Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
2963.32
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Ağustos 2022

Arz talep dengesi bozulursa

Ekonomiye duyulan güvenin düşmesi ekonomi politikalarının getirdiği bir sonuç...

Ekonomi politikalarıyla ilgili yöneticilerin ortaya koydukları fikirlerin küresel piyasalarla ölçüldüğünde bir noktada "mantıksal tutarlığı" olsa da piyasadaki tüm aktörlerin piyasa yapıcıların istediği gibi davranmasını sağlamak kolay bir iş değil.

Yani devlet ne kadar regülasyon yani kurallar düzenlerse düzenlesin her zaman o kuralların arasından geçecekler, arkasından dolanacaklar olacaktır.

Dalavereli işlere girenlerin azınlıkta kalması kurulan sistemin yürüdüğünü gösterirken aktörlerin çoğunluğunun bu yollara tevessül etmesi kuralların geçersizliğini ortaya koyar.

Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, İstanbul Sanayi Odası (İSO) toplantısında bankaları yüzde 14 ile fonlayıp özel bankaların yüzde 50 ile kredi vermesine sitem eden bir iş insanına “almayın” diyerek çok konuşuldu.

Stokçuluk suçlamaları da epey gündeme geldi.

Aslında Kavcıoğlu’nun söylediği basit bir piyasa mantığına dayanıyor: Arz-Talep

Kimse bankalardan kredi istemezse bankalar da kredileri daha avantajlı sunmak zorunda kalırlar.

Bu mantık iktisadın temel yaklaşımlarına uygun...

Fakat bu noktada Türkiye’de iktisat politikalarını uygulayacak geçerli ve doğru veri üretilmesi konusunda yaşanan sorunları göz ardı etmemek gerekiyor.

Kayıt dışı ekonominin yüzde 30 ile 50 arasında olduğunun tahmin edilmesi sadece Merkez Bankası’nın Net Hata ve Noksanlar kaleminde nereden geldiği anlaşılmaz milyar dolarlarla bile fark edilebilir.

Ekonominin tam ölçülememesinin getirdiği sorunlar politikaların tam uygulanamamasında kendisini gösterir.

Tabii burada regülasyonların piyasa tarafından yeterince uygulanmamasının da etkisi büyük...

Ticarette vergi kaçırmak için naylon fatura yapmak çok kabul gören bir uygulamadır.

Gelirlerin nereden geldiğini sorgulamadan sisteme dâhil etmek varlık barışı ile de iktidarın dönem dönem başvurduğu bir uygulama olagelmiştir.

Böyle bir piyasada hangi politikanın ne gibi sonuçlar üreteceğini anlamlandırmak iyiden iyiye zorlaşıyor.

Özel bankalardan yüzde 50 ile kredi alan işletmenin kamu bankalarından bu krediye ulaşamamasında şüphesiz üzerindeki borçluluk oranı ya da şirketin bilançolarındaki sorunlar varlık gösteriyordur.

Bu riskleri alarak kredi veren bankaların daha yüksek faiz istemesi de piyasanın olağan bir durumu...

Ama seçmenlerin talepleri piyasa dinamiklerinin çok dışında gerçekleşebiliyor.

Kavcıoğlu, Enflasyon Raporu toplantısında bunu “Verilen kaynakların istenmeyen alanlarda kullanıldığını takip ediyoruz.” açıklamasıyla kamuoyuna açıklamış “Gereken adımları atacağız.” uyarısıyla da ön alacaklarını söylemişti.

Yani verilen ucuz kredilerle dolar alındığını söylüyor Başkan Kavcıoğlu...

Ayrıca bir de CDS’lerin 900’lere gelmesini de “Haksızlık!” olarak değerlendiriyor.

Bu noktada Türkiye’nin hesap verebilirliğini artıracak regülasyonlar çok önemli.

Dijital Para’yı bu anlamda Türk ekonomisinin önünü açacak bir uygulama olarak görüyorum.

Bu konuda çok yazıp çizdim. Sayın Kavcıoğlu’na da her fırsatta soruyorum.

Dijital Para konusunda yine yıl sonunu işaret eden Kavcıoğlu’nun gündeminde bu meselenin gerilerde olduğunu gözlemledim.

Şeffaflığı artıracak ve vergi gelirlerini yükseltecek bu adımın arka kapıları kapatacağı da aşikar...

Bir an önce harekete geçmek gerekiyor.

DİKKAT GEMİ KAÇIYOR

Bölgemizde çok önemli gelişmeler oluyor. Bunları es geçmek olmaz.

Türk Devletleri Teşkilatı’ndan önce Türk Enerji Birliği ile kurulacak bir birliktelik ile OPEC’e alternatif olunacağı gibi bu birlik üyelerinin kullanımına sunulacak petrole bağlı ortak para ile de Türk Devletlerinin finansmana daha kolay ulaşabileceği bir düzenin getirebileceğini birçok çalışmamda gündeme getirdim.

Bugün Rusya tam olarak böyle yapmaya başladı.

Petrol üzerinden başlattığı "Ticaretin Rubleleştirilmesi Politikası"nı giderek yaygınlaştırmaya başladı.

Türkiye’nin de havuzda olduğunu ve Türk Devletleri Teşkilatı’nın "finansal bağımsızlığını" tehlikeye sokacak bir süreçte ilerlediğini vurgulamak gerekiyor.

Putin’in imzaladığı Rusya’nın yeni Deniz Doktri’nin de Asya’da "uçak gemisi yapımını" özellikle belirtmesi Rubleleşmenin önemli adımlarından birisi olacak...

Tayvan Krizini de düşününce Rusya ve Çin arasında "Al Gülüm Ver Gülüm" döneminin hızlanacağı bir döneme girildiğini göreceğiz.

Bugünü düşünürseniz yarını kaybedersiniz.

Yarının politikalarını bugünü ıskalamadan yapmamız gerekiyor.

Yoksa yarın sahibi olma umudu da hayal olacak.