Asrın Felaketi son muydu?
Geçen yıl bu zamanlar “asrın felaketi” gibi büyük bir musibet yaşadık. Daha önce de yaşamadık mı? Çok… Erzurum, Erzincan, Diyarbakır, Elazığ ve daha nice depremler… Asrın felaketi, ilk olmadığı gibi son da olmayacaktır. O Halde bizim her şeye hazırlıklı olarak yaşamayı öğrenmemiz lazım. Daha da önemlisi, bu felaketlerden maddi manevi, fizik ve metafizik açıdan ders ve ibretler almamız lazım.
Bu felaketler, devlet
ve millet olarak bizi birbirimize çok daha kenetlemesi lazım. Bir ve beraber
olarak bir yandan yaralarımızı sararken, diğer yandan geleceğe daha emin ve
huzurlu adımlarla yürümenin planlarını yapmalıyız. Asrın felaketinde bazı
çatlak sesler çıksa da büyük oranda bu kardeşliğin sıcaklığını, yardımlaşma,
dayanışma ve paylaşmanın huzur ve bereketini de yaşadık. Bunun sonucu olarak da
yaralar büyük oranda sarıldı ve sarılmaya devam ediyor.
Ancak ondan kısa
zaman sonra “kur” musibetine yenik düştük. Düşmanın ekonomik savaşı sonucu
dövizde bir veya iki kat yükseliş oldu. Ama biz kendi aramızda kiraları,
evleri, arabaları, elektronik eşyayı, soğanı, patatesi beş on kat yükselttik.
Gıda maddelerini beş altı kat yükselttik. Yani birbirimizi sömürmeye başladık.
Hâlbuki daha dün asrın felaketini yaşamıştık. Birlik beraberlik sadece zekât ve
sadakada değil, ticaretimiz, komşuluğumuz, iş ve esnaf ahlakımız, akrabalık ve
arkadaşlığımız, kısaca sosyal, siyasal, ekonomik, hayatımızın her alanında
gereklidir. Aksi halde bundan sonraki felaketleri daha çetin, daha derin yaşar
ve daha zor atlatırız.
Hayatta yaşadığımız
her olaydan ama özellikle felaket ve musibetlerden alacağımız çok dersler vardır.
Kur’an’ı Kerim’i baştan sona incelediğimiz zaman tarih boyu helak edilen nice
kavimlerden bahseder. Resûlullah (sav) da hadisi şeriflerinde helak olan birçok
topluluktan haber verir. Kur’an ve sünnet in bu denli ağırlıklı olarak,
geçmişte helak olan kavimleri biz insanlara mükerreren hatırlatmasında elbette
çok ders ve ibretler var. Bu kıssalar masal veya ninni değil…
Kısaca Allah (cc) özelde ümmeti Muhammed ve genelde
tüm insanlığa şu dersi veriyor. “ey kullarım, aklınızı başınıza alın. Sizi
yoktan var eden Rabbinizin emir ve yasaklarına kulak verin. Aksi halde, sizden
önce azıp sapan, emirlerimi çiğneyen nice toplulukları helak ettiğim gibi, sizi
de cezalandırırım…
“(Ey Muhammed!) Rabbinin, (Hûd’un kavmi) Âd’e, şehirler içinde benzeri
kurulmamış olan, sütunlarla dolu İrem’e, vadide kayaları oyan (Salih’in kavmi)
Semûd’a, kazıklar sahibi Firavn’a ne yaptığını görmedin mi? Bunlar
şehirlerde azgınlık eden ve oralarda pek çok bozgunculuk çıkaran kimselerdi. Bu
yüzden Rabbin onların üzerine azap kamçısı yağdırdı.” (Fecr 89/6-13)
Bu kavimlerin helak edilişlerinin
detaylarında farklılıklar olsa da temel neden bu kavimlerin hadlerini aşmaları,
Allah (cc) a asi olmaları, şirk koşmaları ve Kur'an’ın orijinal ifadesiyle
zalim olmalarıdır. Zulmün oranı, uygulanış biçimi, faili, mefulü farklı olsa da
sonuçta zulüm, zulümdür.
Biz kendimizi
biliyoruz bileli yeryüzünde zulüm var. Özellikle son yıllarda bunun dozajının
ne kadar yükseldiğini biliyorsunuz. Bu zulüm de genelde mazlum Müslümanlara
yapılmaktadır. Kaldı ki tarih boyu da bunun devam ettiğini artık tüm insanlık
biliyor. Halen şu anda bu zulümler devam ediyor ve aşağı yukarı tüm batı bu
zulme ortak.
Kaldı ki hepimiz bu
felaketlerden gereken dersleri almalı ve hayatımıza çeki düzen vermeliyiz. Aksi
halde Allah'ın (cc) yanında kriz, deprem, kuraklık, kasırga, hortum, sel,
küresel ısıtma, corona, AİDS, verem, ebola, kuş gribi, domuz gribi, deli dana
vs. terbiye metotları çoktur. Birinden yırtarsanız bile binlercesi sıradadır.
Çare, zalimlerin akıllarını başlarına almaları, Salihlerinde zulme karşı
görevlerini yapmalarıdır. Aksi halde Allah'ın (cc) gazabı geldiği zaman;
zalimler, onlara yardım ve yataklık eden işbirlikçileri, hatta zulümlerine
seyirci kalanları da yakalayıverir. Derler ya “kurunun yanında yaşta yanar.”
Bazı ayetler:
·
Sadece içinizden
zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah,
azabı çetin olandır. (Enfal 8/25)
- Nice
memleketleri helâk ettik. Onlara azabımız gece uykusuna dalmışken yahut
gündüz istirahat hâlinde iken gelmişti.Azabımız kendilerine
geldiğinde, “(Biz bunu hak ettik.) Gerçekten biz zalimler olmuştuk”
demekten başka söyleyecekleri kalmamıştı. (A’raf 7/4,5)
- Sakın, Allah’ı
zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin
dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor. (İbrahim 14/42)
- Halkı
zulmetmekteyken helâk ettiğimiz, böylece duvarları, çökmüş çatılarının
üzerine yıkılmış nice memleketler, nice kullanılmaz kuyular, nice muhteşem
saraylar vardır! Zalim oldukları hâlde, mühlet verdiğim, sonra da
kendilerini azabımla yakaladığım nice memleket halkları vardır. Dönüş
yalnız banadır. (Hac 22/45,48)
- Zulmedenleri o
korkunç uğultulu ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan
başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez. (Hud 11/67,113)
- Biz onlardan
önce, kendilerinden daha zorlu nice nesilleri helâk ettik de ülke ülke
dolaşıp kaçacak delik aradılar. Kaçacak bir yer mi var? (Kaf 50/36)