Asıl Tehdit Cehalet
Cehaletin din, ırk, mezhep, meşrep, cinsiyet tanımadığını biliyordum. Ama bu kadar gaddarca bir cehaletin en azından ölüm söz konusu olunca inatla sürdürülebileceğini beklemiyordum.
Çin’i kasıp kavuran koronavirüs, aynı zamanda salgın olduğu için yani insanların yakın temas ile birbirlerine bulaştırdıkları için ilk 2 ayda 3 bini aşkın Çinli’nin ölümüne sebep oldu. Çinliler, devletin önlemlerine uydukları için şimdi salgın dinmiş vaziyette.
İtalya’da durum daha ağır. Burada insanlar birbirine bulaştıracakları bu salgını önemsemedikleri için 20 günde Çin’den daha fazla insan hayatını kaybetti. İngiltere aynı, İran malumunuz.
Türkiye, devlet olarak aldığı önlemler sayesinde koronavirüs ile geç tanıştı. İlk günler iyi seyretti. Lakin son günlerde bilhassa benim gibi yaşlı kesim işin ciddiyetini kavramadı ve salgın hızla yayıldı.
Televizyonlara çıkan doktorların, yetkililerin adeta yalvararak söyledikleri ilk sözleri, “Bu hafta evlerimizde oturmazsak artık salgının önünü alamayız” diyorlar, ama kime?
Sahillerde mangal yapanlar, ailece parka gidenler, dindarı seküleri aynı vurdumduymazlık içinde.
Sadece yaşlılar değil, gençler de vurdumduymazlıkta sınır tanımadı. Halaylı uğurlamalar, havai fişekli kutlamalar…
Olmadı sevgili gençler, olmadı.
Kimleri sevindirdiğinizi bilseydiniz keşke…
Koronavirüs sadece bir hastalık değil. Tamam, canınızı her şeyden değerli biliriz, lakin bu salgın sonrası öyle bir dünya kurulacak ki kaybı fazla olan ülkelerin haritadan silinmesi bile söz konusu. Yani, sadece sağlığımızı değil, -Allah muhafaza- geride kalacak torunlarımıza bırakmamız gereken her şeyimizi kaybedebiliriz.
…
Bu süreçte beni ziyadesiyle üzen diğer bir durum da kimi dindarların anlaşılmaz bir şekilde cahilliği aratan tavırlarıdır. Kahir ekseriyetiyle dindarları tenzih ederek söylemeliyim ki “o dindarları” anlayamıyorum! Sizler de görmüşsünüz, onlarca kişi daha önce namaz kıldıkları camilere adeta baskın yaparak, “İlle de cemaatle namaz kılacağız” diye tutturuyorlar.
Din bu değil, muttakiler böyle yapmaz, İslami hassasiyet böyle değil.
Siz neye karşısınız? Daha doğrusu neye karşı olduğunuzu biliyor musunuz?
Siz salgın hastalığın bulaşıcı olduğunu bilmiyorsanız sefihsiniz kusurunuza da bakılmaz. Lakin sefih olmadığınıza yüzde yüz eminim, o zaman derdiniz ne?
Ben daha çok Müslümanım, demek mi?
Yoksa insanlara, ne kadar erkek/cesur olduğumu görün, demek mi maksadınız? Korona bittikten sonra bir kahramanlık! hikayenizin olmasını mı istiyorsunuz?
Yolu bu değil!
Yapmayın!
“Allah ne dilemişse o olur.” ya da “Ecel gelse kim engelleyebilir?” yahut da “Camileri kapatmak Kur’an’da var mı?” gibi dini söylemlerinizin içini bir gram dolduramayacak bilginizle Allah’ın takdirine kafa tuttuğunuzu bilmeyecek kadar cahilce bir tavır sergiliyorsunuz.
Bu hastalık bulaşıcı bir hastalıktır. Ve bulaşıcı hastalık demek senin, benim, bizim elimizle, nefesimizle, öksürüğümüzle, hapşırmamızla, dokunmamızla, tokalaşmamızla, sarılmamızla yani birbirimizle yakın durmamızla diğer insanlara çok kolaylıkla bulaştırabileceğimiz hastalık demek.
Ömrünüzde hiç mi nezle olmadınız?
Senin cahilliğinden, senin cemaatle namaz kılma kabalığından dolayı bütün ailen virüsle hastalanabilir, kimisi de ölebilir.
Bu mu dinin?
Ben bu dininden beriyim.
Çünkü;
Alemlere Rahmet efendimiz Muhammed Mustafa’nın (SAV) getirdiği dinde başkalarını ölüme götürme pahasına bir ibadet, nüsuk anlayışı yoktur yoktur yoktur!!!
Kime anlatıyorum ki?
Bu kafa, Mekke-i Mükerreme’de şeytan taşlarken birbirini ezip binlerce insanı öldürüp “Oh elhamdulillah, ne güzel ibadet ettim” diyen kafa değil mi?
“Bu dindarlara” çok doluyum, çünkü dindardan daha çok hassasiyet bekliyordum. Nitekim öyle de oldu. Ama bu birkaç gruba çok kırgın ve de kızgınım. Bu kadar salgın ve ölümü televizyonlarda görmeselerdi, üstelik Recep Tayyip Erdoğan gibi bir Cumhurbaşkanının iktidarı döneminde, Camileri kapatıyorlar, namaz kılmamıza mâni oluyorlar” gibi akıl ve vicdandan mahrum cümleler kurmasalardı bu kadar kızmazdım.