Dolar (USD)
34.49
Euro (EUR)
36.25
Gram Altın
2960.27
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Şubat 2024

​Aşık Figâni'nin ardından

Aşıklar, bu toprağın öz sesidir. Binlerce yıl, milletimizin acılarını, sevinçlerini, ağıtlarını, hoyratlarını, cenklerini onların dilinden, onların telinden, onların sesinden dinledik. Kadim kültürümüzün maziden gelen ve atiye yürüyen bu yorgun temsilcilerinin giderek sayıları, popülerlikleri azalsa da hiçbir şekilde kıymetleri eksilmemektedir.

Bu halkanın bir temsilcisi olan Çorumlu Aşık Figâni de dünya gurbetini tamamlayarak asli vatanına ve Rabbine vasıl oldu. Mekânı cennet olsun.

Asıl adı Hasan Hüseyin Güday olan Aşık Figâni 1 Nisan 1943 tarihinde Uğurludağ ilçesinde dünyaya geldi. Babasının adı Hasan, annesinin adı Döndü’dür.

Âşık Figânî, İlkokulu Uğurludağ'da (o zamanki adıyla Kızılviran'da) okudu. Daha çocuk denecek yaşlarda köy odalarında türküler söyleyen Figânî 1950’li yıllarda henüz ilkokulda iken şiir yazmaya başladı. İlk şiirini öğretmeni Durmuş Aydemir isimli öğretmenine yazdı.

Âşık Figânî’nin şiir konusunda ustası olmadı. Yunus Emre’yi, Pir Sultan Abdal’ı, Karacaoğlan’ı, Âşık Veysel’i ve bölgede yaşamı mahalli şairleri kendisine usta kabul etti.

İlkokulu bitirince o yaşlarda çobanlık yaparak hayat mücadelesine atıldı. Çobanlık yaptığı yıllarda Zeynel’in Mahmut isimli bir akrabasından kaval çalmayı öğrendi. Mor dağlarda çobanlık yaparken dertli dertli çaldı kavalını.

Gençlik yıllarında herkesi başına gelebileceği gibi o da gönlünü bir güzele kaptırdı. İlk türküsü Sabah Yıldızı’dır.

1963 yılında askerlik vazifesini ifa için İstanbul’a giden Aşık Figâni 1965 yılında vatani görevini tamamladı. Figânî 1964 yılında İstanbul’da askerde iken Şemsi Yastıman ve Ali Orhan Dağlı’dan bağlama dersleri aldı. 1967 yılında evlendi ve bu evlilikten üç kız, bir erkek olmak dört çocuk sahibi oldu.

Aşık Figâni, 1969 yılında Çarşı ve Mahalle Bekçisi kadrosu ile Emniyet mensubu olarak memurluğa başladı ve 1993 yılında bu görevinden emekliye ayrıldı. Aşık Figâni ayrıca Uğurludağ Belediyesinde iki dönem Belediye Meclis Üyeliği yaptı.

Aşık Figânî ile nasıl âşık olduğu ile ilgili söyleşi yapan Yudum Tavşan, ondan dinlediği bilgileri şu şekilde özetlemiştir.

“Arıcılıkla uğraşan Âşık Figânî, usta-çırak usulüyle yetişmemiştir. Âşıklığa bade içerek başlamadığını söylemekte, ancak sevip de evlenemediği bir kızın aşkıyla âşıklık geleneği içerisinde yer aldığını belirtmek­tedir. Âşık Figânî bu kızla ilgili bir rüya da görmüştür. Rüyasında tanıdığı bir güzelle aynı masada yemek yerken kızın yüzünde mavi bir ışık gör­müş. Rüyadan uyandıktan sonra kızı gördüğü ilk anda rüyasında gördü­ğü gibi yüzünde aynı ışığı görmüş. Kız da aynı şekilde Âşık Figâni’nin yüzünde böyle bir ışık gördüğünü söylemiş. Birbirlerine âşık olmuşlar; fakat kızın ailesi onu bir başkasıyla evlendirmiş. Bunun üzerine iki sev­gili de hastalanmış. Kızın hastalığı ilerleyerek vereme dönüşmüş ve kısa bir müddet sonra vefat etmiş. Âşık Figânî âşık olmasında bu olayın etkisi oldukça büyük olduğunu ifade etmektedir.”

Aşık Figâni saz ile ilk türkülerini yaptığı zamanlarda mahlas olarak Âşık Hüseyin diye kendi adını kullanıyordu. Bu yıllarda yaptığı "Gayri Dayanamam Ben Bu Hasrete" isimli türküsünü de Âşık Hüseyin mahlası ile söyledi. Daha sonraları Figânî mahlasını kullanmıştır. Âşık Figânî bu mahlası, bir sabah bahçede feryat figan ederek öten bülbüllerden etkilenerek aldığını söylemiştir.

Âşık Figânî, Şemsi Yastıman’ın öğrencisi olması nedeniyle daha çok Kırşehir ve özellikle Neşet Ertaş tarzı türküler, uzun havalar söylemiştir.

Âşık Figânî Harika Kasetçilik firmasından 1974 yılında “Kızılırmak”, 1984 yılında “Dağlar / Mor Ala Koyun” ve 1986 yılında ise “Fakirin Hali” isimli üç kaset çıkarmıştır. O dönemlerde devlet memurlarının albüm çıkarmaları yasaklanınca başka albüm çıkarmamıştır. TRT de konuk sanatçı olarak da program yapan Âşık Figânî’nin yüzün üzerinde eseri ve sayısız şiirleri vardır.

Âşık Figânî’ye göre âşıklık dört mevsime benzer. Bir bakarsın gönlünde güller açılmış, bir bakarsın gönlün Ağrı Dağı’nın başı gibi dumanlıdır. Yani âşıklık tarif edilemeyecek kadar güzel bir duygudur.

Âşık Figânî, Uğurludağ ilçesinde zaman zaman açılan bağlama kurslarında hocalık da yapmış, öğrenciler yetiştirmiştir.

Aşık Figâni 16 Şubat 2024 tarihinde tedavi gördüğü Ankara’da vefat etti ve memleketi olan Uğurludağ ilçesinde toprağa verildi.

Âşık Figânî, günün kısıtlı imkânlarına rağmen kabuğunu kırarak yerellikten sıyrılıp sesini tüm ülke sathına hatta gurbetçilerimizin yaşadığı Avrupa ülkelerine duyurmuş kıymetli bir ozanımızdır. Her sanatçının yaşadığı kıymet görememe kaderini o da iliklerine kadar hissetmiştir.

Gönül isterdi ki ona yol gösteren birileri olsaydı, elinden tutan birileri olsaydı. Hiç olmazsa memuriyeti bahane edilerek yolu kesilmeseydi. Bugün belki bizlere üç albüm değil en az otuz albümlük bir repertuvar bırakabilecekken, yüzlerce türküye ses olabilecekken sanata ve sanatçıya bakışımızın sığlığı ve çarpıklığı yüzünden bunlardan mahrum kaldık. Keşke Âşık Figânî’nin kasetlerine girmeyen ve sonradan yaktığı türküleri yeni teknolojik imkânlar ile kayda alınmış, şiirleri kaybolmadan derlenmiş olsaydı.

Aşık Figâni’ye rahmet, kederli ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.