Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2442.53
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Şubat 2022

Ata toprakları!

ÇarPutin “ata topraklarımız” diyerek Ukrayna’yı böldü.

Ardından da alay eder gibi, “diplomasi” çağrısı yaptı.

BM, NATO, Batı, filan yapılanı “kabul edilemez” bir tavır olarak nitelendirdi.

ABD’nin ahı gitmiş vahı kalmış kukla Devlet Başkanı Biden, Rusya’nın bedel ödeyeceğini söyledi; iki finans kurumuna ve Putin’in yakınlarına yaptırım mı uygulayacakmış ne!

Rusya’nın enerjisine gırtlaktan bağımlı Avrupa “büyükleri”nden de cılız tepkiler geldi.

Ukrayna’dan gelen haberler, Ukraynalıların kendilerini “yalnız bırakılmış”, “terk edilmiş” hissettiklerini gösterdi.

Dış Politika işlerini yakından tâkip eden birçok uzman ile konuştum; hepsi de “Baskın basanındır!” dedi.

Ukrayna’nın başına gelenlere elbette üzülürüz, lâkin haliyle ve ziyadesiyle kendi ülkemizi düşünürüz.

Bu iş bizi nasıl etkiler?

Ekonomideki sıkıntılarımızın daha da artacağı şüphesiz.

Her şeye yeni yeni zamlar mecburen.

Bir de “kur korumalı mevduat” meselesi var, Ukrayna krizi daha da büyür ve kur zıplarsa hadi bakalım, oraya da dünyanın kaynağı.

Bir de turizm.

Rusya-Ukrayna bunalımı, iki yakamızın bir araya gelmesine yarayacağı düşünülen turizmi de fena halde vurabilir.

Bunlar işin ekonomik boyutları.

Bir de hayatî tehditler var.

“Bizi de bölmek için cepheden saldırırlar bir gün” endişeleri boşuna değil.

Korkmayız ama endişe ederiz.

Pandemi, plândemi işlerine bir “koalisyon” döneminde yakalanmamış olmak, bizdeki tahribâtın daha da büyümemesine vesile oldu.

Bu “küresel tezgâha”, koalisyon döneminde yakalanmış olsaydık neler olurdu, tahmin etmek güç değil.

Güney sınırlarımızda bir “İsrail Güdümlü PKK Devleti”nin kurulmasına ne bedelleri göze alarak engel olduk, koalisyon döneminde olsaydık işi bitirmezler miydi?

Bu yazdıklarıma, “Ama onlar da Osman Öcalan’ı TRT’ye çıkarttı, hem zaten megri megri!” gibi lâflarla itiraz edilebilirse de, bu itirazlar Türkiye’nin sınır ötesi operasyonları “süper güçlere rağmen” yaptığı gerçeğini değiştirmez.

Cumhuriyet tarihinde “rağmen”ler çok azdır, çoğu vakit “denilen” yapılmıştır.

Kıbrıs Barış Harekâtı’nı biliriz, yedi düvel karşı iken aslanlar gibi oralara çıktık, Kıbrıs Türkleri’nin soykırımcılardan kurtulmasına vesile olduk.

Bir de, işte son yıllarda gerçekleştirdiğimiz sınır ötesi operasyonları, “süper güçlere” rağmen yapılan işler.

Yapmasaydık, yapamasaydık, kantonları birleştirmiş, işi bitirmiş ve nefes borumuzu tıkamışlardı.

Peki, şimdi ne haldeyiz?

Durum her zamankinden kritik.

Ukrayna’nın bölünmesine “Tüh ya, bak bu kötü oldu, Rusya da çok ayıp etti canım!” kıvamında tepkiler veren “tek dişi kalmış canavar”, aynı şey (Allah korusun) bizim de başımıza gelecek olursa “paylaşım”dan payına düşeni almanın derdine düşer.

Koca Osmanlımız vardı, tam 5 milyon 200 bin kilometrekarelik…

Güç belâ 780 bin kilometrekarelik bir alanı kurtarabildik, bu kadarını bile çok gördüklerini bilmeyen mi var?

Bizi bölemezler, buna asla müsaade etmeyiz de, ya kalplerimizi bölerlerse…

Hatta bölmüşlerse?

Dünya savaşı konuşurken biz “Popçu Tarkan” üzerinden birbirimizi yiyoruz.

Bir milli maç oluyor kırk parçaya bölünüyoruz.

Vahim durumlar; memleketi bölmeyi program haline getirmiş “parti”nin oy oranı yüzde 10’u çok aşmış, üstelik seçmenlerinin büyük bölümü gençlikten…

Bu da yetmemiş, bir de Cumhuriyet’i kurmakla övünen, böbürlenen Parti ile “kanka” olmuş.

O da yetmemiş, çok geniş bir ittifakın “matematik gereği” vazgeçilmez, olmazsa olmaz parçası haline gelmiş.

Sağ, sol, penaltı gol; Gezi Sahnesi’ndeki bütün renkler bir ittifakta buluşmuş.

*

Politika bu; “Oyundan maksat ütmek, çobanlıktan maksat gütmek!” diyorlar.

“Recep Tayyip Erdoğan İktidarı”nı ütmeye çalışmak” Demokrasi denilen “Kimin oyu çoksa o haklıdır!” modelinde meşru bir eylemse de, çabanın başarıya ulaşması halinde neler olacağını tahmin etmeye çalışmak da meşrudur.

Öbür tarafta da, “Biz hep böyle korkularla mı yaşacağız arkadaş!” itirazları var, böyle diyen tamamen haksız sayılmaz.

Sayılmaz da…

Bu sözler etrafımızın yandığı gerçeğini değiştirmiyor.

Sağımız, solumuz, önümüz arkamızda ne varsa dağıldı, harita değişti.

Sıranın bize gelmesi için neler yaptıklarını”, beynini gerçeklere kapatmayanların tamamı gördü.

Şimdilerde “ayağı yere sağlam basmaktan” ve birlik, beraberliği sağlamaktan başka çare yok.

Bu nasıl olacak?

Ben, “Musul ve Kerkük Ata toprağıdır!” diye yazdım.

Çokları itiraz etti:

“1 adet lahmacun kaç lira olmuş, sen hâlâ Musul’dan Kerkük’ten bahset!”

*

Tarkan tüm zamanların rekorunu kırmış, gündemde tırı vırı işler…

Etrafımız yanıyor.

Büyük bir paylaşım savaşı var.

Birileri “ata toprakları” hesabını yapıyor.

Biz…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “topu ayağına alsa, sürse sürse, önüne geleni çalımlasa, kaleciyi de geçse ve topu içeri atsa” hesabını yapıyoruz.

*

Yok hayır, asla ümitsiz değilim.

Ümitsizlik ne demek, inancımıza aykırı.

Şer gördüklerimizde hayır olabilir.

Olan bitenler, “milletçe sağlam durmamız gerektiği” düşüncesini güçlendirebilir.

Savaş elbette arzu edilmez, savaş elbette kan, göz yaşı ve acı demektir.

Amma velâkin, günün birinde başa gelecekse de…

Vatanı müdafaa yolunda göz kırpmamak gerekir.

*

Öyle bir nesil,

belki de gelecektir.