Dolar (USD)
35.27
Euro (EUR)
36.73
Gram Altın
2985.85
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Eylül 2019

Astronomik hayaller

Hayal kurmak insandan ayrılmaz bir unsur; hatta insanın hayalleriyle yaşadığı, hayal kurarak geleceğe doğru projeksiyon geliştirdiği bir gerçek. “Dün hayal olanlar bugün gerçek” diye söylüyoruz. Demek ki, bir şeyin önce hayalini kurmak lazım gelir. Fakat benim bugün bahsedeceğim küresel bir dünyada, tüketim toplumunda hayallerin nasıl kurulduğu ve beslendiğine dair. Dolayısıyla biraz eleştirel.

Küresel sistem, sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel boyutlarıyla devasa bir niteliğe sahip. Dünya ölçeğinde belirli ellerde birikmiş sermaye, dünyayı sadece ekonomik açıdan değil, kültürel, siyasal ve toplumsal açıdan da belirliyor. Yani karşıda bütün mekanizmalarıyla işleyen devasa bir küresel sistemden bahsediyoruz. Kendi içinizde kurduğunuz küçük sermaye ve işletmelerle bu devasa mekanizmanın içine entegre olursunuz. Yeni bir aşamaya gelen kapitalizm, sermaye sahiplerinin belirleyiciliğini ve tekelciliğini daha da pekiştiriyor.

Bu sistemin belkemiği tabii ki ekonomi ve buna hayatiyet kazandıran da kapitalizmin bizzat kendisi. Öyle ki, artık yaşadığımız çağda kapitalizmin zihniyet olarak temellük etmediği yer neredeyse kalmamış. Tüm yaşananların öncelikle bir zihniyet sorununu işaretlediğini; dolayısıyla önceliğin buradan başlaması gerektiğini bilmekteyiz.

Kapitalizm işleyişini sadece ekonomik kuvvetten almıyor. Çünkü mevcut durumun oluşumu ve sürdürülmesinde piyasanın ve insanların manipüle edilmesi sistemin lazım-ı gayr-ı müfariğlarından. Bunun görünen ilk mekanizması siyaset yoluyla farklı ülkelerin üzerinde kurulan baskılar. Bu tür ülkeler zaten borçlu ve siyaseten isteseler de bağımsız olamazlar. Küresel sistem, bu anlamda kendi yörüngesi dışında duranları cezalandırma yoluna gidiyor. Wallerstein’ın bahsettiği modern dünya sistemi, işte böyle bir ödüllendirme ve cezalandırma sistemine sahip; Tanrı gibi.

Fakat bizim esas üzerinde duracağımız kitlelerin küresel sistem, kapitalizm ve tüketim kültürünün içinde tutulma sürecidir. Bir kere dünya ölçeğinde çalışan iletişim aygıtları ve onun içeriğine hakim olan söylem, küresel sistemin propagandası olarak işlev görüyor. Yani küresel sistem, sadece ekonomik ve siyasal anlamda mekanizmayı işletmekle kalmıyor; insanları da kendi yörüngesinde tutmak için propagandaya maruz bırakıyor. Eğer dünya ölçeğinde hakim bir ideolojiden bahsedeceksek, bunun bir tüketim ideolojisi olduğunu söyleyebiliriz. Üstelik bu, ideolojiler çağının sona erdiği yalanıyla birlikte sürdürülmektedir.

İnsanların bu ideoloji karşısında negatif direnç kazanmaları, itiraz etmeleri ihtimali karşısında yapılan ise, onları kitleleştirerek, sürüleştirerek sürekli elde tutmaktır. İnsanlar üzerinde bir dinin, ideolojinin aksi etkileri, iletişim araçlarının propagandası ile etkisizleştirilir. İletişim araçları, reklamlar, diziler, filmler, farklı programlar ile aslında bir yaşam tarzı sunarlar ve insanlara aslında “astronomik hayaller” kurdururlar. Çok güzel evler, araçlar, yaşamlar, elbiseler, hatta düşünceler, ilişkiler vb. Böyle bir propagandaya maruz kalan insanlar ise astronomik hayallerin içinde kaybolurlar.

Bir kere geniş kitlelerin bu hayallerin yanına yaklaşmaları söz konusu bile değildir. Ancak sistem, bu kitleleri sürekli borçlandırarak hayallerine ulaşabilecekleri yolunda telkinler sunar. Dolayısıyla kitleler hayatları boyunca borç ödemeye devam ederlerken, küresel sistem daha da kuvvetlenir. Sermaye belirli ellerde birikmeye devam ederken, geniş kitleler gerçekte gündelik yaşamlarını bile zor sürdürebilirler.

Tabii bunun insanda bıraktığı negatif bakıyeler de söz konusudur. Bunların başında sürekli mahrumiyet duygusu gelir. İşte tam da bu sebeple, alışveriş yapmaya gittiğinizde hep alamadığınız bir şey kalır ve aldıklarınız sebebiyle mutlu olmaz; alamadıklarınız sebebiyle mutsuz ayrılırsınız.