Asgari ücretteki hesap hatası
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2020 yılında 2.324 lira 71 kuruş
olan net asgari ücreti 2021 yılı için yüzde 21,56 artış oranı ile 2.825 lira
90 kuruş olarak ilan etti.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra
Zümrüt Selçuk asgari ücretin geçen yıla göre net 500 lira arttığını söyledi.
Komisyonun dördüncü ve son toplantısında açıklanan bu rakam
çoğunluk oyuyla belirlendi.
Zamdan memnun olmadığını söyleyen Türk-İş Genel
Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat, karara muhalif kaldıklarını dile getirdi.
Enflasyonun aylık değişmesine rağmen asgari ücretin yıllık olarak
belirlenmesi çalışanlar için büyük bir haksızlığa neden oluyor.
2020 enflasyonun yüzde 15’e yakın bir oranda
gerçekleşmesi beklentisi var.
Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın açıklamalarına göre de
2021 yılı sonu itibarıyla da 9,4 enflasyon oranı hedefi belirlenmiş durumda.
Asgari ücrete getirilen zam oranının yüzde 21,56 olması ilk bakışta enflasyonun oldukça üzerinde bir değer
belirlendiğini düşündürüyor.
Asgari ücret, bir kişinin geçim ihtiyacını karşılayacak bedelde
olmalı.
Bir kişi; ev kirası, faturalar, giyim, gıda ve
ulaşım gibi temel ihtiyaçlarını 2021 yılı için 2.825,90 liraya gidermeye çalışacak.
Evli, eşi çalışmayan, üç çocuklu biri için asgari ücret
3.013,72 lira olacak.
İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde yüksek
kira oranları ile böyle bir işi başarmak gerçekten zor.
Asgari geçim Türkiye’nin her bölgesinde aynı
değil.
Akdeniz bölgesine göre kışı daha soğuk geçiren diğer illerde doğal
gaz masrafı daha fazla oluyor.
Karadeniz gibi güneşlenmenin az olduğu bir bölgede sebze üretimim
maliyetinin yüksek olması bölge bu ürünlerin bölge dışından karşılanmasına
neden oluyor.
Artan mesafeler nedeniyle bu bölgedeki gıda maliyetlerinin
oluşumunda lojistik giderler daha yüksek paya sahip oluyor.
Bunlar sadece göze çarpan farklar.
Her bölge için buna benzer birçok değişik hesap farkı var.
TÜİK bir kişinin temel ihtiyaçlarını sağlayarak
geçinmesi için benzer yöntemle bir çalışma yaptı.
Hesaplamaların bu farkların göz önünde bulundurularak
yapılması gerekiyor.
***
TARIM ARAZİSİ
KİRALAMADAKİ ZORLUKLAR
Tarım ve
Orman Bakanlığı’nın bünyesinde hayat geçirilen Dijital Tarım Pazarı (DİTAP) uygulamasını
Bakan Dr. Bekir Pakdemirli’den detaylı bir şekilde dinlemiştim.
Sayın Bakan DİTAP’ı; rekabeti artırıcı bir
ortam oluşturarak üretici ve tüketiciyi bir araya getiren bir platform olarak
tanımlamıştı.
Dijitalleşme çağında getirilen güzel bir
hizmet.
Platforma yeni bir özellik daha eklendi.
Memleketini terk etmiş, büyük şehirlerde
yaşayan ama miras yoluyla kalan ufak tarım arazi sahibi kişiler bu tarlaları ne
işleyebiliyor ne de kiraya verebiliyordu.
Bakanlık tapuda üzerinden eklediği bir sistem
ile bu tarım arazilerinin DİTAP üzerinden kiralanmasına fırsat verdi.
Güzel bir reform.
Ama dikkatimi çekti.
Devlet tarım arazilerinin tapulanması için bir
kaç yıldır bir süreç işletiyor.
Tarlalar anlaşma yoluyla tapuda paylaşılmazsa
devlet bunları miras sahipleri arasında eşit şekilde paylaşacak.
Bu süreç ilerlemesine rağmen daha birçok
arazinin tapu işleminin bitmediği gerçeği var.
Bu araziler DİTAP’ın içerisinde yer
alamayacak.
Bunlara bir an önce bir çözüm bulunmalı.
Bir de DİTAP’a üyelik için Çiftçi Kayıt
Sistemi’ne kayıtlı olmak gerekiyor. Bu sisteme kayıtlı olmak için de arazi
sahibi olmazın ya da çeşitli birliklere üye olmanız gerekiyor.
Birliklerin de kendine göre birçok şartı var.
Son yıllarda kentten köye dönüş yapmak isteyen
birçok vatandaşımız var.
Bunların tarım ile ilgili kiralama üzerinden
yatırım yapmasına fırsat verilmesi gerekiyor.
Milli Emlak üzerinden tarımsal arazi
kiralamaları yapılıyor. Ama DİTAP’a son eklenen özellik ile ortaya çıkacak
rekabet kiralama bedellerini daha aşağıya çekecektir.
Gıda enflasyonunu da aşağı çekecek bu reformun
mükemmeltirilmesi için DİTAP’a üyelik şartının esnetilmesi gerektiği ortada.
AKILDAKİ SORU
İngilizlerin, “Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk” düşüncesiyle AB’deki diğer 26 devlet ile aynı statüde olmak istememesi BREXIT’i getirdi.
Bakalım bu gelişme Türkiye’nin AB’deki yolunu açacak mı?