Avrupa’da Lider depremi
Teknolojinin iktidarın anahtarı, ticaret savaşlarının ise teknolojik gelişmenin freni haline geldiği günümüzde ülkelerindeki değişime ayak uyduramayan liderler birer ikişer koltuklarını kaybediyor.
Son dönemde Avrupa siyasetine damga vuran, 4M’nin ‘Merkel, Macron, Michel, May) Trump’ın pervasız politikasına dayanamayarak birer ikişer minder dışına atıldıklarını gözlemledik. 4M’de çözülme Belçika Başbakanı Charles Michel’in BM Küresel Göç Mutabakatına destek vereceğini açıklaması üzerine koalisyon ortakları ile arası açılmış, Kral’ın ricası üzerine yapılacak yeni seçimlere kadar başbakan olarak kalması sağlanmıştı.
Avrupa liderliğini Merkel’den alması planlanan Emanuel Macron ise, sarı yelekli dalga karşısında savrularak, kamuoyundaki popülaritesini hızla kaybetti. Muhalefet Macron’un Fransızların güvenini ve saygısını kaybettiği gerekçesiyle erken seçim istemeye başladı.
Avrupa siyasetinin iki güçlü aktörü 4M’nin en aktif köşelerini oluşturan Angela Merkel ve Theresa May’in ayrılışları ise çok daha dramatik oldu. NATO’nun dışında AB’nin güvenliğini sağlayacak yeni bir Avrupa Ordusu kurma girişimi Macron gibi Merkel’in de sonunu hazırladı. Avrupa’da en uzun süre görev yapan başbakanı papazın kızı Merkel, 2019 Aralık ayında CDU başkanlığını, 2021 yılında da başbakanlığı bırakacağını açıkladı.
İngiltere’de başbakanlık koltuğuna 11 Temmuz 2016’da Brexit’i tamamlamak için oturan diğer bir papazın kızı Theresa May de Brexit konusunda milletvekillerini ikna edemediği için, 7 Haziran’da göz yaşları arasında görevinden ayrılacağını açıkladı.
Avrupa’yı lider depremlerinin yanı sıra, hızla insani değerlerden uzaklaşarak, 2. Dünya savaşı öncesinin ırkçı, Türk düşmanı, İslam düşmanı dalganın yükselmesi sarsıyor. Avrupa’da yaşayan 23 milyon Müslüman, 6 milyon Türk’ün kendilerini hedef alan bu dalgaya sandıkta dur demek için oylarına sahip çıkmaları neticesinde Hollanda’da Aşırı ırkçı Geert Wilders 2014’de AP’ye gönderdiği 4 milletvekilinden 3’ünü kaybetti. Ancak bu Avrupa’da Türkiye ve İslam karşıtlığının durduğu anlamına gelmiyor.
Coğrafyamızda Trump’ın diş geçiremediği için koltuğundan edemediği iki lider kaldı, Rusya Devlet Başkanı Putin ile Başkan Erdoğan. Her iki lider de dik duruşlarıyla Venezuela’da emperyalist komployu suya düşürdüler. Her iki lideri de Suriye’de karşı karşıya getirerek, S 400 üzerinden vurma politikası sonuç vermeyince, kur, döviz, ambargo kartları üzerinden iktidarları yıpratma operasyonları aralıksız sürüyor. Erdoğan-Putin diyaloğu bugüne kadar Trump’ın her türlü hamlesini boşa çıkarttı. Türkiye S-400’ün kurulumunu sağladığı an, ABD-İsrail-Batı ekseninin Akdeniz’de Kıbrıs açıklarına yığılan yüzlerce savaş gemisi ile enerji kaynaklarının gaspı hayali suya düşecektir. 6.Filo ve haçlı gemilerinin Anadolu topraklarını hedef alma ihtimali zayıflayacaktır.
ABD, Çin ile ticaret savaşı yürütürken hedeflediği ana aktörlerden biri bu ülke ile askeri, siyasi ve ekonomik iş birliği içinde olan Rusya olduğu gibi, İran’a karşı uyguladığı ambargo oyununun arka planının hedefinde Türkiye’yi çevreleme politikası yatıyor. İstanbul seçimleri de tıpkı AP seçimleri gibi dünyanın gideceği yön açısından çok önemli. İstanbul, ABD’ye kafa tutabilen ender liderlerden olan Erdoğan’a destek vererek, ABD yayılmacılığına dur diyecek politikaların sürdürülmesine veya FETÖ, PKK gibi ABD maşalarının ve iç uzantılarının açık destek verdiği CHP adayına destek vererek 15 Temmuz’da dize getirilemeyen Türkiye’nin dize getirileceği sürecinin başlamasına karar verecek.
Son söz olarak, Avrupa, Türkiye dahil İslam dünyası, Rusya ve Çin’in de içine alınabileceği insanlığı ana yurdu bu coğrafya eğer rahat ve huzura ermek istiyorsa, el birliği ile Trump’ın çatışmacı politikasını durdurmak zorunda. Aksi takdirde Amerikan şovanizmine, İsrail siyonizmine insanlığın rahat ve huzurunu temin etmek için geliştirilen teknolojiler de kurban edilecek. vesselam…