At, köpek, insan ve koronavirüs!
Koronavirüs salgınından dolayı evlerden çıkmamamız tavsiye edilse de, şartlar ne kadar kötü olursa olsun mesleğini icra etmek mecburiyetinde olanlardanız.
Mesleğe başladığımız günlerde, o vakitler hâlâ itibar gören “haberci ustalarımız” tarafından bize öğretilenlerin ilki “Olayların içinde kaybolmamak”tı.
Çok ölümlü bir kazanın görüntülerini alırken, ağlayanlara dalarsanız, işinizi ihmal edersiniz…
Olay anındaki panikten etkilenirseniz de öyle.
Bugünlerde “koronavirüs salgını”nın boyutları, gerçekleri, alınması gerekli tedbirler, yapılması ve yapılmaması icap edenler gibi hususları sağlıklı bir şekilde aktarabilmek için enfeksiyon hastalıkları uzmanlarıyla görüşüyoruz sürekli olarak.
Dostlarımız, 55’e vurmuş yaşımızı da hesaba katarak “Böyle ortamlardan uzak durmamızı” tavsiye etseler de…
Gazeteci için “tehlikeden” uzak kalmak, “olay mahallinde” gerekli tedbirleri almaktan ibaret olabiliyor.
Bunlar da, işte; çok yaklaşmamak, elleri sıkı bir şekilde yıkamak; elleri burundan, ağızdan, gözden uzak tutmak…
Mesleki yoğunluğumuzun arttığı bu günlerde, çoğu evde bulunan okuyucularımızdan gelen mesajlarda ve telefonlarda artış oluyor hâliyle.
Bizim okuyucularımızla irtibatımız “genelden” oldukça farklıdır…
Okuyucumuz üç kez üst üste arayıp da ulaşamazsa, ya da mesaj üstünü mesaj yazıp da dönüş alamazsa hemen sitem eder.
İhmalimiz sürerse küser.
Onun için, günümüzün önemli bir bölümünü, okuyucularımızla irtibata ayırmamız gerekir.
Son vakitlerde, sıkça önümüze çıkartılan “Bir biyolojik saldırıyla karşı karşıya olup olmadığımıza” dair sorulara cevap vermemiz bekleniyor.
Doğrusu, olan biteni “tesadüflerin eserleri” olarak göremeyiz, “Biyolojik Saldırı ve Biyolojik Savunma Sanayileri” için trilyonlarca doların harcandığı bir dünyada yaşarken…
“Tanrı’yı kıyamete zorlama” sapkınlığına bağlananları çok memnun edecek gelişmeler yaşanıyor…
Bir milyarlık orduyla saldırsalar, Cuma namazını kılınmaz hale getiremezlerdi, MİRAÇ gecesi bütün camileri kapatamazlardı.
Bizi mecbur ettiklerine baktığımızda, büyük bir “yıkım”ı görüyoruz, altından kalkabilirsek ne âlâ.
Bugünlerde,
“Kâğıt Para”nın dünyanın en kirli cisimlerinden biri olduğu ve bu virüs yayan canlı bombalardan kurtulmaksızın insanlığın rahat edemeyeceği de işleniyor.
Okulların gereksizliği de gittikçe artan dozda vurgulanacaktır bundan böyle.
Önümüzdeki süreçte, koca koca binalarda, bin türlü masraf ve meşakkatle dönen “eğitim”in yerini gittikçe artan oranda “sanal eğitim” alacak…
“Çocukların beyinlerini kirlilikten korumaya çalışan” eğitimcilerimiz, bu yolla devreden çıkartılacak!
Çocuklarımız birer robot haline getirilecek, “sanal kumanda”yla.
Hepimize “birer çip” takmaları uzak ihtimal değil, kimliklerimiz çipli, her şeyimiz çipli olur, gidişât buraya!..
Bakalım;
Ya sıkı sıkıya sarılacağız Yüce Allah’ın ipine…
Ya da “helâk olup gideceğiz”, bu da böyle biline.
Yeni Bölüm
“Kıyamet Senaryosu!..”
