Asgari ücretle geçinebilmek
Her yıl bugünlerde
hükumet-işveren-işçi temsilcileri arasında asgari ücret zammı ile ilgili
toplantılar, tartışmalar ve pazarlıklar yapılır. Bu toplantı ve pazarlıklar
sonunda açıklanan asgari ücretin çalışanı da işvereni de memnun etmediğini
biliyoruz.
2003 yılından itibaren Ak Parti
iktidarları döneminde ülke ve toplumun her kesiminin ekonomisinde son derece
olumlu iyileştirmeler oldu. Geçim sıkıntısı çalışanların gündemini meşgul
etmedi. Aldıkları maaşla geçinmenin ötesinde ev ve araba sahibi olan memur
düzeyinde çalışanların oranı oldukça yüksekti.
15 yıl boyunca (2003-2018) Ak Parti,
çalışanların maaşını enflasyona endeksledi hatta refah payı ile daha da uygun
oranda artışlara giderek çalışanlara rahat nefes aldırdı. Ancak ne olduysa
2018’de Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi’ne geçtikten sonra oldu. Sonra
dediysem de öyle çok zaman sonra değil, Ağustos’un ilk haftalarında maliyemize ABD
ve İngiltere kaynaklı gece yarısı operasyonları yapılmak suretiyle döviz %70
oranında artış gösterince piyasa alt üst oldu.
2018 Ağustos ayında dış müdahalelere
maruz kalan ekonomimiz 2020’ye az kala toparlandı ancak bu sefer COVİD-19’un
küresel çapta etkili olması ile bütün dünyada meydana gelen ekonomik daralma,
küçülme bizi de vurdu. Zaten kaygan bir zeminde seyreden ekonomimiz pandemi
darbesiyle oldukça zor bir süreç geçirdi.
Aslında dünyanın hiçbir gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkesinde görülemeyecek bir şekilde gıda ürünlerinde meydana
gelen fahiş fiyat artışlarını kontrol etmek için sorumlu kurumların yeterli
müdahalede bulunmamalarından dolayı vatandaşın mutafına yangın düştü. Fahiş fiyat
artışları ve vatandaşın şikâyetlerini (ilgililerden duyduğuma göre) “bizim mahallede” ilk yazan (14 Aralık
2020’de) bendenizdim. Ondan sonra da fiyatların denetlenmediğine tanıklık
ettik. Bu yüzden hiç sebep yokken ürünlerde %500-600 hatta %1000 gibi korkunç
fiyat artışları oldu. Sonradan fiyatlar aşağıya çekilmek istendiyse de olan
olmuş, makuliyet kaybedilmişti.
İşin garip tarafı bütün kesimler
fahiş fiyatlardan şikâyetçi oldu; bu zulme imza atan paragöz firmalar tespit
edildi, kısmen ceza da kesildi lakin fiyat artışları hız kesmedi. Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın neredeyse tek başına verdiği mücadele sonunda enflasyon ancak
%60’larda durdurulabildi.
Vatandaşın ekonomik olarak hangi
durumda olduğunu açlık sınırı, fakirlik sınırı rakamlarına baktığımızda
görebiliriz. Allah var, Erdoğan hükümetleri dönemlerinde vatandaşa her türlü
destek ve yardımlar yapıldı, ancak maaşlarının erimesi sonucu asgari ücretle çalışanlarla emeklilerin
zor durumda olduklarını görmemek insafa sığmaz.
Bir tek ekmeğin 1-2 liradan 12 liraya
çıktığı bir dönemde, bir kilo pirincin 5 liradan 50 lirayı, bir adet 250 mg
suyun 50 kuruştan 7 lirayı bulduğu bir dönemde asgari ücretlinin, emeklinin
11.000-15.000 Lira ile geçinmelerini beklemek büyük haksızlıktır. Elbette ki
ülke ekonomisi dikkate alınmalı, lakin memura seyyanen verilen 8000 lira gibi
bir zammın asgari ücretli ve emeklilere de verilmemesi hakkaniyetle bağdaşmazdı.
Dinlediğim her emekli, dar gelirli ücretli seyyanen zammın kendilerine de
verilmesini istiyorlar ki yerden göğe kadar haklıdırlar. Tamam, çalışanlara
verilen miktar verilmeyebilir ancak en az yarısının ücrete tabi diğer kesimlere
de verilmesi gerekir.
Sosyal devlet anlayışının en güzel
örneklerini gördüğümüz son 20 yılı asgari ücret zammı için de görmek istiyoruz.
Asgari ücretliye düşünülen maaş zammı
saydığımız gerekçelerden dolayı hatırı sayılır oranda bir artış göstermeli.
Hiçbir gerekçe vatandaşın açlık sınırının altındaki bir ücrete mecbur
bırakılması doğru değildir, olamaz da. Neticede insanca bir hayat her bir
insanımızın hakkıdır. Yapılmakta olan tasarruflara yeni tasarruflar eklenerek
devletin mali yükü hafifletilebilir ve asgari ücretliler de bu tasarruflardan
gelecek kaynakla daha iyi koşullarda yaşama imkânına sahip olabilir.