Asli yara veya yaralı bilinç
Tarihin ve hayatın akışına göre uygun bir şekilde değişimler geçirmeyi başarmak, değişime öncülük etmek ve insanlık tecrübesinin dönüşümüne nitelikli katkılarda bulunmak, her toplumun önünde duran büyük bir meydan okumadır. Hayatın değişimden, yenilenmeden ve dirilmeden oluştuğunu idrak etmeden sürdürülen bir hayatın yaşanmamış bir hayat olduğu gerçeği çoğu zaman anlaşılmamaktadır. Toplumlar, değişim ve tazelenmeyi başaramadıkları zaman, kendi içlerinde yozlaşmakta ve çürümektedirler. Her toplumun asli yarası, kendi durumunu derinlikli, yapıcı, yenilikçi ve dirilişci çerçevede değiştirmeyi başaramaması halidir. Allah, bir toplum kendi durumunu değiştirmedikçe, onların durumlarında herhangi bir değişiklik yapmayacağını insani değişimin yasası olarak ilan etmektedir.
"Yaralı Bilinç" kavramıyla toplumlardaki kültürel şizofreniyi anlatan İranlı yazar Daryush Shayegan (1935-2018), 83 yaşında vefat etti. Shayegan, Yaralı Bilinç, Melez Bilinç ve Batı Karşısında Asya isimli kitapları yazdı. Sahayegan, İran örneğinde coğrafyamızın modernleşme ve değişim serüvenini sahici şekilde anlamaya çalışan bir entelektüel olarak karşımıza çıkmaktadır.
Geleneksel toplumların modernleşme olgusuyla karşılaşmaları, çok sarsıcı ve şok edici şekilde meydana gelmiştir. Shayegan, tarihte geri kalmış ve değişim serüvenine katılmamış toplumların zihinsel ve ruhsal çarpıklıklar yaşadığını düşünmektedir. Modernleşme karşısında geleneksel toplumlarda yaşayan insanlar, kendilerini kıyıda köşede kalmış, ihmal edilmiş ve kafaları çok karışık olarak görmektedirler. Modernite ile karşılaştıktan sonra bir toplumun ve bireyin bir bütün halinde hayatını sürdürmesi imkansızlık düzeyinde zordur. Modernite, kişinin ve toplumun hayatını, kültürünü ve nesneleri parçalamaktadır. İnsanlar ve cansızlar dünyasında yaşanan parçalanma, modernite karşısında modernleşmeyi ve değişmeyi başaramayan toplumların kaçınılmaz durumudur. Shayegan, Asya ve Afrika topluluklarının tarihte tatile çıktıklarını ve 300 yıllık bir uykuda olduklarını düşünmektedir. Geleneksel toplumlar, tarihi ve hayatı dondurmuş durumdadırlar. Asya ve Afrika toplumları, dünyada hiç bir şey değişmemiş gibi, geçmiş yüz yıllarda yaşamış oldukları muhteşem dönemlerin gözlükleriyle modern dünyaya bakmaya devam etmektedirler. Geleneksel toplumlar, kendi durumlarıyla beraber, modern dünya olgusunu derinliğine ve sahici bir şekilde kavramaktan uzak oldukları için değişime, dönüşüme ve yenilenmeye hazır değildirler. Modernite olgusunu yaşayan Batı ise, kendi durumunu sürekli olarak sorguladığı gibi, kendi dışındaki toplumların sosyal, kültürel ve tarihsel tecrübesini anlamaya, kavramaya ve merak etmeye hazır durumdadır. Shayegan, Asya ve Afrika toplumlarının modern dünyayı anlamaya ve kavramaya hazır olmadan moderniteyle karşılaşmak zorunda kaldıklarını düşünmektedir.
Moderniteye hazır olmadan, onunla uyku ve tatil hali içinde karşılaşan geleneksel toplumlar, modern dünyaya karşı tepkisel ve yüzeysel karşılıklar vermeye çalışmaktadırlar. Geleneksel toplumlar, modern dünyanın teknolojisini almayı, ama kültüründen uzak durmak gibi formüllere sarılmaktadırlar. Çoğu zaman kültüre, geleneğe ve dine sarılmanın ve onlara dönmenin, kendilerine modernite karşısında güvenli bir liman sağlayacağını düşünmektedirler. Modern dünyanın materyal planda kabulü veya kültürel olana sarılma, aslında bir bölünme ve parçalanma halinin bir tezahürüdür. Modernite karşısında geleneksel toplumlar, hem kendi içlerinde parçalanmış, hem modern dünyayı bir bütün olarak idrak etme yeteneklerini yitirmişlerdir.
Asya ve Afrika toplumları, modernite karşısında bir varoluşsal uyumsuzluk yaşamaktadırlar. Normalde her medeniyetin ve toplumun Allah'a, kainata, hayata ve insana yönelik kendisine özgü bir bakış açısı vardır. Modernitenin kuşatıcı ve baştan çıkarıcı gücü karşısında insan, artık kalp gözüyle değil, kafa gözüyle kendisine, hayata ve kainata bakmaktadır. Modern dünyada insan, artık hayata, kainata ve kendisine metafizik bir gözle bakmamaktadır. Modernite, metafiziğin sonunu temsil etmektedir. Metafiziksel bakış bütünlüğüyle dünyaya ve hayata bakmayı yitiren geleneksel toplumlar, modern dünyada köksüz, yapay, hafızasız, yerden bitme bir şekilde var olmaya çalışmaktadırlar.
Modern dünya, geleneksel toplumların dışında gelişen, ancak bütün toplumların içinde yaşamak zorunda kaldığı bir olguyu temsil etmektedir. Shayegan'a göre geleneksel toplumlar, modern dünyayla doğal bir ilişki içine giremedikleri için, kendilerini modern dünyaya yamamaya veya modern dünyayı kendilerine yamamaya çalışmaktadırlar. Modern dünyayla kurulan yamalama ilişkisi, ortaya sağlıklı bir ilişkiyi ve bütünlüğü değil, bir çarpıklığın ve sakatlığın ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Modern dünyadaki fikirlerin, geleneksel toplumların olgular dünyasında sahici bir karşılığı yoktur. Modern dünyaya yamalanmaya çalışan Asya ve Afrika toplumları, bugün form ve muhtevalarını yitiren şekilsiz ve niteliksiz kalabalıklara dönüşmüş durumdadırlar. Geleneksel toplumların ideologları, entelektüelleri ve teologları, sağlıklı bir değişim stratejisi ortaya koymayı başaramamaktadırlar. Teologlar, entelektüeller ve ideologlar, kendi toplumlarının çarpıklıklarını ve yamanma hallerini derinleştirmekten başka bir şey yapmamaktadırlar.
Shayegan, modern dünyadaki hikayemizdeki çarpıklıkları, yamanmışlıkları, yapaylıkları, derin bir entelektüel analizle ortaya koymayı başarmıştır. Onun eserlerinden, modern dünyayı daha sahici bir şekilde anlamanın kaynakları okuyarak istifade edebiliriz.