Aşkların en güzeli
Yine bir
Şubat ayındayız ve insanlar “Sevgili”
adı altında en güzel hediyeleri alma derdine düştüler. Aşka ve sevgiye saygımız
sonsuzdur. Çünkü aşk ve sevgi hayatımızın en güzel noktası ve en kadim
mirasıdır geçmişimizin. İnsan hangi işi yaparsa yapsın aşk ile yapmalı ve aşkı
her dem yüreğinde diri kılmalı. O vakit yaptığı işten zevk alır insan ve mutlu
olur.
Hayatın en
depresif hallerinde bile aşkı yüreğinde canlı tutan insan umudu ölçüsünde
ruhunda huzuru hisseder. Bu aşkın insanda bıraktığı en güzel histir. Herkesin
bir aşka bel bağlaması ve onun ile yaşaması bundandır.
İnsanlardan
kimi paraya, kimi insana, kimi makama, kimi kula, kimi pula, kimi kendi icat
ettiği tanrılara, kimi metaya ve en çok da Allah’a karşı yüreklerinde aşk beslediler.
İnsan hangi varlığa âşık olursa olsun bu aşkın sonu nihayetinde Allah’a
varmıyorsa o yolda her dem sıkıntıların olması kaçınılmazdır. Bizim aşkımızın
rotası Yüce Mevla’yadır. Aşkların en güzeli Allah aşkıdır.
Her aşk,
kendi kabında tartılır ve âşığın yüreği kadardır aşkı. Yüreğin büyüklüğü ile
aynı orantıdadır aşk. Aşk cüsseye bakmaz, yüreğe bakar. Bu yüzden çocukların
sevgisi daha saf ve samimidir. O küçücük cüsselerinde koca bir sevgi yeşertir
çocuklar. Onların sempatik ve sevecen olmaları da yüreklerinde büyüttükleri
sevginin bir neticesidir. Bu vesileyle çocuklarımızı En Sevgili olan Yüce Mevla
ile korkutmak yerine O’nun sevgisiyle ödüllendirmeliyiz.
Aşk sandığın
değil, sevdiğini andığın ve onun için yandığın kadardır. İnsan sevdiğini andığı
kadar ruhunda onu diri tutabilir. Unutmak aşka yapılabilecek en büyük
ihanettir. Aşkın zikredilmesi aşkın her dem diri olmasına vesiledir. Sevdiğini yâdında
tutmak yetmez, onu yüreğinde taşıdığın kadar dilinde de taşımalısın. Sevdiğine
sevdiğini söylemek aşk ateşinin daima yanık kalışına vesile olur. Her anımızda
aşkların en güzel olan Yüce Mevla’ya olan aşkımızı zihnimizde fikir, dilimizde
zikir olarak canlı tutmamız da bundandır.
Bütün aşkların
toplamı en büyük aşka giden yolun şifreleri ile doludur. İnsan her nereye
bakarsa baksın en güzel ve en büyük aşkın şifrelerini görür. Güneşin doğuşunda,
ayın şavkında, sevgilinin gözünde, bir tatlı sözde, bir güler yüzde, bir suyun
serinliğinde, velhasıl baktığı her yerde o şifreleri görür. Beşeri aşklar ilahî
aşktan bir cüzdür ve bu aşkların yolu küllî aşk olan Allah aşkına çıkar. Aşk
ki, bir taşı eritip kül edebilir, taş kesilmiş kalpleri pamuk eyler. Mecnun, “Çekil
önümden Leyla, ben Leyla'ma (Mevla) gidiyorum.” derken bile en güzel
aşkı bulduğunun işaretini verir bize.
Âşık her dem
kalbini temiz tutmayı başarabilmiştir. Çünkü aşığın misafiri ne zaman
gelecektir, kimse bilemez. Aşka düşmüş gönüllerin saflığı da bundandır.
Aşk basite
indirilmeyecek kadar kutsal ve değerlidir. Aşk ehli bir meşale misali yüreğinde
taşır aşkı. Kor olmanın, tutuşup yanmanın adıdır Aşk.
Aşkın kâğıda
dökülmüş haline şiir, avuc açmış haline dua, ayrılık haline hüzün ve gözyaşı,
kavuşma anına vuslat, gidiş haline gurbet, gittiği yere sıla, bir gözde asılı
kalmasına ise umut denmesi boşuna değildir. Hepsi ayrı ayrı yaşanmışlıkların
birer delilidir. Deliliğe düşmenin, aklının eksik olduğunun idrakine ulaşmanın
yoludur aşk. Âşık, aşkın divanesidir, leylasını arayan mecnundur.
Aşk,
arzulardan beridir. Bir sınırı yoktur, lakin çizgisi vardır. Duruşu vardır
aşkın. Tek hece olan aşk, tek olan Yüce Allah'a olunca gerçek huzuru ve sükûnu
bulacaktır. Aksi takdirde diğer aşklar günü kurtarma derdinden öte bir yer
işgal etmeyecektir ruh dünyamızda. İşte o vakit parça parça aşkların, bütünün
toplamından ne kadar az olduğunu anlayacağız.
Her dem aşk
ile dirilen, aşk ile yoğrulan ve en güzel yerinde Allah aşkını barındıran
gönüllere selam olsun.