Aşı Piyasası
İnsan hayatını devam ettirebilmek için sağlığını korumak zorundadır. Özellikle son bir yıldır yaşadığımız salgın süreci, sağlığın ne kadar önemli olduğunu bizlere daha net bir şekilde gösterdi. Sağlığımız yerinde olmadığı zaman hayatımız adeta kilitleniyor. Hiçbir iş yapamaz hale geliyoruz. Hasta olan kişinin işlerini de bir başkası yüklenmek durumunda kalabiliyor.
Sağlıklı olmanın en önemli yolu elbette ki düzenli ve
sağlıklı beslenmenin yanında spor yapmaktır. Ancak içinden geçtiğimiz salgın
sürecinde bağışıklığımızı güçlendirmek için beslenme ve spora dikkat etsek de
COVID-19 virüsü gibi gözle görülemeyecek kadar küçük bir virüsün kimi ne ölçüde
etkileyeceği maalesef hâlâ bilinmemektedir.
Son bir yılda etrafımda COVID-19 virüsüne yakalananlarla
etkileri üzerine konuştuğumda edindiğim gözlem de herkesi farklı şiddette ve
vücudun farklı bölgelerinden etkilemiş olduğu yönündedir.
Hastalıklardan korunmanın en önemli yolu şüphesiz ki
aşıdır. Tüm dünyada olduğu gibi son yıllarda ülkemizde de aşı karşıtlığının
olduğunu gözlemliyoruz. Aşıyla ilgili farklı iddialar ve farklı görüşler var. Ben
olaya Osmanlı Devleti’nin son yarım yüzyılında şer’i mahkemelerde dayanak
olarak kullandığı Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye’nin 29. Maddesinde belirtilen "Ehvenü'ş-şerreyn
ihtiyar olunur." doğrultusunda bakıyorum. Yani iki zararlıdan daha az
zararlı olanı tercih ediyorum. Aşı, yapısı gereği içinde ölü ve zayıflatılmış
virüslerin olduğu bir yapıdır. Vücuda zerk edilerek vücudun virüslere ve
mikroplara karşı savunma mekanizması geliştirmesi için geliştirilir. Ben
virüsün orijinali yani güçlü olanıyla karşılaşıp hangi ölçüde vücuduma zarar
vereceğini bilmediğimden dolayı aşı olarak zayıflatılmış/öldürülmüş virüslerle
karşılaşmayı tercih edenlerdenim.
Türkiye de son zamanda aşı konusunda önemli aşamalar
kaydetti. Yerli aşıyı da heyecanla bekliyoruz. Türkiye’nin gerek ülkemiz için,
gerekse ihtiyacı olan ülkelerdeki insanlar için yürüttüğü aşı çalışmasının en
kısa zamanda başarılı bir şekilde sonuçlanmasını umuyorum. Salgın süreci
göstermiştir ki herkes güvende olmadıkça kimse tam olarak güvende
olamayacaktır. Bu nedenle aşılama faaliyetlerinin tüm dünyada yaygınlaşması ve
herkesin güvende olması sağlanmalıdır.
Küresel koronavirüs aşı pazarına bakıldığında 100
milyar dolara doğru hızla ilerlediği görülebiliyor. Türkiye gibi henüz kendi
aşısını üretmeyen ülkeler için önemli bir ithalat kalemi haline dönüşen aşı,
yerli aşının üretimi sonrasında ithalatçı durumdan ihracatçı duruma
dönüşebilecektir.
The Guardian gazetesinin kamuya açıklanan
anlaşmalardan derlediği bilgilere göre; XPfizer- BioNTech aşısı bu yıl 15-30
milyar dolarlık gelir sağlamayı bekliyor. İki doz aşının 30-40 dolar olduğu bu
aşı tahmini 21,5 milyar dolarlık gelir elde etmesi bekleniyor. Bunun dışında
borsadaki hisse fiyatlarının da yükseldiği görülmektedir. ABD merkezli bir
şirketin XModerna aşısı ile bu yıl 18-20 milyar dolar kazanç sağlaması
bekleniyor. Bu şirketin hisse senetlerinin son bir yıl içinde %372 yükseldiği
haberlere yansıdı.
Görüldüğü üzere aşı pazarına girildiği zaman hiç de
azımsanmayacak paraların kazanıldığı görülmektedir. Türkiye de bu pazara birden
fazla yerli aşı çalışmalarıyla girmeye hazırlanıyor.
COVID-19 döneminde Türkiye üretim alt yapısının
dönüştürerek hızla maske üretimine hız verirken aynı zamanda yerli solunum
cihazı üreterek hem ülkemizin ihtiyacını hem de birçok ülkeye ihraç ederek
onların ihtiyacını giderme konusunda ciddi yol aldı.
Şimdi ise artık aşı piyasasına girmeye hazırlanan
Türkiye bu alanda da söz sahibi olmaya hazırlanıyor.
S/İHA teknolojisi ile kendine güveni artan Türkiye
siyasi iradenin güçlü ve dirayetli duruşuyla yüksek katma değerli üretim
konusunda hızlı adımlarla ilerlemeye devam ediyor. Yerli savunma sanayi, yerli
otomobil, yerli solunum cihazı, yerli aşı vs. giderek birçok alana yayılan yeri
üretimlerle Türkiye gerek bölgesinde gerekse küresel çapta önemli bir aktör
haline geldi. Yapılan çalışmalarla giderek daha önemli hale gelecektir.