Dolar (USD)
34.41
Euro (EUR)
36.06
Gram Altın
3008.36
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Mart 2017

Avrupa, var mı böyle teyzeleriniz?

Bazı dava arkadaşlarımızla kurduğumuz Anadolu EVET Platformu çalışmaları kapsamında etkinlikler düzenliyoruz. Kimi zaman aile ziyaretleri, kimi zaman salon toplantıları, bazen başka il ve ilçelerde milletle iç içe oluyor, dertleşiyoruz.

Doğrusu platformu kurma aşamasında değerli dava adamları dostlarla Cumhurbaşkanlığı Hüku00fbmet Sistemi'nin Türkiye'ye sağlayacağı kazanımları tartışırken günün birinde bu platformun Türkiye'nin dört bir yanında ilgi göreceğini, Platformlara kaynaklık edeceğini düşünmemiştik.

Bazen hesaplayamadığınız imkanlarla karşılaştığınızda ne kadar hamd etseniz azdır. Bu yüzden hamdimizi gereğince yerine getirmek için ele geçen fırsatı millete kazanıma dönüştürmek gayesiyle cehd ve gayreti arttırmanın gerektiği inancındayız.

Beraber yola çıktığımız arkadaşlar her türlü fedakarlığı göze alarak ülkenin geleceği için dur durak bilmeden gayret gösterme yarışındadırlar. Bu minvalde belki Türkiye'de nadiren görülen bir ilke imza attılar Anadolu EVET Platformu kurucuları arkadaşlar.

Platformumuzun çalışmalarını sevk ve idare edecek mekan sıkıntımız yoktu, dostlara ait bürolar ve derneklerimiz çalışmalarımız için kapılarını sonuna kadar açtılar. Lakin yine de her şeyin yerli yerince olması için Anadolu EVET Platformu Referandum Bürosu açmayı uygun gördüler. Diyarbakır'ın en uğrak yerlerinden olan Dağkapı yakınlarında açtığımız büromuz, tıpkı Milletvekili ya da Belediye Başkan adaylarının seçim dönemlerinde olduğu gibi seçim bürosu işlevini görecek.

Bizler de ziyaretler sonunda gözlemlerimizi paylaşıp değerlendirme yaparak bir sonraki programla ilgili kararları netleştiriyor ve ilk fırsatta yeniden sahaya dönüyoruz.

Bu minvalde yaptığımız iki ziyaretten zihnimize kazılan anekdotlar paylaşacağım. Çok etkilendiğim, Anadolu insanının kadirşinaslığını anlatmak için başka söze gerek kalmayacak anlamı büyük iki hikayecik.

Birincisi TÜRGEV'in konferansı için gittiğim Siirt'te duymuştum:

Yaşlıca teyzelerimizden birinin eşi vefat etmiş, üzerinden hatırı sayılır süre geçtikten sonra kendisine, "Devlet eşi vefat eden hanımlara maaş bağlamış, müracaat etsen de bu imkandan faydalansan." demişler. Teyzemiz düşünmüş, bu teklifi getiren yakınlarına bakmış, dinleyenler birazdan tarihe altın harflerle geçecek sözlerden habersiz bir şekilde maaş teklifini kabul edeceğini beklerken, o asil bir Anadolu kadınının, fedakarlığın, vefakarlığın zirvesini işaret etmiş:

"Haklısınız, Tayyip Erdoğan evladım pek çok konuda olduğu gibi, milletini bu konuda da yalnız bırakmadı. Doğrusu iyi bir imkan, lakinu2026" dedikten sonra gözlerinin ipini tutamamış ve Müslüman bir hanımın insanlığın zirvelerine nasıl tırmanacağını dökmüş gözlerinden ve dilinden:

"Evlatlarım, ben bu maaşı alarak daha rahat yaşayabilirim, lakin almasam da çok sıkıntı çekeceğimi sanmıyorum. Tayyip evladım bu millete çok hizmet ediyor, fakir fukaraya çok yardım ediyor, bunun için de çok para harcanıyor. İstiyorum ki benim hakkım olan bu dulluk maaşım devletime kalsın. Ola ki benim de ülkeme ve milletime bir faydam olur."

