Artık Bir Karar Vermeliyiz
Türkiye, tarihi bir karar verme sürecinden geçiyor.
Fakat bu kararı verecek olan iktidar ve yöneticiler değil milletin ta kendisidir.
***
2000’li yılların başında büyük bir ekonomik kriz yaşayan Türkiye ekonomisi, ilerleyen 10 yıl içinde ciddi bir büyüme sürecine girmiş ve önemli ilerlemeler kaydetmiştir.
Ancak özellikle son 5 yıldır ilerlemenin yavaşladığı, kendi içinde adeta bir patinaj çekme sürecine girdiğini görüyoruz.
Bu yavaşlama sürecinin gerek içsel gerek dışsal olmak üzere birçok nedeni olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak benim dikkat çekmek istediğim nokta, vermemiz gereken karar üzerine olacak.
***
2000’li yılların başında 2-3 bin dolar seviyesinde olan kişi başı gelirimiz hızla yükselmiş, 9-10 bin dolar seviyesine çıkmıştı.
Ancak bu seviyeyi aşamayıp orta gelir tuzağına takıldığımızı görüyoruz.
Bu süreçte ne yapıldığına baktığımız zaman 2000’li yılların başlarında düşük katma değerli ürün üretip-ihraç ettiğimizi görürken ilerleyen süreçte orta katma değerli ürünlerin üretilip ihraç edildiğini görüyoruz.
İşte karar vermemiz gereken nokta da tam olarak burası.
Kişi başı gelir seviyemizi artırmak ve dünya sıralamasında ciddi bir yer edinmek istiyorsak artık yüksek katma değerli üretimlere ve bunların ihracatına geçmek zorundayız.
Bunun yolu da şüphesiz ki bilgiye olan yatırımlarımızı artırmaktan geçiyor.
***
Bilgiye yatırımı biz daha çok Ar-Ge yatırımları olarak adlandırıyoruz.
Ancak bizim millet olarak en büyük problemimiz bilgi üretenlerle bilgiyi ticarileştirenler arasındaki bağın çok düşük olmasıdır.
Bu konuda devlet bir takım adımlar atmış olsa da millet olarak ortak iş yapmak gibi bir özelliğimizin olmayışı netice almayı zorlaştırıyor.
“Tek kazanayım, az da olsa benim olsun” düşüncesiyle hareket etmek de maalesef ki son 5 yıldır orta gelir tuzağında takılıp kalmamızın nedenlerinden biridir.
***
Bir diğer önemli mesele de Ar-Ge yatırımlarının harcama olarak görülmesinden dolayı Ar-Ge için gerekli bütçenin ayrılmamasıdır.
Bunun sebebi de çabuk sonuç alma arzumuzdur.
Ar-Ge bir süreçtir.
Tıpkı meyveler gibi belirli bir sürede olgunlaşır ve yenebilir, lezzetli bir hale gelir.
Ancak nasıl ki meyvelerin de hızlı bir şekilde olgunlaşması için çeşitli hormon takviyeleri ile tadını bozduysak aynısını Ar-Ge sürecinde de yapmak gibi bir hata yapıyoruz.
Kısık ateşte pişirilen yemek lezzetli olurken yüksek ve hızlı ateşte pişirilen yemek lezzetli olmuyorsa Ar-Ge ve bilgi üretimi de bu şekildedir, sabır ister…
***
Bir İnka atasözü olarak duyduğum ifadede belirtildiği gibi “o kadar hızlı ilerledik ki ruhumuz geride kaldı”…
Sabırsızlığın, hızlı sonuç beklemenin bir neticesi olarak Ar-Ge yatırımlarımız olması gerektiği gibi artmazken bu da bizim orta gelir tuzağında takılıp kalmamıza neden oluyor.
***
Türkiye’nin son yıllarda üretmiş olduğu en önemli yüksek katma değerli üretimlerden biri olan silahlı/insansız hava araçları da bir anda icat edilmiş, sonuç vermiş bir ürün değildir.
Belirli bir Ar-Ge ve Ür-Ge sürecinden geçmiş ve bugün ülkemizin uluslararası ilişkilerinde en önemli güç unsuru olarak yerini almıştır.
***
Yaşadığımız sabırsızlık neticesinde ortaya çıkan ekonomik problemlerin bir neticesini spor camiasında da görmekteyiz.
Alt yapı yatırımlarına gerekli önemi göstermeyen spor kulüplerimiz günü kurtarma peşine düştükleri için bugün ciddi bir ekonomik sıkıntı içerisine girmişlerdir.
Hatta bir spor kulübünün hayır kurumuymuş gibi bağış toplama kampanyası düzenlediğini gördük…
Bir diğerinin geçtiğimiz yıllarda finansal problemleri nedeniyle Avrupa kupalarına gidememe cezası aldığını görmüştük.
Bunların sebebinin spor kulüplerimizin de Ar-Ge ve Ür-Ge süreçlerini bay-pass edip ithalat yolu ile günü kurtarmaya çalıştıkları için olduğu söylenebilir.
***
Millet olarak karar vermek zorundayız.
Bu sürecin sonunda daha güçlü bir Türkiye istiyorsak her şeyi devletten beklemeden kendimiz elimizi taşın altına sokmalıyız.
Bunun için ise öncelikle sabretmeyi öğrenip birlikte iş yapma kabiliyetine erişmeliyiz.
Bununla birlikte daha çok çalışıp kendimizi geliştirerek yaptığımız işin katma değerini artırmalıyız.