Asıl fail kim?
Dünya 2022 yılının ilk kriziyle, Kazakistan’da tanıştı. Dünyayı kasıp kavuran ENERJİ FİYAT ARTIŞLARI ve ENFLASYON CANAVARI nedeniyle, hepimizi üzen bir dizi olaylar yaşandı maalesef. Gerçi zamlar bir süreliğine geri alındı alınmasına da, bunun bir iç isyana dönüşmesi engellenemedi. Garip olansa; protestocuların hiçbir adımdan memnun olmaması ve bu eylemi, DİREK DEVLETİ HEDEFE KOYAN bir hale dönüştürmesi oldu. Akabinde de zaten yapılan davetten ötürü, Rusya’nın müdahalesi gerçekleşti malumunuz üzere. İşte yaşanan bu çelişkili durum; “SOKAKLARDAKİ ÖFKEYİ KİMLER ORGANİZE EDİYOR” sorusunu, doğal olarak herkesin aklına taşıdı. Zira konumu ve yer altı zenginlikleri itibarıyla Orta Asya’nın bu önemli ülkesi, adeta Asya’nın KİLİT TAŞI konumundaydı.
Rusya, Çin ve Türk Devletleriyle komşu olması hasebiyle de,
büyük güçlerin Asya stratejilerinde yer aldığını kimse inkâr edemezdi. O yüzden
olayların başından beri süren bu karmaşık durumun, basit bir iç mesele, iç
huzursuzluk yada gelir adaletsizliğinden ziyade, “ÇOK DAHA DERİN BİR KÜRESEL
HESAPLAŞMAYI İŞARET ETTİĞİNİ” söylemenin, hiçte abartılı olmayacağı muhakkak. Nasıl
mı?
Kazakistan’ın yukarıda bahsettiğim özelliklerinden dolayı, bugüne
dek Rusya-Çin-ABD ve Türkiye arasında DENGELİ bir siyaset yürütmeye çalıştığı
şüphesiz. Kaldı ki yapısal olarak RUSYA’YA YAKIN görünseler de, Çinli ve Batı
menşeili birçok şirketin burada faaliyet göstermesi, kurdukları söz konusu
dengeyle ancak açıklanabilirdi. FAKAT SON DÖNEM ÇİN’İN KUŞAK YOL PROJESİ
ÜZERİNDEN, KAZAKİSTAN’DA BÜYÜK BİR AĞIRLIK KAZANMASI, BANA GÖRE GEÇEN GÜNKÜ
KIRILMANIN TEMEL SEBEBİNİ OLUŞTURDU. Öyle ki ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinden
sonra, Batı’nın bu bölgede oldukça zayıfladığı bilinen bir gerçek...
Ancak Rusya ile ABD’nin, pazarlık masası her zaman açık olsa
da, Çin ile aynı durumun geçerli olmadığı ise kesin. Çünkü ABD için, küresel hâkimiyetine
meydan okuyan Çin’in; Libya, Suriye, Akdeniz ve Ukrayna’da bazen anlaşan,
anlaşamasa da konuşan ve diyaloğu sürdüren Rusya’dan tehlikeli olduğu aşikâr.
Tabi bunun yanında büyüyen, genişleyen ve Orta Asya’yı etkisi altına almaya
çabalayan Çin’in, Moskova’da uyandırdığı RAHATSIZLIK da cabası. İşte hepsini üst
üste koyduğumuzda; Rusya’nın Kazakistan’a müdahalesine, ABD veya NATO’nun
verdiği cılız tepkinin, sis perdesini araladığını ifade etmek mümkün. Yani
hadiselerin, Batının Çin’i hedefe koyan bir strateji üzerinden kullanıldığı,
yüksek ihtimal gibi duruyor. O YÜZDEN DE ABD’NİN, ÇİN YAYILMASINI ENGELLEMEK
İÇİN, RUSYA’NIN BİR BİÇİMDE DEVREYE GİRMESİNİ SAĞLADIĞINI DÜŞÜNMENİN, HİÇTE
ÜTOPİK SAYILMAYACAĞI KANAATİNİ TAŞIYORUM.
Anlayacağınız Kazakistan ve Orta Asya, ABD-Avrupa-Rusya-Çin
güç savaşlarının, artık merkezi konumunda bulunduğu tartışılmaz. Belli ki Kazakistan’dan
sonra coğrafyadaki diğer tedarik koridorlarının, enerji ulaşım güzergâhlarının,
kara ve deniz ticaret yollarının BENZER TEHDİTLERLE yüzleşmesi de muhtemel
görünüyor. Aslında şu sıralar Kazakistan’da, Batı ile “bağımlılık” boyutunda
olan kişilerin temizlenmesi, bizim açımızdan elbette ki iyi bir gelişme
olabilir. Ama Kafkasya ve Orta Asya’ya düşen bu RUS GÖLGESİNİN, Türkiye ile
hareket eden soydaşlarımızı ürkütmesi bizi kaygılandırmıyor da değil. Bu
minvalde yaşananların, Ankara’nın uyarılarına rağmen AYAK SÜRÜYEN Türki Cumhuriyetlere,
FETÖ ve batılı STK’lara karşı ÖNLEM ALMASI noktasında örnek teşkil ettiğini söyleyebiliriz.
Bir dünya gerçeği olarak da buradaki Türk halklarının, her
alanda (siyasi, ekonomik, askeri, kültürel…) İŞ BİRLİKLERİNİ İVEDİ ARTTIRMASI
GEREKTİĞİ bakımında da değerlendirilmesi elzem… Yoksa ne Rusya’nın, ne ABD’nin,
ne Avrupa ne de Çin’in, bu tür zaafları sonuna kadar istismar edeceğinden
kimsenin şüphesi olmasın. Neticede “su
uyur düşman uyumaz”… Bunu da en iyi bizler biliyoruz. Öyle değil mi?