Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.62
Gram Altın
2485.85
BIST 100
9524.59
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

26 Haziran 2022

Asgari ücret ne kadar olmalı?

80’li yılların ikinci yarısında mecburi hizmet için Muğla’nın Köyceğiz ilçesinde Genel Cerrahi Uzmanı olarak bulunmaktaydım.

İlçedeki İmam Hatip Lisesini, Osmanlı’dan yadigâr “Molla Dede” namıyla anılan Osmanlı döneminde medrese tahsili görmüş muhterem bir zat yaptırmıştı.

İmam Hatip Lisesinin hocaları kendisini sık sık ziyaret ederlerdi.

Kendi imkanlarıyla bir imam hatip lisesini yanında uygulama camisi ile yaptıran, çok da ahım şahım bir mal varlığı olmayan “Molla Dede” imam hatip hocalarıyla bir sohbetlerinde şöyle söyler:

“Oğlum Müslüman zengin olmayacak mı, elbette olacak, hatta denizler gibi olacak ama Müslüman o denizin üzerinde kayık gibi olacak, denizaltı gibi olmayacak”.

İşte o İmam Hatip Lisesinin Müdürü her akşam üzeri muayenehaneme uğrar sohbet ederdik.

Mecburi hizmeti bitirip Köyceğiz’den ayrıldıktan sonra da Müdür Bey’le irtibatımız sürdü.

Müdür Bey’in ortaokul yıllarından bir arkadaşı tüccar olmuştu.

Müdür Bey’in yeni atandığı ilçeye mağazalarının bir şubesini açacağını, şubenin kurulum dahil her türlü masrafını kendisinin karşılayacağını, okuldan çıktığında bu işyerine uğramasını, işleyişe göz kulak olmasını Müdür Bey’e teklif etti.

Özel ticari yetenekleri olan Müdür Bey’in günde sadece 1 saat uğraması yeterliydi.

Ne kâr edilirse ortadan bölüşeceklerdi.

Müdür Bey, o günlerde babadan kalma arsaya mütevazi bir ev yaptırıyor, tek maaşıyla inşaatı sürdürmekte çok zorlanıyordu. Böyle bir ek gelire çok ihtiyacı vardı.

Ama arkadaşının teklifini reddetti.

Çünkü;

Bir grup öğrencisi ile bazı akşamları özel dersler yapıyorlardı. Bu derslerde öğrencileriyle meselâ Amerikalı yazar Loe Buscaglia’ yı değerlendiriyor, Kur’an zaviyesinden Leo Buscaglia’yı müzakere ediyorlardı. Dersleri bu minval üzerineydi.

Eğer bu ticari faaliyete girerse öğrencilerinin yanında itibarını, inandırıcılığını kaybedebilirdi.

Bu sebeple teklifi reddetti.

90’ların başında popüler olan, sol görüşlü yazar Fikret Başkaya’nın her sayfası için bir günden fazla hapis yattığı Paradigmanın İflası” isimli kitabını ilk kez o günlerde Müdür Bey’den duymuştum.

Müdür Bey’in İmam Hatip Lisesinden bazı arkadaşları iş hayatına atılmış yanlarında çok sayıda işçi çalıştıran iş adamları olmuşlardı.

Bu arkadaşları Müdür Bey’i sıkça düzenledikleri dini sohbetlerden biri için bir konağa davet ederler. Sohbet sonrası Müdür Bey arkadaşlarına şöyle sorar:

“İşçilerinize ne kadar maaş veriyorsunuz?”

“Asgari ücret ödüyoruz” derler.

Bu cevap üzerine, Müdür Bey konağın penceresinden yakınlarda bahçenin içinde ışıkları yanan başka bir konağın pencerelerini gösterir, derki;

“Şimdi siz burada belli aralıklarla toplanıp dini sohbetler yapıyorsunuz, şu ışıkları yanan konakta da farz edin ki birileri arada bir toplanıp viski içiyorlar. Sizin bu dini sohbetlerinizle onların viski içmelerinin hiçbir farkı yok.”

Kendisi bana böyle nakletmişti.

Kısa süre sonra da Müdür Bey ani bir rahatsızlıkla bir anda rahmeti rahmana kavuştu.

Müdür Bey’in eleştirisinden, herkes kendince ders alır, reddeder ya da aksine yorumlarda bulunabilir.

Ben irkiltici, eğitici bulduğum için naklediyorum.

Burada bir de masanın diğer tarafından bahsetmem gerekecek.

Almanya’da ihtisas yapan bir doktor arkadaşım, Almanya’ya ilk gittiği günlerde, çalıştığı hastanede öğleden sonraları bazen boş zamanları olmaktadır. Bu durum dikkatini çeken arkadaşım, bölüm şefine söyleyerek, sık sık izin alıp hastaneden ayrılır. Hoca bu izin isteklerine hiç kaşını çatmadan hep olumlu cevaplar verir.

Ay sonu geldiğinde doktor beye bir önceki aydan oldukça düşük bir maaş ödenir.

Arkadaşım şiddetle buna itiraz eder.

Personel bölümüne yönlendirilir.

Meğer aldığı bütün izinleri hocası personel bölümüne bildirmiş, hastanede bulunmadığı saatler hesaplanıp maaşından kesilmiştir.

Doktor beyin diyeceği bir söz kalmaz.