“Teknoloji”nin insanoğluna akıl almaz kolaylıklar sağlayacağı söyleniyor ama bu gidişin “kıyamet senaryosu” olduğu şüphe götürmez.
Bir vakittir elimizin altında sürünüp duran 2005 yapımı İnsanlık 2.0 adlı kitapta, insanlığın nerelere sürüklenmek istendiği ifade ediliyor, tabii “süslü vaatler” arasından görebilene!
Bir Avusturya Yahudisi olan Ray Kurzweil’ın kitabında bol bol “2020” yılının geçmesi dikkat çekici, felâket haberlerinin birbiri ardına geldiği içinde bulunduğumuz yıla atıflar çok.
Google vasıtasıyla insanlığın beynini yönlendirme yolunda epeyce mesafe kat eden Kurzweil; “ölümsüzlüğün” uzak olmayan bir gelecekte gerçek olacağını, “insanı öldüren faktörlerin tamamını öldüreceklerini”, insanların “duygusuz” oldukları için küçümsediği “robotların” bu eksikliklerinin de giderileceğini öne sürüyor, bin türlü “delil” getirmeye çalışarak.
Bir “Evrimci Yahudi” olan Samuel Butler’ın sözlerini rehber edinmiş Google Yöneticisi.
“Makineler Arasında Darwin” başlıklı mektubunda şunları yazmış Butler:
“Bugün at ve köpek insan için neyse, bir gün insan da makine için o olacaktır!”
Bugün geliştirilen makinelerin emrindeki “hayvanlar” olacakmışız, vaadi bu!..
“Koyun Kopyalayan” insanın insan kopyalamayı da bildiğini ve çok yakın bir gelecekte, bütün “etik itirazlara” rağmen bunu hayata geçireceğini vurguluyor.
Bahsini ettiği “hayvansız et projesi” de insanlığa “açlıktan” kurtulmayı vaat ediyor; “Hayvan kullanmadan , hayvanın kas dokusu klonlanarak et ve diğer protein kaynaklarının laboratuvarlarda üretilmesi” yer yer uygulanmakta olan bir model.
Bu model, bütün “çiftlikleri” öldürecekmiş yakında.
“Hayvansız et”, bir yandan “hayvanlar acı çektirilmesini” önleyecekmiş, diğer yandan da bir hayvandan milyarlarca kilo et üretilmesiyle açlığı ortadan kaldıracakmış.
Ayrıca, hayvan etinden kaynaklanan hastalıkların tamamı da yok edilecekmiş!..
“G”, “N” ve “R” “devrimleri” aşamalarının gerçekleşmesi sürecinde başta “virüs salgınları” olmak üzere pekçok “belâ” ile karşı karşıya kalacak ve sonunda “ölümsüzlüğü” bulacakmışız…
Ya da, “Herkesin istediği kadar yaşama hakkına sahip olduğu” bir dünyayı!..
Bill Gates, “Yaşayan en zeki gelecek bilimcisi” demiş Ray Kurzweil için.
Forbes “En büyük düşünce makinesi” ve
Wall Street Journal ise “Huzursuz Dâhi.”
Amerikan başkanlarını yönlendiren bir “evrimci”, geleceğe ait tahminlerinin yaklaşık yüzde 90’ının “isabet” kaydettiği söylenen bir “deha”…
“Google”ın “ölümsüzlük için günde 150 hap alan” yöneticisi.
Konuşmalarını izlediğinizde, kitaplarını okuduğunuzda “TANRIYI KIYAMETE ZORLAMA Projesi”nin iyi tasarlanmış bir “görevlisi” olduğunu görüyorsunuz…
Bunlar “Koronavirüs Salgını”nın bir “Biyolojik Saldırı” olduğunu ispatlayan şeyler değilse de…
“Kıyameti Öne almak (!) İçin” ellerinden geleni yaptıklarını ortaya koyması bakımından dikkat çekici.
Yazıyı Kurzweil’in rehber edindiği o “müthiş” cümleyle bitirmeli:
“Bugün at ve köpek insan için neyse, bir gün insan da makine için o olacaktır!”