Atayurdu Doğu Türkistan kan ağlıyor!
AŞIRILIKLA MÜCADELE adı altında "siyasi eğitim merkezleri" oluşturuldu. Buraya "kursiyer" olarak alınan kişiler "yoğunlaştırılmış" bir eğitim programı kapsamında Çince öğreniyor, Çin yasalarıyla ilgili dersler alıyor ve bunun yanı sıra mesleki eğitime tabi tutuluyor.
Mesleki eğitim sayesinde, kursiyerlerin çoğu, hatalarını anlayarak terörizmin ve aşırılığın özünü ve ne kadar zararlı olduğunu gördüler. Doğruyu yanlıştan ayırt ederek aşırılık yanlısı düşüncelerden uzak durmayı öğrendiler. Radikal düşüncelere karşı daha dirençli hale geldiler. Sincan şimdi sadece güzel değil, aynı zamanda güvenli ve istikrarlı da…
Kendisi de Uygur olan Doğu Türkistan'daki Komünist Parti'nin iki numaralı ismi Şöhret Zakir toplama kamplarını bu şekilde tanımladı basın açıklamasında.
Uzun bir zamandır “açık hava hapishanesi” diye anılan Doğu Türkistan, Çin tarafından yapılan toplama kamplarıyla Nazi Kampına çevrildi. Milyonlarca Doğu Türkistanlı Uygur, bu kamplarda fiziki ve psikolojik işkenceden geçiriliyor dünyanın gözü önünde.
Müslüman ve Türk olan Doğu Türkistanlıların, kendi inanç ve kültürüne dair yaptıkları her şey “aşırılık” kapsamında. Namaz kılmak, oruç tutmak, sakal bırakmak, başını örtmek, çocuklarına Türkçe isim vermek, bayram kutlamak, İslam’a ve Türklüğe dair yapılan her şey zaten suç idi. Şimdi Komünist Partiyi sevmemek, bir Çinli gibi yaşamamak, yurt dışındaki akrabalarla görüşmek, telefonunda watsap gibi uygulamaların olması, izin verilse bile yurt dışına çıkmış olmak, içki içmemek, başka bir Uygur’u ihbar etmemek… Özetle yaşamaları suç sayılıyor artık Uygurlu soydaşlarımızın.
Çin, sistematik bir soykırım uyguluyor Doğu Türkistan’da… Vahşetin yoğun olarak yaşandığı kapalı bir ülke olduğu için vahşetin ancak çok az bir kısmını duyabiliyoruz. Öyle ki Çin’in başka ülkelerde bu soykırımı dile getirenlere bile baskı uygulayarak susturmaya çalıştığı biliniyor. Çin’in bölgeyi işgalinden beri katledilen Müslüman Uygur sayısı, 35 milyondan fazla. Komünist dönem alışkanlıklarıyla dünyaya kapatılan ülkede yaşanan vahşetin boyutu tam anlaşılamıyor.
Doğu Türkistan hem stratejik açıdan çok değerli hem de yeraltı zenginliği açısından çok verimli topraklara sahip. Çin’in hedefi ise bu topraklarda Uygurları tamamen yok ederek bölgeyi Çinlileştirmek. Bin yıldır devam eden düşmanlığın tezahürüdür aslında bu yaptıkları. Alfabe değişikliğinden, nükleer soykırıma, kürtaj politikasından terör bahanesiyle yaptığı toplu katliamlara kadar nihayetinde işi Nazi benzeri toplama kamplarında işkence ve asimilasyonlarla en uç noktaya çıkartarak soykırımını devam ettirmektedir Doğu Türkistan’da.
Kamplara alınan Uygurların çocukları da alınıyor ve Çin’in başka bölgelerindeki çocuk yurtlarına gönderilerek dillerinden dinlerinden ve ailelerinden tamamen kopartılacak şekilde yetiştiriliyor.
Bu uygulamalar sadece inançlı insanlara yapılıyor sanılmasın. Çin komünist partisine üye olanlar da dahil, onlar açısından “asimile olmuş” Uygurlar da bu kamplara alınmakta. Müslüman ve Türk olmaları yeterli sebep.
Ata toprağımızdır Doğu Türkistan. Sultan Abdülhamid Han’ın, “Doğu Türkistan bizim Anadolu’ya açılan kapımızdır, bizim için Anadolu neyse Doğu Türkistan da odur” diye bahsettiği, soydaşlarımızın yaşadığı topraklardır. Bu zulme sessiz kalmamak, engellemek için ne gerekiyorsa yapmak zorundayız. İnsani olarak yapılan zulme zaten sessiz kalamayız. Ama bunun ötesinde Müslüman ve Türk olmanın bedelini en ağır şekilde ödeyen kardeşlerimizi zulüm altında yalnızlığa terk etmenin bedelini asla ödeyemeyiz.