Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.85
Gram Altın
2969.49
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Haziran 2019

Asıl Gündem

İçimiz dışımız siyaset oldu. Yetmez mi bu kadar siyaset? Güncel siyasete kendini kaptıran toplum asıl gündemden de uzaklaşmış oluyor. Gündemden uzaklaştığımız gibi dostlarımızdan da uzaklaşıyoruz, uzaklaştırılıyoruz. Kendi işimiz, geçimimiz, hayatımız, ailemiz, dostluğumuz, mutluluğumuz, hüzünlerimiz, ayrılıklarımız ve yüzümüzün rengi, içimiz dışımız ne durumdadır, farkında mıyız, fark ediyoruz muyuz bir dostun hâlindeki değişimi? Asıl gündem budur!

“Mutsuzum” diyen insanımız ne kadar çok. Peki, yalnızım diyenimiz az mıdır? Bir dost ile sohbetimizin konusuydu. İnsanlar mutsuz, yalnız ve bir çıkış yolu arıyor. Asıl gündem bunlar, bu konularda yazmak ve konuşmak lazım, dedi değerli dost. Evet, haksız da değildi. Parçalanmış mutluluklar vardı, parçalanmış hayatlardan kalan. Her gün bir çiçekle selamlanan kalbin bile yorulduğu, ihmal ve imha edildiği, tüketildiği günlerde bir yüreğin çaresiz çırpınışları da bir şeye yaramıyor.

Her gün daha ağır yük ile doğuyorsa, güneş rengini, sıcaklığını göstermiyorsa; hâlimizin reçetesi yoksa ve derdimizle baş başa bırakılmışsak; selam alamıyorsak, selamımızda bile maksat aranıyorsa; çiçekler kokusuz, renksiz ve bakışları mahzunsa; bahçıvan bıkmış ve yorulmuşsa ne yaparız?

Umudumuzu tazelemek ve dua ile yola tekrar koyulmak gerek. Kendimizden başlayarak, kalbimizi yoklayarak ve onu selamlayarak bir günü karşılamak. Herkesin kalbi yorgun. Üzgünüz, mahzunuz. Sanırım asıl gündemimizden çok uzaklaştığımız için bütün bunlar. Neydi asıl gündem, neye odaklanmak lazımdı? Çok kolay olan bu soru, şimdi sorun hâline geldi. Asıl gündem, niçin bu dünyadayız sorusunun cevabı değil miydi? Hangimiz asıl gündem ile ilgileniyoruz? Hangimiz asıl gündemi hatırlatıyor? Unutuyoruz değil mi? Oysa unutmamak esastı. Unutmak, inkâr etmektir.

Mutlu olabilmek uğruna değil midir her şey? Mutlu olurken mutlu etmek ve bunu paylaşmak. Sizin mutluluğunuzla mutlu olanlar da varsa, bu mutluluk daha da anlamlıdır. Yalnızlık da biraz böyledir. Siz yalnızken başkaları da yalnızdır. Yalnızlık ter edilmişlik hissi veriyorsa tükeniyorsunuz demektir. Böylece yalnız bıraktığınız dostlarınızı tüketiyorsunuz. Başlıyor birlikte tükeniş…

Benim olmuyorsa başkasının hiç olmasın anlayışı çoğalıyor. Bencilleştirilen bir hayatın hatları kopuyor. İşte asıl gündemden satır başları bunlar değil midir? Hatları kopan, iletişimi biten, terk edilmiş hayatlar çoğalıyor. Mutsuz ve yalnız bireyler… Işıksız, soğuk, renksiz, cansız bedenler çoğalıyor. Ruhu göçmüş ve bedeni atılmış bireyler…

Aramak, sormak, duymak, görmek, dokunmak, dinlemek, dinlendirmek gerek. Kaçıyoruz değil mi? Güvenimiz azaldı, yok oldu. İç sesimiz yükseliyor şimdilerde. İç konuşmalara kulak veriyoruz. Monolog yapar olduk, sahnesiz ve perdesiz bir tiyatroda. İzleyicisi yine kendimiz. Evet, izleyici bile yok. Üzgün ve bezgin hâlimizi görüp de üzülecek bir izleyici yok. İzleyici de ortaktır çünkü oyuna, o da oyunun bir parçasıdır. Biliyor da o sebeple izleyici olmak istemiyor. İzleyicilik şahitliktir, kim şahit olmak ister ki? Şahit yok!

Metropollere teslim olduk. Sanmayın gökdelenler göğe bakar, göğü deler. Hepsi de içimizde yükseliyor, içimizi delerek geçiyor. Sanmayın boğucu trafik dışarıda, ulaşım aksıyor. Kalpten kalbe giden yollar tıkalı, sevgiler yarım kaldı. Gelin asıl gündem olarak bunları konuşalım. Vesselam…