Artık uyanın!
Egemenlerin arasındaki mücadeleyi zaten biliyorsunuz. Çin’i var eden ANGLOSAKSON AKIL, ABD’nin Pasifiğe yönelmemesi için elinden geleni yapıyor. Bunun için önce Ukrayna’yı sahaya sürdüler malumuz üzere. Bu sayede hem ABD meşgul olacak, hem Avrupa kan kaybedecek, hem de düşmanları Rusya büyük darbe alacaktı. Netice itibarıyla da bunların hepsi oldu. Ayrıca Rusya ile aralarında su sızmasa da, bölgesel rekabet gereği bu durum Çin’in de işine geldi. Yani bir taşla, birkaç kuş vurdular Ukrayna/Rusya savaşıyla. Derken ABD’de Ukrayna’ya destek tartışmaları alevlenince, aynı Anglosakson akıl bu sefer de İsrail’i sahaya sürdü. YEŞAYA KEHANETİNİ alenen dillendiren ve ARZI MEVUD hayaliyle yanıp tutuşan Netanyahu, bu iş için biçilmiş kaftandı. Tabi böylelikle ABD’deki Yahudi lobisinin etkisiyle, Washington’un İsrail’e destek vermesini de sağladılar. Sonuçta Pasifiğe odaklanmak isteyen ABD, Senato onayıyla İsrail ile birlikte Ukrayna’ ya da milyarlarca dolar yardım göndermek zorunda kaldı. Bitti mi? Elbette hayır! Hal böyle olunca, bir danışıklı döğüş gibi görünse de İsrail’e füze atan Reisi’nin şüpheli ölümü ve Rusya yanlısı Slovakya Başbakanının suikasta uğramasına, bu pencereden bakmalı kanaatindeyim. Netice bunların işler sarpa sararsa, Anglosakson aklın bir sonraki hamlelerini nerelerden başlatacakları (BALKANLAR & KAFKASYA) hususunda bize fikir verdiği tartışılmaz konuma sahip.
Gördüğünüz üzere ölen yüzbinlerce insan, umurlarında dahi değil egemenlerin mücadelesinde. Onlar için sadece, PİS ÇIKARLARI mevzu bahis maalesef. Fakat büyük bir soykırıma dönüşen Gazze meselesinin, bizi yakından ilgilendirdiğini görmemek için de KÖR olmak gerekiyor. Öyle ki söz konusu Siyonist yamyamların bu katliamlardan keyif alması ve kimseyi tanımaması, durmayacaklarının açık delili sayılabilir. Nitekim bu ateşi Lübnan ve Suriye’ye doğru yayarak, Arzı Mevud’u oluşturma peşinde koştukları net. Ülkemizin doğusu da bu PLANLARININ PARÇASI olduğundan, doğal olarak bunun bizim için bir MİLLİ GÜVENLİK SORUNU teşkil ettiyse aşikâr. Elbette Sn. Cumhurbaşkanımızın ve Sn. Dışişleri Bakanımızın, sürdürdüğü uluslararası diplomasi çok önemli. Keza bu olayın dünya kamuoyumda konuşulmasında da, Filistin’in tanınmasında da izlerini bariz görmekteyiz. Ancak geldiğimiz aşamada, bıçağın kemiğe dayandığını da inkâr edemeyiz. Zira Siyonist haydutların gerekli mukavemeti görmediğinden, masumların canını yakmaktan geri durmayacakları ayan beyan ortada.
Peki, ne yapılmalı? Türkiye yekten savaşa mı girmeli sizce? İnanın Arzı Mevud hayallerinin ülkemizi bölmeden nihayete kavuşmayacağı düşüldüğünde, bu seçeneğin er yâda geç gerçekleşmesi muhtemel. Lakin şimdi mi derseniz? Sanmıyorum. Hazır değiliz. Bu da BİZİM AYIBIMIZ. Çünkü böyle bir şeyde, dışarıdan ülkemizdeki döviz kuruyla oynanacağından ve “işimiz vardı” diye nara atılacağından eminim. Refah’ta barça parça olmuş çocukların cesetleri toplanırken, ekranlarda başıboş köpek mevzusunu konuşmak ve meydanlarda şampiyonluk kutlamakta cabası. Katledilen bebekleri unutup yâda umursamayıp, marketlerde yarı fiyatına düşürülen İsrail markalarına tenezzül etmek de fazla söze hacet bırakmıyor zaten. İşte o nedenle çok TEDİRGİNİM kendi adıma. Refah’ta yanmış cesetlerin arasında, “Ya Muhammed ümmetin bizi yalnız bıraktı” diye feryat eden yaşlı adam aklınıza geldikçe, bence sizlerde tedirgin olmalısınız. Yanlış anlaşılmasın! Sizleri umutsuzluğa sürüklemek niyetinde değilim kesinlikle. Ama bu dem ellerimizi başımızın iki yanına koyup, silkinmemiz ve gelen TEHLİKENİN FARKINDA olarak hareket etmemiz elzem. Hep arka plana ittiğimiz DEĞERLERİMİZİ tekrar HATIRLAMAK ve HATIRLATMAKTA bir o kadar kritik durumda. Bu evvela bizler için, devletimizin bekası için ve insanlığın huzuru için tek çıkar yoldur. Belki de Sevili Peygamberimizin “ÖLMEDEN ÖNCE UYANINIZ” hadisi şerifi, o yüzden buraya tam oturuyor. Sizce de öyle değil mi? Bir düşünün isterseniz.