Avrupa Birliği’nin artık bir anlamı kaldı mı?
Temel hak ve özgürlükler mücadelesi insanlık tarihi kadar eskidir. Batılı devletler temel hak ve özgürlüklerin sözünü etmiştir ama uygulamada örnek olamamıştır.
Batının insan hakları karnesi öyle zannedildiği gibi temiz değildir. Yunanlı Gergorun bana yazdığı mektupta belirttiği gibi ‘’ Avrupa Birliğinde değerler temelinde bir birlik yoktur çıkarlar temelinde birlik vardır.’’(28-03-2017 Düşünce Mektebi)
Alman hükümeti, sadece bir duyuma dayanarak üniversite öğrencisi olan Afganlı bir genci yaka paça sınır dışı ettiğinde buna tepki gösteren Batılı hiçbir devlet gördük mü?
Özel bir hukuk ihdas ederek aylarca haksız yere Ramazan Tarık’ı zindana atan Fransız devletini eleştiren Batılı hiçbir devlet gördük mü?
Sömürgecileri eleştirdiği için mastırını tamamlamak için Londra’ya giden Muhammed İbrahim’e hiçbir geçerli sebep göstermeden vizesini iptal edip Kano’ya geri gönderen İngilizleri eleştiren hiçbir Batılı devlet gördük mü?
Filistin topraklarını işgal edip her gün yeni katliamlara imza atan İsrail’e karşı ciddi bir tavır alan Batılı bir devlet gördük mü?
Türkiye’de seçilmiş cumhurbaşkanına darbe yapmaya kalkan, sivil halkın üzerine ateş edip yüzlercesini şehit eden, binlercesini yaralayan Fetocuları barındıran Avrupa ve Amerika Birleşik devletleri değil midir?
Batılı devletlerin bu hak ihlallerine en son İsviçre’nin Cenevre kantonunda başörtülü kadınların resmi dairelerde çalışmasını yasaklayan referandum kararı eklenmiş oldu. Yaşamak nasıl bir hak ise, yaşamını inanç ve düşünceyle anlamlı hale getirip ona uygun yaşamakta temel bir haktır. Temel hakların referandumun konusu olmayacağını diyen bir tane Avrupalı devlet gördük mü?
Hayır, görmedik ve göremeyeceğiz de. Çünkü insan haklarını savunabilmek için önce ‘hak’ üzere olmayı ve insanı insan olarak görmeyi gerektirir. İnsanı tüketimin nesnesi gören, kendi çıkarları için başka insanların hakkını gasp eden bir anlayış insan haklarını savunabilir mi?
Haksızlık yapmamak için Batı dünyasında da temel hak ve özgürlükleri gerçek mana da savunan insanların olduğunu da belirtmeliyim. Bizim eleştirdiğimiz temel hak ve özgürlükleri diline dolayıp her türlü haksızlığı ve hukuksuzluğu yapan sömürgeci anlayışadır.
İnanmak ve inancına uygun yaşamayı laiklik adına yasaklayan İsviçre’nin bu kararı Avrupa’yı artık bir cazibe merkezi yapmaktan uzaklaştıracaktır. Avrupa’yı cazip gösteren özgürlükçü söylemiydi. Ama bugün öyle anlaşılıyor ki, Batı’nın özgürlükçü söylemi pratiği olmayan sadece bir söylemden ibaretmiş. Geçmişte Avrupa’da din adına baskı yapılıyordu bugün ise laiklik adına baskı yapılıyorsa, baskı sadece biçim değiştirmiştir.
Bu şartlar altında Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmeye çalışmasının sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü hak, kavramı hem ahlakın hem de hukukun temelini oluşturur. Dolaysıyla hakkı referans almayan bir anlayıştan ne hukuk ne de ahlak beklemek doğrudur. Bizim kendi medeniyet köklerimizde insan onurunu korumayı temel alan güçlü referanslarımız mevcuttur.
Hakkı yok sayan insanı tüketimin nesnesi gören Avrupa’dan temel insan haklarını beklemek saflık olur.