Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 Ocak 2020

Asıl Deprem Yüreklerde

Depremle ilgili ne söylesek bizim için yeni bir cümle olmayacak bu. Hayatımızın içinde, geçmişimizde, kaybolup giden hayatlarda hep deprem çıkıyor karşımıza. Depremle birlikte yaşamayı öğrenmek denen o hassas dengeyi hiçbir zaman ihmal etmememiz gerekiyor.

Herkesin bir deprem hikâyesi vardır. Ya kendisinin ya da bir yakınının depremle yüz yüze geldiği bu topraklarda yabancısı olmadığımız bu doğal afet bizi her yokladığında içimizdeki yangın daha bir alevleniyor.

Kaybedilen canlar, yaralılar, yerle bir olan evler derken deprem önce yerküreyi sonra yürekleri sallıyor.

1999 Marmara depremi ile birlikte ben de çocukluk arkadaşlarımı, iki öğretmenimi ve Sakarya’da ilk adımımı attığım sokakları, çocukluğumu, gençliğimi kaybettim. Ablam, kız kardeşim depremde aldıkları yarayı uzun yıllar saramadılar. Devletin eli çok zaman sonra uzanabildi deprem bölgesine. Deprem için toplanan paralarla memur maaşlarının ödenmesi de başka bir deprem etkisiydi aslında. Unutulup gidiyor ve sadece yeni bir deprem olduğunda hatırlanıyor bu olup bitenler.

Ne yazık ki hayatımız teknolojiye bağımlı hale geldikçe, görünür olma hastalığı bir virüs gibi toplumu sardıkça insanî yanımızı yitirir olduk. Değer yargısı denen o hassas nokta yerle bir oldu. Kendisini dünyanın merkezi sayarak hiçbir kural gözetmeden ahlak sınırlarını zorlayanlarla bütün olup bitenleri siyasi sıradanlıklara bağlayanlar bayağılık sınırını zorlamaya devam ediyor.

Asıl deprem bazılarının yüreklerinde. Hiç durmadan devam ediyor. Böylelerinden her şey beklenir.

Bir enkaz görüntüsü var. Herkes telaş içinde. Bir cana ulaşmak için herkes seferber olmuş. Enkazın önünde bir genç kız video çekiyor. “Bu binaların hepsi benim güzelliğime dayanamadı, yerle bir oldu.” diyor. Çevresindekiler de bunu kahkahalarla izliyor.

Evinin sıcak odasında, bacaklarını uzattığı koltukta ne kadar çok beğeni alırım hesabı yapan birileri enkaz altında kaldım, beni kurtarın, diye paylaşım yapıyor.

Ahlak sınırını daha da zorlayıp “Elazığ Kürt müydü?” diye internette arama yapanlar var insanlıklarından sıyrılıp.

Bir de vergi denetçiliğine soyunanlar var. “Nerde bu deprem vergisi?” diyenler.

1999 depreminden bu yana imar edilen şehirleri görmeden, AFAD’ı, UMKE’yi görmeden, bir anda bütün imkânları ile deprem bölgesinde seferber olan devleti görmeden vergiler nerde demek tek kelimeyle hainliktir. Van depreminden sonra bir yıl gibi bir sürede şehri baştan sona imar eden devlet imkânları, nerede bu deprem vergileri denen vergilerle yapıldı.

Siyasetçisinden sanatçısına kadar kim olursa olsun yaşanan deprem sonrasında her kim ki algıları yönetmeye çalışıyorsa, yalan yanlış bilgiler, görüntüler paylaşıyorsa bilin ki bu aziz vatan toprağında yaşayan hainlerden başkası değildir.

Köşelerine çekilip daha çok bina yıkılsın, daha çok kişi ölsün diye bekleyen bu ahlak yoksunu kişiler; hükümete, devlete, millete saldırmak için fırsat kollayan ve felaketle beslenen kan emicilerden başkası değildir.

Bu millet tek yürek olmasını bilir. Kimin nerede, niçin bulunduğunu bilecek kadar ferasetlidir. Bugün iller, ilçeler, kasabalar seferber olup deprem bölgesine akın akın yardım ediyorsa bu içimizdeki kardeşlik duygusunun bir göstergesidir.

Ahlak yoksunu kişilerin twetleriyle, gizli hesap peşinde olanların açıklamaları ile yıkılmaz bizim kardeşliğimiz.

Depremler olacak. Bu kaçınılmaz. Herkes üzerine düşen görevi en iyi şekilde yaparsa böyle böyle atlatacağız bütün felaketleri. İnsanlıktan nasibini almamışların yüreklerindeki fay hatlarını kapatmak mümkün değil. Değer yargısı olmayanın tedavisi de olmaz.