Aşılar neden tutmadı?
Sadece bu aşı değil, bu küresel derin güçlerin tüm aşıları hakkında zihinlerde hesapsız soru işaretleri var. Mutlaka aşılar içinde namuslu bilim adamalarına denk gelen veya derin güçlerin müdahale ihtiyacı duymadıkları ve gerçekten faydalı olanları vardır. Ancak “her tedavi edilmiş hastayı kaybedilmiş bir müşteri olarak gören” paragöz zalimlerin tüm sağlık girişimleri hakkında aynı şüphelerdir ve olmalıdır.
Kaldı ki bu şüphe sadece aşılar konusunda da değil, bunların ürettikleri tüm ilaçlar için de geçerlidir. Özellikle başta Afrika ve diğer mazlum coğrafyalarda yaptıkları aşılama vs. sağlık çalışmalarının yaptığı tahribatlar, artık örtbas edilemeyecek seviyeye ulaşmıştır. Ancak başta Dünya sağlık örgütü olmak üzere, uluslararası tüm kurum ve kurumları avuçlarının içine almış olan bu melunların cürümlerini ispat etmek, şimdilik çok zor. Ama bu hep böyle gitmeyecektir. Elbette bir gün ilahi adalet tecelli edecektir. Bugün olmasa yarın…
Malumatların sadece birkaç radyo, TV kanalı ve yazılı basından öğrenildiği dönemler, acaba bu mendebur zorbalar dünyanın başına ne çoraplar ördüler. Kaldı ki, bu kısıtlı medya da neredeyse tüm organlarıyla onların kontrolündeydi. Sadece zaman zaman kimi namuslu gazeteci, siyasetçi vs. kesimler, insanlığa doğru malumat ulaştırıyorlardı. Ya da onların kendi aralarındaki çekişmeler, kimi zaman bazı malumatların ortalığa saçılmasına sebep oluyordu.
Peki şimdi yine aynı değil mi? Evet büyük oranda aynı. Yine kitle iletişim organları, tüm medyanın devasa gücü onların kontrolünde. Bu güçleriyle devletler yıkıp yeniden inşa ediyorlar. Onlara hizmet etmeyen hükümetleri alaşağı ediyorlar. Ama sosyal medya vs. bazı organlar, gereği kadar kontrol altına alınamıyor ve bu sebeple de kimi malumatlar dışarıya sızıyor.
Batı Hep Şerrin Kaynağı Oldu
Peki neden batı diye isimlendirdiğimiz bu küresel derin güçler, oligarklar, baronlar hakkında bu kadar şüpheler var? Çünkü bunlar hep şer, kötülük ve fesadın kaynağı olmuşlardır. Sadece sağlık konusu da değil, bunların karneleri kan, ölüm, işgal, sömürü ve talan ile dolu. Batı örneğin:
• Savaş çıkarıp iki tarafa da silah satıyor.
• İki tarafa kendisini hakem ve kurtarıcı kabul ettiriyor.
• Demode olmuş hesapsız silahlarını getirip İslam coğrafyasına boşatıp onlarca yıllık faturalar kesiyor. Böylece hem bu silahları imha edip hem de servetlere tahvil ediyor.
• Bu göstermelik kurtarma karşılığında ülkelerin geleceğini ipotek altına alıyor.
• Yeni ürettiği silahların canlı hedefler üzerinde denenmesinde, İslam coğrafyasını poligon olarak kullanıyorlar.
• Şehirler defalarca yıkılıp yeniden inşa edilirken, batılılar kazançlarını katlamanın hesabındadır. Yıkarken silah, bomba ve füzelerden, inşa ederken de inşaat ekip ve ekipmanlarından kazanıyorlar.
• Ne kadar ölüm olursa, o denli nüfus kıyımının küçük bir yolu olarak görüyorlar.
• Ne kadar yaralı olursa, o kadar ilaç ve sağlık ekipmanlarında kazanç sağlıyorlar.
• Sakatlar ne kadar çoğalırsa, o denli protez organlar üretip satıyorlar.
• Hastalık üretmeleri de bu saydığımız planların bir parçasıdır.
• Hastalar da velinimet. Ne kadar çok hasta o kadar çok kazanç. Hastane zincirleri büyük oranda onların. Doktorlar büyük oranda onların kontrolünde. Hipokrat yemini falan hikâye.
• Sağlıkla ilgili tüm ekip ve ekipmanlar, onlara tüm dünyadan milyar dolarlar akıtmaya devam ediyor.
• Ölümler, nüfus planlaması.
• Sakat kalanlar, ömür boyu onların ürettikleri protez ve tekerlekli sandalyeleri kullanacaklar.
• Gıda işine girersek zaten içinden çıkılmaz hale soktular. Hibrit tohum dediler, hormonlamadık gıda bırakmadılar. Yetmedi GDO’lu tohum dediler. Bu GDO ifsadının tahribatları daha yeterince konuşulup anlaşılamadan, şimdi yapay gıdalar üretme aşamasındalar. Yani bu zalimler hep şerrin ve ifsadın kaynağı oldular. İşte Allah (cc) ta 1450 yıl öncesinden bu zalimlerle ilgili nasıl da uyarmış. “Bazı kimseler var ki, dünya hayatına dâir sözleri senin hoşuna gider. Üstelik o, pek azılı bir düşman olduğu halde kalbindekine, sözünün özüne uygunluğuna Allah’ı da şâhit tutar. Arkasını dönüp gidince veya bir işin başına geçince (güç ve iktidar sahibi olunca) yeryüzünde bozgunculuk yapmak, ürünleri ve nesilleri yok etmek için koşturur durur. Oysa Allah, bozgunculuğu asla sevmez. Ona, “Allah’tan kork!” dendiğinde, kibir ve gururu kabarır, onu daha fazla günaha sürükler. Böylesine lâyık olan cehennemdir. Orası gerçekten ne fenâ bir yataktır!” (Bakara 2/204-206)