Ateizmden İnanca: Dr. Francis Collins’in yolculuğu
Adı Dr. Francis Collins. İnsan Genomu Projesinin müdürü. Bir bilim adamı. Son yirmi yılını DNA araştırmaları ile geçirmiş. . Francis Collins, 2003 yılında tamamlanan ünlü İnsan Genomu Projesi’ni yürüten ABD Ulusal İnsan Genomu Araştırma Enstitüsü’nün başkanı ve 2006 Temmuz ayında “Tanrı’nın Dili” (The Language of God)(*) isimli kitabı yayınlayan bilim adamı. Collins bu kitabına genetik çalışan bir bilim adamı olarak nasıl Allah’a inanmaya başladığını anlatmakla başlıyor:
“Dinin yaşanmadığı bir evde büyüdüm. İnanç, çocukluğumun önemli bir parçası değildi. Tanrı kavramını çok az biliyordum. Ebeveynim san'at, tiyatro ve müzikle ilgileniyordu. Bana dinin saçmalık olduğunu öğretmediler; ama önemli olduğunu da söylemediler. Üniversiteyi bitirdiğimde agnostik haline geldim; sonunda da ateiste dönüştüm. Bana göre; önemli olan tek şey; kâinatın nasıl çalıştığını anlamaya yönelik bir bilimsel yaklaşımdı. Onun dışındaki her şey hurafe idi.”
Collins birden ömrünü içinde geçirdiği bilimin birçok yönden Allah’ın varlığına işaret ettiğini fark etti.
“Big Bang! Kâinatın hiçlikten başladığı gerçeği. Bu inanılmaz tekillikten, kâinat var olmuştu ve o zamandan bu yana da genişliyordu. Bunun bir açıklaması olmalıydı. Tabiatın kendisini yaratmadığını gözlemlediğimize göre, nereden gelmişti tabiat? Eğer Yaratıcının tabiatın parçası olmadığı sonucuna varmazsanız, problemi çözemezsiniz. Eğer yaratıcının zamanın dışında olduğunu anlamazsınız, problemi çözemezsiniz”.
Bu araştırmalar onu hem mükemmel bir matematikçi, hem mükemmel bir fizikçi olması gereken bir Yaratıcıya götürdü. Artık gördüğü her şey nefes kesici geliyordu. Sonra İnsan Genomu Projesinin yöneticisi oldu. 3,1 milyon insan genomu harfini okuyan bilim adamları heyetini yönetti. Artık “tüm canlıların bilgi molekülü olan DNA’nın Allah’ın dili, bedenlerimiz ve tabiatın geri kalan kısmının mükemmelliği ve karmaşıklığının Allah’ın planının bir yansıması olduğunu” görebiliyordu.
“Ancak akıl tek başına Allah’ın varlığını kanıtlayamaz. İman muhakeme etmek artı vahiydir. Ve vahiy kısmı yalnızca akıl ile değil, aynı zamanda gönülle düşünmeyi gerektirir.”
Bilim ve imanın birbirini tamamlayan hakikatleri arasındaki muhteşem uyumu o zaman fark etti. Meselâ insanın kâinata biraz erken gelse yerçekiminin fazlalığı yüzünden bir milyar parçaya bölüneceğini gördü. Birçok unsurun aynı anda ve belli şekilde harekete geçmesiyle bu mükemmel denge kurulabilirdi.
Ancak Collins Hristiyanlık konusunda tereddütlüydü. Ünlü filozof Voltaire’in “Kilise bu kadar tiksindirici davranış içindeyken ateistlerin varlığı şaşılacak bir şey midir?” sözünü tekrarlıyordu. Özellikle de Kilise’nin Ortaçağda Müslümanlar üzerine düzenlediği, kin ve şiddet dolu haçlı seferleri düzenlemesini kabul edemiyordu. Ve ekliyordu: “Hz. Muhammed bugün iddia edilenin aksine kendine zulmedenlere karşı bile şiddet kullanmamıştı.”
Mucize konusundan bahsederken yine Peygamberimizden örnek veriyordu: “İslam’ın Kutsal Kitabı Kur’an, Mekke yakınlarında bir mağarada vahiy edilmeye başlanmıştır. Buyruklar melek Cebrail tarafından Muhammed Peygamber’e doğaüstü yollarla iletilmiştir.” dedikten sonra Miraç hadisesini anarak, ‘açıkça mucizevi bir olaydır’ diye tarif etmiştir.
Şimdi Collins Allah’ın varlığına iman ettiğini her fırsatta dile getiriyor.
(*) Tanrı’nın Dili. Francis S. Collins. Yeni Yaşam Yayınları, 2009.