Asıl karar veren millettir
Siyaset, tüm hayatı şekillendiren ve anlamlandıran kurumların başında geliyor. Giyim kuşamınıza, sakal bıyığınıza kadar rutininizden, çevre sorunlarından tutunuz da siyasi sorunlara, dini meselelere, terör belalarına, iktisâdi problemlere kadar her konuda her şeyinize kadar karar veren ve uygulatan başlı başına siyaset kurumudur.
Tüm bu şekillendirme,
neresinden bakarsanız bakın siyasetçinin kendi zaviyesini oluşturan ideal ve
ideolojileri, kabul ve ret ettiği doğru-yanlış mülahazalarından oluşan ahlakı
üzerinden olur.
Siyasetçilerin
ahlaklı olanlarının ne pahasına olursa olsun toplum ve ülkesi için mutlaka
yapacağı şeyler vardır. O da şunlardır:
1. İnsan, doğuştan hata
yapmaya meyillidir ve hatadan münezzeh olan sadece Yüce Allah’tır. Eğer siyasetçi,
hata yaparsa yanlış yaparsa asla “Yanlış
yaptım, hata yaptım” dememezlik etmez. Milletinden özür ve Allah’ından
bağışlanmayı diler.
2. Bugünü ve yarını;
yaşadığı zaman ve mekânın mevcut şartlarına göre değerlendirip millet ve
ülkenin geleceğini asla tehlikeli sulara sokmaz, ateşe atmaz. Gerekirse kendi
siyasi geleceğini ateşe verir de milletini ve ülkesini selâmete erdirir.
3. “Ülkenin birlik ve beraberliği için iktidar karaciğerse
muhalefet mide demektir” kaidesini adı gibi bilir. Bildiği gibi siyasi geleceği
için ne iktidardayken ne de muhalefetteyken doğru ve yanlışları ters yüz etmez,
ettirmez. Gerek iktidarda gerekse muhalefette neye denk geldiyse doğruya “doğru” yanlışa da “yanlış” der.
4. Seçmenlerin akıl ve
ahlakıyla asla oynamaz, tercihlerinden dolayı onlara asla hakaret etmez. Asıl
karar verenin millet, siyasetçilerinse emanetçi olduğunu bilir. Seçmenlerin
tenkitine kulak verir. Verdikleri haklı tepki ve reylerine saygı duyar.
Bunlardan dolayı seçmenleri cezalandırmayı aklından bile geçirmez.
5. Milletinin ahlak ve
akıl sıhhati için bir an bile boşluğa mahal vermeden toplumsal nefsleri
(kültür) kontrol eder. Toplumda herhangi bir ahlaki ve akli bozulma yaşatan
zihinlere koza ördüren durumlara müdahale eder. Toplum, ayrılık ateşiyle
birbirine düşüp yabancılaşmadan önlem alır. Eğer bunları yapmazsa toplum ve
ülkesini kaybedeceğini çok iyi bilir. Toplum ve ülkesinin geleceğini
kaybetmektense kendi siyasi geleceğini kaybetmeyi yeğler.
6. Seçilmek için kendi siyasi
menfaatlerini, hırslarını değil toplum ve ülkesinin âli menfaatlerini, birlik
ve dirliğini, refah ve huzurunu önceler. Siyasi menfaat ve ihtirasları yüzünden
toplumu ve ülkeyi ateşe atmaz. Gerekirse inatlaşma ve önyargıdan uzak kendi
siyasi hayatını riske atar da asla milletin gönül birliğini korur.
7. Ülkedeki yasa ve kanunları;
millet vicdanını, merhamet ve azametini yaralayıcı hale getirmez. Eğer böyle
yasalar varsa kanun yapıcılar olarak derhal değiştirir. Gerekirse suçlulardan
tevbe edenler hariç hırsızlık yapanın kolunu keser, ülkeyi kana bulayan
teröristi ya idam eder, ya çaprazlama kol bacağını keser. Böylece adaleti
tecelli etmiş, toplumsal barışı sağlamış olur.
Bir ekini tarlada
bırakmak bir tarafa, bir hastayı ameliyat masasında bırakmak bir tarafa, koca
bir ülke ölüm kalım konumundayken koca bir toplum uçurumun kenarındayken siyasi
ihtiras, siyasi menfaat ve siyasi anlaşmazlıklar asla affedilemez. Ne yazık ki
bunlar yüzünden nice devletler tarih olmuş, nice milletler helak olmuştur.
Ahlaklı bir
siyasetçi, konumu ne olursa olsun ülkenin geleceği için kendi millet ve
devletine saldıran dini, zihni ve fiziki terörden ayrışmayı, işlerin doğru ve
isabetli olanlarında da uzlaşmayı, olmazsa olmaz ahlakının gereği sayar. Yoksa
geri kalanını millet ve tarih, bomboş bir iş yazar.