vazife yemini ederken, Alman
halkını koruyacağımıza ant içtik. Halkımızın şimdi bize ihtiyacı var. Bu
hükümeti devirmemiz gerekiyor" şeklinde bir mesaj paylaşıldı. Üyelerin
çoğunun bu mesaja destek verdiği görülürken, bir diğer grup yöneticisinin ise
"Savaşa gitmiyoruz. Savaşın tam ortasındayız" şeklinde fikir
belirttiği ortaya çıktı.
Başbakan Merkel’i devirmek isteyen bu grupta
yer alan ve 2. Dünya Savaşı’ndaki Stalingrad Muhaberesi’ne atfen, "Başkent
Berlin kuşatılmalı, çember altına alınmalı ve sonuna kadar savaşmalıyız"
diyen kişi aşırı sağcı AFD milletvekili Daniel Freiher von Lützow çıktı.
Dedik ya, bütün Avrupa aslına rücu ediyor; bir
nevi öze dönüştür yaşanan. Ve tahammülsüz, zorba, sömürgeci Avrupa geri
dönüyor.
Hey gidi dünya!
Fransa, bilmem kaçıncı cumhuriyetini kurmaya doğru hızla ilerliyor, biz de Fransa’nın bu sancılı süreçten nasıl çıkacağını merak ediyoruz.