Dolar (USD)
34.48
Euro (EUR)
36.39
Gram Altın
2959.48
BIST 100
9359.95
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
24 Kasım 2023

Asimetrik bir silah olarak göç

Tarih boyunca ekonomik nedenler ve güvenlik kaygısı başta olmak üzere pek çok neden insanların bulundukları mekânları kitleler halinde terk etmelerine neden olmuştur.

Tarihsel süreç içerisinde insanlığın gündeminden çıkmayan veya insanların gündeminden çıkartamadığı bir konu olan göç, günümüz dünyasında da en trajik haliyle dünyanın en önemli gündemlerinden biri olmaya devam ediyor.

Özellikle 2010 yılında Kuzey Afrika’da ortaya çıkan ve daha sonraları Arap Baharı, günümüzde ise Gazze'nin işgal süreci Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafya başta olmak üzere dünyanın pek çok yerini doğrudan veya dolaylı olarak etkilemiştir.

Canlı ile doğduğu ve yaşadığı mekân arasındaki var olan ilişki sosyolojik ve bilimsel bir gerçekliktir. Sosyolojinin kurucularından kabul edilen İbn-i Haldun’un asabiyet teorisini çevresel koşullar üzerine bina etmesi de mekanın toplumsal yapı ve ilişkiler üzerindeki etkisini belirtmesi açısından oldukça manidardır.

Mekânsal değişikliğe karşılık gelen göç bireyin psikolojik durumu başta olmak üzere topluma dair olan hemen her şeyi etkileyen bir olgudur.

İnanç, vatan, millet, devlet, etnisite, kavim, kabile ve aile gibi sosyal ve siyasal birlikteliklerin veya ayrışmaların oluşumunda mekân asli unsurlardan biri olmuştur. İçinde bulundukları mekânın koşullarına uyum sağlayıp sağlayamaması durumu ile bu tür yapıların hayatta kalma ve gelişim düzeyleri arasında doğrusal bir ilişki bulunmaktadır.

Ayrıca teknolojik gelişmeler insan ile mekân arasındaki ilişkiyi, birincisinin lehine bozmaya başlamıştır. İlişkideki bu bozulma insan lehine bir durum ortaya çıkartıyor algılansa da orta ve uzun vadede, insan ve insana dair olana yönelik birçok olumsuzluğu beraberinde getirmiştir.

Dünyada ülkeler arası ilişkiler artık hem savaş ya da barış ikilemi açısından tarif edilmemektedir Hem de devlet ve devlet dışı aktörler avantaj sağlamak üzere Politik Savaş, Hibrit Savaş, Asimetrik Savaş veya Yeni Nesil Savaş terimleri altında toplanan birçok yeni araç geliştirmişlerdir.

Bu kapsamda göçün asimetrik bir silah olarak kullanılması ise, bir devlet veya devlet dışı aktörün siyasi, askeri ve/veya ekonomik hedeflere ulaşmak için ister gönüllü ister zorla insan göçünden yararlanması durumunda gerçekleşir.

Açık veya üstü örtülü meydan okuyan güç, dışarıya giden veya kendisine yönelik göçü stratejik olarak tasarlayarak veya hâlihazırda sürmekte olan göç olaylarını fırsatçı bir şekilde istismar ederek göçü asimetrik bir silah olarak kullanır.

Siyaset bilimi literatüründe yönlendirilmiş göçün asimetrik bir silah olarak kullanılmasını en erken dile getiren belki de Machiavelli’dir.

Machiavelli, Prens adlı eserinde, ülkeyi ve toplumları kontrol altında tutmayı analiz ederken ‘Bir başka iyi çare de … göçmen göndermektir der.

Bunlar o ülkede bir kölenin bacaklarındaki prangalar gibi olurlar; fazla seçenek yoktur ya kalabalık bir askeri garnizon ya da göçmenler. Bu göçmenler için fazla bir yol parası harcayacak, fazla masraf edecek de değilsin; …Bunlar o memleketin çok küçük bir kesimini temsil ederler; bundan böyle yoksul düşmüş ve dağılmış olarak artık asla sana zarar veremezler. Darbe yemeyen öteki büyük kitle ise suskun ve hareketsiz kalacaktır. Aynı şekilde yağma edilmek korkusuyla hiçbir gaf yapmamaya dikkat edecektir. Sonuç olarak diyorum ki, Eğer göçmenler yerine prens silahlı adamlar yerleştirirse bu ona çok daha pahalıya mal olacaktır çünkü onların geçimini sağlamak için ülkenin tüm kaynaklarını harcayacaktır; öyle ki kazancı kayba dönüşecektir. Dahası, orada burada konaklayarak bütün halka çok daha büyük zarar vermiş olacaktır. Herkes bundan acı çekecek, herkes düşman kesilecektir ve bunlar ona uzun süre zarar verebilecek düşmanlar olacaktır, çünkü yenilmiş de olsalar kendi yurtlarında kalacaklardır. Her ne şekilde olursa olsun, göçmenler nice yararlı olursa bu silahlı bekçiler de onca boşuna olacaktır.’ Diyerek Prense hem istenmeyen muhaliflerden kurutulmak hem de hedef alınan ülkeyi bir başka ülkeyi nasıl güç duruma sokulabileceğinin ve işgal edilebileceğinin örneklerini vermektedir.

Dolayısı ile Göç kavramı farklı yönleriyle irdelenmesi gereken bir konu olmanın yanında, yansımalarının öngörülmemesi halinde daha sonra üstesinden gelmenin pek mümkün olmadığı pek çok soruna zemin hazırlama potansiyeli taşıyan bir olgudur.

İyi yönetilen göç süreçleri ile kapsamlı ve ayrıntılı hazırlanan göç politikaları toplumların ve ülkelerin yaşadıkları durağanlığın aşılmasında, dinamik bir ekonomik alanın oluşumunda önemli işlevler görebilir. Göçün kamu otoritesi tarafından karşılanamaz bir hal alması durumunda ise insana dair olan hemen her şeyi olumsuz yönde etkileyen bir süreç ortaya çıkacağı tarihsel ve toplumsal bir gerçekliktir.

Tüm Dünyada hemen her birey ve toplumsal kesim ile hemen her mekânın üzerine sinmiş bir etkiye sahip göç, kapsamlı, ayrıntılı ve derinlikli çalışmalar yapılması gereken bir konudur.

Birçok konuda olduğu gibi göç konusu da olan olduktan ve iş işten geçtikten sonra üzerinde durulan bir konu olmamalıdır.