Siz olsanız bundan başka bir şey yazar mısınız?

Ama biz yazmak zorundayız.

Müslüman insanın velev ki okumamış olsa da kainata bakışı, dünya tasavvuru, millet, vatan sevgisi, fedakarlık duygusu, infak şuuru, u00eesar bilinci bundan daha güzel dile gelebilemez.

Ya bu teyzeme ne dersiniz?

Diyarbakır'da ev ziyaretlerine giderken yaşlıca bir teyzemiz elinde kağıtlarla yürüyordu. Bana dikkatlice baktığını gördüm ve yanına gittim. Buyur teyze, sana yardımcı olabilir miyim soruma:

  • Ol yavrum, bana yardımcı ol, bu faturayı hemen yatırmalıyım, faturalar nereye yatırılır?

Baktım, elinde eve bugün gelen su faturası ve son ödeme tarihine de çok var.

Acele etme, daha erken, evde başkaları yok mu, onlar sonra ödesinler dedim. Cevap aklıma Hz. Hatice, Hz. Aişe validelerimizi, Resul-i Ekrem'in kurretu'layni Fatıma'tüz Zehraları getirdi, mod a mod yazıyorum:

"Evladım biliyorum, fatura eve yeni geldi, çocuklara kalsa biraz geç olacak. Bizim Büyük Başkan Cumali Bey bebeklere elbise veriyor, hastaların yanında kalanlara otel yapmış, mezarlıkta da çorba dağıtıyor. Yeni arabalar almış. Ne bileyim daha başka çok işler yapmış, su parasını geç ödersem olmaz, belki böyle yardımım olurum diye ben götüreyim dedim." Bu sözün sahibini Haçlıların ışıltılı dünyasına değişirsem namerdim.

Neyse, teyzeyi faturayı ödeyeceği ödeme noktasına götürdüm. Faturayı alıp elimi cebime götürdüm, anladı, "Sakın haaa! Sonra benim yorulmamın ne kıymeti kalır." dedi ve faturasını ödedi.

Çıktık bu onurlu teyzemizle. Yolda kendisine seni Cumali Başkana anlatacağım dedim, hatta önümüzdeki hafta Cumhurbaşkanımızla Başbakanımız buradalar seni onlara anlatacağım dedim. Cevap az önceki zirvenin tepesini hedef aldı:

  • "Yaptığım bir iyilik, bir sevap değil ki anlatasın, ben borcumu ödedim. Ama anlatacaksan adımı verme ki riya olmasın."

Bu arada kendimi tanıttım, yazar olduğumu, gazetede köşe yazdığımı ve Anadolu EVET Platformu sözcüsü olduğumdan bahsettim. Söz verdi büroyu ziyaret edecek. Son olarak:

16 Nisan'da oyunun rengini merak ettiğimi söyledim. Yüzüme baktı baktı baktı ve "Evladım sen gazeteci olmuşsun ama hiç zeki değilsin dedi. Avrupa hepsi toplanmış hayır verin diyor, biz Avrupa'nın dediğini yaparsak şehitlerimiz bize hakkını helal eder mi? Ya Tayyip evladımın, Cumali evladımın hatırı?..." demesin mi?

Düşündüm, gerçekten de bu teyzelerin oyu ile mesela Leman Sam'ın, Müjdat Gezen gibilerinin oyunun birer oy olarak kabul edilmesi ne acıymış?

Yazı uzadı, editörüm kızacak. İyisi mi? Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ile ilgili yazımı hazırlayıp inşaallah bir sonraki yazıda anlatayım.

Ha, bir de Mardin, Batman, Kayapınar, Gercüş Belediyelerini de halkın diliyle yazacağım, inşaallah, sırayla.