Geçtiğimiz hafta hem AB'yi hem de bu sebeple dünya genelini ilgilendiren tarihi bir referandum gerçekleşti. Britanya'da yapılan referandumunda AB'den ayrılık kararı çıktı. Referandum sonuçlarına göre; AB'ye %51,9 hayır oyu çıkarken, evet oyları %48,1'de kaldı. Tarihi referandumda İngiltere ve Galler birlikten ayrılmayı isterken, İskoçya ve Kuzey İrlanda'da ise AB'de kalmak istedi. Sonuçların netleşmeye başlamasıyla birlikte küresel piyasalarda büyük çaplı tepkiler yaşandı. Euro/dolar karşısında %3'ten fazla değer kaybederken İngiliz Sterlini tüm dünya para birimleri karşısında eridi ve dolar karşısında son 30 yılın en düşük seviyesine geriledi. Avrupa borsalarının tamamında sert satışlar gerçekleşti. ABD borsalarında bir gün içinde yaklaşık 800-900 milyar dolarlık değer kaybına yol açtığı belirtilirken petrol de varil başına 47.93 dolara geriledi. Bir yandan da Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, İngiltere'nin "durağan" olan kredi notu görünümünün "negatif"e çekildiğini açıkladı. Türkiye'de de Brexit'in etkisi sert oldu. Borsa İstanbul 100 Endeksi %5 düşüş yaşarken Dolar Türk Lirası karşısında sabah saatlerinde 3.00 seviyesinin üzerini gördü, altın fiyatları ise %8'in üzerinde değer kazandı. Tüm bunlardan sonra Brexit ile başlayan finansal türbülansı değerlendirmek için FED faiz artımı kararını ötelemesi bekleniyor. Küresel kırılganlığın artması bu yıl içerisinde beklenen bir faiz artışının da ertelenmesine neden olabilir.
Referandum sonuçlarının netleşmesinin ardından Hollanda ve Fransa'da da referandum çağrıları yapıldı. İrlanda ve İskoçya'dan bağımsızlık oylaması açıklaması geldi. Nitekim geçtiğimiz yıl bu zamanlar Yunanistan halkı yaşadığı ekonomik dar boğazın ardından kreditörlerin (AB) nakit akışını yeniden sağlaması şartıyla öne sürdüğü şartları referandum da %60'lık bir oranla reddetmişti. Bu oylama bir anlamda Yunan halkının AB'ye olan güvensizliğini göstermişti. AB'nin öncü ülkelerinden Fransa'da gerçekleşen grev ve toplumsal olaylar da AB'de yaşanan derin çatlağın göstergeleri olmasına rağmen yüksek sesle dillendirilmiyordu. Diğer taraftan bu referandum sonrasında AB Merkez Bankası'nın alacağı kararda merak ediliyor. Yeni faiz indirimleri gelebilir.
Dün altı ay arayla gerçekleşen İspanya seçim sonuçları akıllara "Spexit" olacak mı sorularını getiriyor. Oy oranlarına baktığımızda Batının Avrupa Birliği algısının değiştiğini anlıyoruz. Aynı şekilde önümüzdeki yıl Fransa'da gerçekleşecek olan seçimlerde "Frexit" gündeme gelebilir. Çünkü Fransa'da yaşanan terör olayları nedeniyle momentum kazanan sağ kanat şimdiden Frexit tartışmalarını başlatmış durumda. Almanya'da da Merkel'in koltuğunun sallantıda olduğunu söyleyebiliriz. Tüm bunlar bize Avrupa'da radikal sağın gittikçe yükseldiğini gösteriyor. AB'den ayrılma kararlarının domino etkisiyle yayılmasından korkan AB Konseyi Başkanı Tusk AB'yi bir arada tutmaya çalışacaklarını söyledi. Diğer yandan AB'den daha fazla ayrıcalık koparmak için Brexit'i gündeme getiren ve sonradan halkın "Hayır" oyu kullanması için "Türkiye ancak 3000 yılında AB'ye girer" diye konuşan Davit Cameron Referandum sonuçlarının netleşmesinin ardından istifa edeceğini açıkladı. Muhafazakar Parti'nin Ekim ayındaki yıllık konferansına kadar görevde kalacağını ifade eden Cameron'ın açıklaması ile akıllara gelen ilk konu kasım ayında gerçekleşecek olan ABD başkanlık seçimlerinin hemen öncesine kadar göreve devam edecek olması.
İngiltere gibi büyük bir ülke'nin AB'den çıkışı kurulmaya çalışılan yeni dünyanın en önemli göstergelerindendir. Fransa'da Charlie Hebdo saldırısı ile başlayan AB'nin dağılma operasyonu, Brüksel saldırıları ve diğer terör olaylarıyla radikal sağın yükselişinin desteklenmesiyle devam etti. Mülteci krizi ile de daha fazla yayılan radikal sağ önümüzdeki dönemde AB'nin dağılma sürecini destekleyebilir.
Görüldüğü üzere Ortadoğu'da kanlı bir düzen kurmaya çalışan güçler AB'de bunun etkisini görmektedirler. İkinci dünya savaşı sonrasında inşa edilen düzenin artık çöküşe geçmesiyle özellikle son on yıldır yeni bir düzen kurulmaya çalışılıyor. Türkiye'de bu yeni düzende büyümeye ve güçlenmeye çalışıyor. Bu büyümeden rahatsız olan güçler terör ve ihanet şebekelerini içeride ateşleyerek Türkiye'nin sürekli kendi iç meseleleriyle uğraşmasını ve dışarıya doğru büyümesini engellemeye çalışıyorlar. Almanya parlamentosundan geçen sözde Ermeni soykırım yasası, İngiltere'de referandum çalışmalarında Türkiye karşıtı söylemler bunun gözle görülen örnekleridir. Türkiye'ye karşı verdikleri sözleri tutmayan AB, ilk mülteci dalgasından İngiltere'nin AB'den ayrılması sonucunu gördü. Eğer vize serbestisinin gerçekleşmemesi durumunda Türkiye'nin kapıları açması ve ikinci bir mülteci akınına uğraması durumunda AB gelecek günlerde daha da sarsılabilir. Bu süreçte TCMB'nin faiz indirim kararı son derece önemliydi. Bireyler olarak bizim de daha fazla yatırım ve daha fazla üretim ile Türkiye'nin bu büyümesine destek olmamız gerekiyor.