Asya’da büyük korku: Hindistan-Pakistan savaşi
Hindistan ve Pakistan arasında gerçekleşen askeri çatışmalar, Asya’da kapsamlı bir savaş korkusunun doğmasına neden olmuştur. 14 Şubat 2019 Tarihinde Hindistan’ın kontrolünde olan Jammu Keşmir bölgesindeki Pulwama’da Hint ordusuna ait birliklere karşı düzenlenen intihar saldırısında 40’tan fazla asker hayatını kaybetmiştir. Bu olaydan sonra Hint ordusu, Pakistan’ın kontrolündeki Azad Keşmir nölgesinde kara ve hava operasyonları yapmaya başlamıştır. 1971 savaşından beri ilk defa Hindistan, Pakistan’ın 40 kilometer içinde silahlı gruplara karşı hava operasyonu düzenlemektedir. Pakistan, 2 Hint savaş uçağını düşürmüştür. Halen Hindistan ve Pakistan arasındaki sınır bölgelerinde çatışmalar devam etmekte, en son 7 kişinin hayatını kaybettiğine dair haberler dünya basınında yer almaktadır.
1947 yılında bağımsızlıklarını kazanan Hindistan ve Pakistan, şimdiye kadar aralarında 3 defa savaşmışlar (1947,1965 ve 1971) ve sayısız kriz yaşamışlardır. 14 Şubat intihar saldırısından dolayı Hindistan ve Pakistan arasında gerilimin tırmanması iki ülke arasında kapsamlı büyük bir savaşın tekrar olabileceği korkusunun dünyada yaşanmasına neden olmuştur. Hindistan ve Pakistan’ın nükleer silahlara sahip olması ve her iki ülkenin şimdiye kadar nükleer silah denemelerinde bulunması, nükleer silahların kullanılabileceği kapsamlı bir savaş korkusu, dünyada ciddi olarak tartışılmaktadır.
14 Şubat intihar saldırısını Jammu Keşmir’in bağımsızlığı için mücadele eden Ceyş-i Muhammedi isimli silahlı grup üstlenmiştir. Hindistan, Ceyş-i Muhammedi dahil birçok silahlı grubun Pakistan’ın kontrolünden olduğunu, Pakistan ordusunun ve istihbaratının yönlendirmelerine göre bu grupların Jammu Keşmir’de eylemler gerçekleştirdiklerini söylemektedir. Pakistan, Hindistan’ın terör gruplarını destekleme iddialarını reddetmekte, Hindistan’ı Keşmir bölgesindeki baskıcı uygulamalarından dolayı eleştirmektedir. 1947 yılından itibaren Hindistan ve Pakistan arasındaki ana sorun alanı Keşmir’dir. Keşmir sorunu çözülmediği sürece, Pakistan-Hindistan ilişkilerinin barışçıl bir yöne evrilmesi ve normalleşmesi zor gözükmektedir.
Modi liderliğinde Hindu milliyetçisi bir hükümet, şu anda Hindistan’da işbaşındadır. Hindistan, mayısta yapılacak genel seçim sürecine girmiş bulunmaktadır. İşsizliği azaltmak ve ekonomiyi canlandırmak vaadiyle işbaşına gelen Modi hükümeti, muhalefetten ve toplumdan gelen eleştiriler karşısında bunalmış durumdadır. 14 Şubat saldırısı sonrası Hindistan Başbakanı Modi, ülkesine diz çöktürülmeyeceğini söyleyerek ilerleyen süreçte şahinleşeceğinin işaretini vermiştir. Seçim sürecinde Modi hükümetinin Keşmir gerilimini bir fırsat olarak kullanacağı, Hindu milliyetçiliğini köpürterek tabanını konsolide etmeye çalışacağını söyleyebiliriz. Modi hükümeti, 14 Şubat saldırısına teröristlerin bacaklarını kıracak şekilde karşılıklar vereceğini sürekli olarak ifade etmektedir. Başbakan Modi, kendisinin Hindistan için mücadele ettiğini ve Pakistan’a hak ettiği dersi verme sözü veren bir retorik kullanmaktadır. Mevcut kriz, Hindistan iç siyasetinde kullanılacak çok elverişli bir imkan olarak algılanmaktadır.
Pakistan, kuruluşundan beri Keşmir sorununu her şeyin merkezine yerleştrmektedir. Pakistan ordusu, Keşmir sorununu kullanarak ülkede hakimiyetini sürdürmektedir. Keşmir üzerinden savaşlar ve çatışmalar çıkarma konusunda başarılı olan Pakistan ordusu, savaş kazanma konusunda ise çok başarısızdır. Pakistan ordusu, Hindistan gibi dev bir düşmanla halkı korkutarak ülkeyi kendisine mahkum etme stratejisini uygulamaktadır. Son Keşmir krizini kullanan Pakistan ordusu, Hindistan tehdidi kartıyla ülkedeki hakimiyetini yeniden tahkim etmeye çalışmaktadır.
Pakistan ve Hindistan, karşılıklı olarak birbirlerini savaşın eşiğine getirmeye çalışmaktadırlar. Savaş tehditleri savuran bu iki devlet, aynı zamanda savaşın her iki ülke için altından kalkılmayacak büyük bir yıkım anlamına geldiğinin çok iyi farkındadırlar. Hindistan ve Pakistan, savaş yerine şiddetin hüküm südüğü barış seçeneğine daha çok yatkındırlar. Şiddetin devam edeceğini, sorunların çözülmeyeceğini ve tam kapsamlı bir savaşın çıkmayacağını öngörebiliriz. Her iki devlet, nükleer silahları kullanma seçeneğini tartışmanın dahi, tamir edilemez yaralara açtığının farkındadır. Mevcut durumda nükleer silahları kullanmak şeklinde masada çok ciddi bir konu bulunmamaktadır.
Hindistan ve Pakistan arasında yaşanan kriz durumu, çok tehikeli bir seyir izlemektedir. Pakistan’ın barış jesti olarak düşen uçağın pilotunu bırakması çok olumludur. Büyük devletlerin, Hindistan-Pakistan gerilimini düşürmede yeterince etkili olmadıkları görülmektedir. Makul olan şey, Pakistan ve Hindistan’ın gerilimi düşürücü ve diplomasiyi öne çıkaran bir yola girmeleridir. Sahip oldukları askeri güce güvenerek çatışma ve savaşa yönelmek şeklindeki bir politikanın, her iki ülkeye, Güney Asya’ya ve dünyaya büyük yıkımlar getireceği gerçeğinin farkında olunması gerekmektedir.