Atıştırmalık Bilgi
Bilgi insanlık tarihi boyunca dünyayı yeniden doğru bir şekilde kurma, eşyaya ve insanlara karşı sağlıklı tavır geliştirme gibi önemli fonksiyonları sebebiyle belki de en fazla çarpıtılan ve manipüle edilen bir hüviyette olmuştur.
Bir
şey hakkında doğru bilgi sahibi olunduğu zaman, ancak onunla ilgili doğru
kararlar alınabilir. Tarım, eğitim, teknoloji, gündelik hayatta bilgi bu açıdan
hayati bir değer taşımaktadır. Hatta “bilgi”ye egemen olan toplumlar diğerleri
üzerinde de hegemonya kurmaya başlarlar. Güç merkezli bir zihniyeti yansıtmakla
birlikte “bilgi bir güçtür” önermesi bu minvalde kullanılmaktadır.
Ortaçağ’a
baktığımızda orada bilginin büyük oranda kilisenin tekelinde olduğunu
görmekteyiz. Zaten eğitim kilise okullarında gerçekleşmekte, kütüphaneler din
adamlarının emrinde ve erişimine açık bir şekilde hizmet vermektedirler.
Manastır sadece bir din adamı yetiştirme ya da arınma mekanı değildir. Orada
bilimsel faaliyetler de yürütülmektedir. Bu minvalde seküler içerik kazanmadan
önce ilk bilimsel faaliyetlerin manastırlarda yapıldığını önemle hatırlatmak
lazımdır.
Dolayısıyla
Michel Foucault’nun bilgi-iktidar ilişkisi şeklinde kavramsallaştırdığı
problem, Ortaçağ’da kilisenin bir iktidar olarak bilgiye hükmetmesi şeklinde
görünür olmuştur. Hatta kutsal kitabı yegane yorumlama yetkisine sahip olması
sebebiyle, seküler içerikli bilimsel faaliyetler tabiattan hareket ederek
kendilerine bir alan açmışlardır.
Modern
zamanlara gelindiğinde Tanrı’nın yerine ikame olan modern devlet, bilginin hem
dolaşımı, hem içeriği, hem sınırları hem de kontrolünü bizzat eline almıştır.
Dolayısıyla yeni durumda kitapların yaygınlaşması, bilginin erişiminin
kolaylaşmasına rağmen, bilgi-iktidar ilişkileri bir başka problematik üzerinden
konuşulur hale gelmiştir.
Esasen
içinde yaşadığımız küresel postmodern dünyaya baktığımızda, dijital kültürün
yaygınlaşması bilginin her düzeyde yaygınlaşması ve erişimini oldukça
kolaylaştırmış görünmektedir. İnsanlar bugün her türlü bilgiye kolayca
ulaştıklarını düşünmektedirler. Görünüşe bakılırsa bu argüman oldukça doğru
şekilde nitelendirilebilir.
Fakat
burada ihmal edilen nokta, bir şekilde dolaşıma sokulan bilgilerin arkasındaki
güçlerin görülmemesidir. Bizim önümüze binlerce farklı medya kanallarından,
internet sitelerinden gazetelerden akan bilgilerin kaynağının sadece birkaç
ajansa olduğu ve bunların ulusaşırı sermaye ile ilintisi görülmeden arkaplan ve
gerçekler tam olarak anlaşılamayacaktır.
Nitekim
bugün sadece internete baktığımız zaman bile devasa bir bilgi akışı söz
konusudur. Zaten bu başlı başına insanı etkileyerek onu aciz bırakmaktadır.
Fakat esas tartışılması gereken meselelerin, sorulması gereken soruların,
hikmet ve irfana yol açan bilgilerin yüzeyselleştirilmiş bilgi havuzunda pek
yer almadığını görmekteyiz. Bu da insanın asli hüviyeti, dünya ile ilişkisine
dair soru(n)ları es geçmektedir.
Küresel
postmodern dünya sistemi kendi işlerlikleri çerçevesinde bilgiyi üretmekte,
dolaşıma sokmakta, içeriklendirmekte ve kontrol etmektedir. Fakat bunu modern
dönemde olduğu gibi zecri tedbirlerle değil, kendi kurduğu aforoz mekanizması
ve oluşturulan mahrumiyet duyguları ile yapmaktadır. Çoğunluk dünya insanı
kendisine sunulan yaşam tarzının dışında durmaya çok da istekli değildir.
Dolayısıyla
bugün bu devasa hacmine rağmen bilgi, insanları mevcut anlayış ve yaşam
tarzının içinde tutmak üzere oyalamaya dönüştürdüğünden “atıştırmalık” bir
hüviyete bürünmüştür. Tefekkür, derin düşünme, hikmet, irfan vb. nitelikleri
kazanması ve böylece kendi ontolojik varlığını sorgulaması gereken insan,
atıştırmalık bilgilerle oyalanmakta ve bir türlü sadede gelememektedir. Bu
arada piyasa dönmeye devam etmektedir.