Aslan tertibim Vural Çelik
Yıl 1994 vatani vazifemizi ifa için bir
akşamüzeri Pasinler Doğu Kışlaya gelip teslim olduk. Bizi karşılayan nöbetçi
astsubay Hasbi Yıldırım… Balıkesirliydi hatırladığım kadarıyla… Dünyanın en
tatlı, en baba adamıydı. Belki de en baba astsubayıydı. Hayat, tecrübe
fırınında onu o kadar pişirmişti ki bi evliya edasıyla yüzünüze bakıp karakterinizi
okurdu. Yaşıyorsa sağlık ve sıhhat diliyorum. Vefat ettiyse mekânı cennet
olsun.
Ertesi günü bölüğümüz belli oldu. 9.
Bölüğe gönderildik. Bölük komutanımız Üsteğmen M. Tuğrul Özdemir, bölük
astsubayımız Samsunlu Orhan astsubay… Kısa dönem olarak askere gittiğim için
haliyle yaşımız diğer askerlerden en az altı yedi yaş büyüktü ve üniversite
mezunu olduğumuz için benim durumumdaki kısa dönemlere “Hoca” diye hitap
ediyorlardı…
Bölüğümüzle kısa bir süre içinde kaynaşmıştık.
Günler günleri kovaladı. Operasyon
bölgesindeki arkadaşlar bölüğe döndü. Diğerleri de operasyon bölgesine
gittiler. Yeni gelen arkadaşları tanımıyordum onlar da beni tanımıyorlardı. Onbaşı
rütbesiyle askerleri nöbete götürüp getiriyordum. Gece vardiyasıydı. Tek tek
askerleri uyandırıyordum. Yeni gelen askerleri tanımadığım için ranzalarda
asılı isimliklerden arkadaşların isimlerini okuyup seslenecektim.
Elimdeki listede ilk sırada Vural
Çelik ismi yazıyordu. Geleceğin ünlü komedyeni, sinema sanatçısı Vural Çelik...
Ranzasını buldum ve kısık bir sesle:
“Vural, kardeşim haydi kalk nöbetin
var!” diye seslendim.
Gözlerini açtı. Ben tekrar aynı
sesle:
“Haydi kardeşim kalk ve hazırlan
nöbetin var.” dedim.
Vural ani bir hareketle oturumuna
geldi. Bana şaşkın şaşkın bakıyordu. “Bir dakka yahu! Sen gerçek misin? Bu bir
rüya mı? Sen de kimsin?” dedi ve gözlerini ovuşturmaya başladı.
Onun bu tepkisine ben de
şaşırmıştım.
“Ne rüyası, haydi kalk. Ben nöbetçi
onbaşı!” deyince o filmlerdeki, dizilerdeki üslubuyla;
“Hayır, sen gerçek olamazsın. İlk
defa burada birisi beni “Vural kardeşim, haydi kalk nöbete gidiyoruz.” dedi. Kendimi
bir anda evde zannettim. Yahu abi sen nereden geldin” dedi ve ayağa fırladığı
gibi elimdeki listeyi alıp diğer arkadaşlarını kaldırdı. “herkese benim onun
nasıl kaldırdığımı söylüyor ve bu adama yanlış yapan karşısında beni bulur.”
diyordu.
İlk tanışmamız böyle oldu Vural
Çelik ile. Bölüğümüzün maskotu gibiydi. Tiyatrocu olduğunu söylüyordu. Taklitler
yapar, şarkılar, türküler söylerdi. Özellikle Küçük Emrah ve Jean-Claude Van
Damme taklidi yapardı. Çok kabiliyetli olduğu belliydi.
Ona bir gün:
“Vural sen gerçekten çok
yeteneklisin ve inanıyorum ki kendini ispatlayacaksın ve ünlü bir komedyen
olacaksın. İnşallah o zaman bizi unutmazsın.” dediğim de;
“Abi yahu seni unutmak mümkün mü?
İnşallah dediğin olur ve bir gün karşılaşırız sen de benim seni unutmadığımı görürsün.”
diye cevap vermişti.
Aradan yıllar geçti. Onu Bir Demet
Tiyatro’da, Avrupa Yakası’nda, Yahşi Cazibe’de ve Seksenler’de gururla seyrettim.
Bazı reklam filmlerinde seslendirme yapmıştı. Bayrampaşa: Ben Fazla
Kalmayacağım filmini izlediğim de “bu film için bu çocuğa ödül verilmeli!”
demiştim. Gerçekten de bu filmden dolayı ödül almıştı. O artık ünlü bir
komedyen olmuştu. Ancak onunla bir daha karşılaşmak nasip olmadı.
Geçtiğimiz Çarşamba günü vefatını
öğrendim. İster istemez gözlerim doldu. Ben sevdiğim bir arkadaşımı ülkemiz ise
sevilen bir sanatçısını kaybetmişti. Benim gibi onunla askerlik yapan diğer
tertiplerimiz de üzülmüştür. Tabi tabur komutanımız emekli Kurmay Albay Raif
Yılmaz, bölük komutanımız M. Tuğrul Özdemir, bölük astsubaylarımız Orhan ve
Özcan astsubaylarımız da… Hepimizin başı sağ olsun.
Küçük oğlum Ali Burhan, Vural’ın
memleketi Ordu’da okuyor. O da beni arayıp başsağlığı diledi ve “baba onun
hakkında bir yazı yazar mısın?” dedi. Bu zorlandığım yazıyı biraz da oğlumun
isteği üzerine yazıyorum.
“Üç günlük dünya be kardeşim...”
diyordu son verdiği bir röportajda… Üç günlük dünya gerçekten burası… Kimleri
almadı ki ve kimleri almıyor ki… Henüz 51 yaşında olan Vural arkadaşımızı da
aldı.
Sevgili Vural, her ne kadar
hayatının final sahnesinde bizleri ağlatsan da seni unutmayacağız… Mekânın
cennet olsun güldüren adam. Güldüren adamların içlerinde hep ağlayan gözleri
vardır. Senin de içinde ağlayan gözlerin olduğunu hissediyordum. Senin “Bu
hayatta ister zengin olun ister fakir. Ama sadece karşı koltuğunuz boş
kalmasın. Yalnızlık kötü şey!” sözlerini asla unutmayacağım…
Rahmetle aslan tertibim…