Ateşe koşuyoruz!
En tepeden en alta, ülkeler, liderler ve insanlık olarak
Siyonist katillerin Filistinlilere yaptığı soykırımdan sorumluyuz.
İsrail, vahşi katliamıyla insanlığın içinden atması gereken
bir irin olduğunu zaten göstermişti. Kudurmuş vahşi saldırgan bir hayvana
“neden saldırıyorsun” denilmez. Durdurulur ve kuduz bir hayvana ne yapılıyorsa
o yapılır. Siyonizm insanlığın düşmanıdır ve bu düşman yenilmeden dünya huzura
eremez.
Sadece son dört aydır yaşanan soykırıma değil, yıllardır
İsrail’in yaptığı her işgal ve katliama destek olan Amerika ve Avrupa
devletleri, siyasi, askeri, ekonomik ve propaganda desteği vererek soykırıma doğrudan
suç ortağı olmuşlardır.
Her politikası vahşet, sömürü ve mazlumu ezme üzerine inşa
edilen ve yıllardır bunu sistematik olarak uygulayan, emperyalist ülkeler,
Siyonist katillerin doğal müttefikidir. Soykırım onların açık desteğiyle devam
ediyor.
İslam İşbirliği Teşkilatı yani halkı Müslüman olan ülke
liderleri ise, sessiz kalarak verdikleri dolaylı destekleriyle bu soykırıma
ortaktırlar. ABD ve Avrupa ülkeleri ideolojik, dini ve siyasi tavırlarıyla
İsrail vahşetinden birinci dereceden sorumlu olmalarına rağmen, halkı Müslüman
olan ülke liderleri dolaylı destekleriyle onlardan daha fazla suçludur.
Çünkü Siyonistler, Müslüman topraklarını ve Müslümanlar için
en kutsal olan Mescid i Aksa’yı işgal etmişler ve Filistinlileri öncelikle
Müslüman oldukları için en gaddar şekilde katletmektedirler. Siyonizmin sadece
Filistinlileri değil, bütün Müslümanları, İslam’ı yok etme hedefi ortadayken
sessiz kalışlarından dolayı daha fazla suçludurlar.
İslam İşbirliği Teşkilatı, Siyonist saldırının başladığı ilk
haftalarda zor bela toplanıp bir “kınama” açıklaması yapmıştı. Bir milyondan
fazla Filistinlinin sığındığı Refah şehrine yapılan saldırı sonrasında tekrar
toplandılar ve bu sefer “şiddetli bir şekilde kınadılar” İsrail soykırımını.
İsrail’i kınayarak durdurabileceklerini mi zannediyorlar
yoksa bir araya gelip ıkınarak kınama fantezileri mi var bilemiyorum.
Fakat, gözlerimizin önünde çoluk çocuk masum bir halk
özellikle hedef alınarak katlediliyor. Gazze yerle bir edildi ve dünyadaki
bütün Müslümanların onuru ve haysiyeti, Siyonist askerler tarafından kahkahalar
eşliğinde çiğnenirken buna seyirci kalan, bu vahşeti durdurmak için elinden
gelen her şeyi yapmayan, bu caniliği hayatını normal şekilde sürdürerek izleyen
kim varsa Allah katında ve kul vicdanında en ağır şekilde mahkum olacağından
şüphem yok.
Türkiye, bu vahşetten rahatsız olan insanlığa öncülük ederek
soykırımı durdurabilecek ve Siyonistlere ve onları her şekilde destekleyen
Haçlı emperyalistlere ders verebilecek noktada bir duruş sergileyebilirdi.
Yapamadı.
Neden böyle sorusuna; Özellikle içimizde olan Siyonist
ajanlarından ve çeşitli şekillerde yapılabilecek dış müdahalelere açık
oluşumuzdan bahsedilebilir. Bu açıklamalardaki haklılık payına ve çoğunu da
katıldığımızı söylemeliyiz..
Ama bazen, sen bütün gemileri yakarsın ve Allah sana öyle
kapılar açar ki, ne kuklalar ne o kuklaları oynatan eller ne atom bombaları ne
savaş gemileri ne yapsa seni durduramaz. O eşik aşılamadığı için her gün her
saat canlı yayınla soykırım izler hale geldik. İnsanlığımızdan utanarak,
mahcup, ezik ve çaresizlikle kıvranarak…
Şunu biliyoruz ki, Gazze’ye uzanacak el, Gazze’li
Filistinlilerden önce bizi kurtaracaktır. Kurtuluş ümidimiz olacaktır. Allah’a,
kullarına, tarihe ve vicdanlara karşı alnımızı ak edecek tek şey, bedel ödemeyi
göze alıp adım atmaktı.
Acımız gözyaşı, gözyaşlarımız kan, kanımız öfke oldu… Ama
yeterince öfkelenememişiz ki, durduramadık soykırımı.
İkna edip adım attıramadık Müslüman ülke liderlerini!
Harekete geçiremedik bütün insanlığın vicdanını.
Evet, meydanlar hiç boş kalmadı birçok ülkede. Acıyı
hisseden vicdanlıların feryadı hiç susmadı. Elinden gelen, dilinden dökülen ne
varsa yazıp çizmeye konuşup anlatmaya devam etti dini dili kültürü farklı
milyonlar.
Yine de vahşi saldırı çarkını kıramadık. Durduramadık
masumların canice katledilişini.
Gazze yanıyor. Her evde masum bedenlerin yaktığı bir ateş,
talan edilmiş Müslüman topraklarına dökülen kanlı gözyaşları ve kan, öfke ve
ah’a dönmüş kelimelerle Gazze yanıyor…
Gazze yanarken biz serinde kalır mıyız sanıyorsunuz?
Mazlumların âhıyla yanan ateş, soykırımı durduramayan bütün
insanlığı yakmaz mı zannediyorsunuz?...
İnsanlık ateşe koşuyor hızlı bir şekilde.
Soykırımı durduramasak bile, mazlumların acısını hissedip
derdini dertlenmeye çalışarak bir an bile gündemimizden düşürmeden sesimizi
yükseltme çabamız, ateşe düşmemek içindir.
Elimizden geldiğince çabalıyoruz.
Rabbim mazlum kardeşlerimize güç, sabır ve zafer versin.
Bizleri de affetsin.