Art niyet bekçileri
Ülkemizde iyi ile kötüyü ayırt etmekte, hür düşünce ile konuşup yazmakta, doğruya doğru demekten aciz ve karar verme alma mekanizmalarında ciddi sıkıntılar yaşadığını düşündüğüm birçok siyasetçi, düşünür ve öğretim görevlisi var. Muhalefet olmaya o kadar kodlanmışlar ki olan her olaydan sorumlu taraf hükümet, yapılan her eylemin içinde art niyet bulunduran devlet, her kötülüğün anası iktidar…
Anlıyorum muhalefet etmek bu işin raconun da var ancak art niyet bekçisi olmak nereden çıktı? Nasıl bu kadar sahiplenildi ve ülkemizim bekasını ilgilendiren her yapıcı adım nasıl bu kadar karalanmaya çalışılıyor?
Anlamakta zorluk çektiğim bu konular yorumlamakta zorlandığım son derece ötekileştirici ve yıkıcı tavırlar son zamanlarda medyamızı gasp etmiş durumda,
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2,5 yıl sonra gerçekleştirdiği Diyarbakır ziyareti birçok kesim tarafından eleştirilmiş, okurken ve dinlerken şaşkınlık hissine kapıldığım “kişi kendinden biliyor işi’’ demekten kendimi alamadığım birçok kara senaryolar yazılmış ve sonuç olarak bahsettiğim devlet ne yaparsa kötü yapar politikası üzerinden iftiralar atılmaya devam edilmiş.
Gelin bu geziyi bir de biz inceleyelim.
Bölgede Uzun zamandır devam eden güvenlik endişesi insanların kaplamış durumda. Halk huzur ve barışı diliyor hakları olan bu. Devlet bunun için çabalıyor olması gerekende bu.
Bir gazetede haberinde görmüş olduğum ziyaret öncesi sokak röportajında Cumhurbaşkanının şehre gelmesini nasıl yorumladığı sorusuna cevaben Sanat sokağında elinde poşetleriyle alışverişten dönen Menfiye isimli ev hanımın:
"Gelsin anam, bacım, faydası bize de dokunsun, biz de bu Türkiye cumhuriyeti vatandaşı değil miyiz? Ne konuşur bilmem, ama huzur istiyorum, eşitlik istiyorum. Diyarbakır'daki vatandaş İstanbul, Ankara'dakiyle eşit olsun istiyorum" sözleri dikkatimi çekti. Halk fayda görmek istiyor. Değer görmek istiyor. Manipüle edilerek ikinci sınıf vatandaş oldukları düşündürülmüş, bunun değişmesini herkesle eşit haklara sahip olmak istediklerini dile getiriyorlar her fırsatta. Görev bu manipülasyonculara yol vermemek ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün vatandaşlarının birinci sınıf vatandaş olduğu gerçeğini hiç unutturmamaktır. Ve ayaklarına giden yöneticiden medet umuyor. Bu iki taraf arasındaki tartışılmaz bağdır. Devlet arzuhalleri şikayetleri dinler ve gerekeni yerine getirir.
Recep Tayyip Erdoğan’ın gezisinin asıl amacı ve vermek istediği mesaj nedir?
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’ten sorumuza yanıt;
"Burada verdiği mesajlar içinde bizim siyasetimiz açısından, hem vatandaşlarımızın kültürel, etnik zenginliklerini yok sayan inkar politikalarına karşı olduğumuzu, bu inkar politikalarını ortadan kaldırmak için verdiğimiz mücadelenin gücünü, Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün vatandaşlarının birinci sınıf, eşit vatandaş muamelesi görmesi yönünde verdiğimiz siyasi mücadele, yaptığımız düzenlemeler konusundaki vurgusu Cumhurbaşkanımızın son derece önemli.’’
Geçmişte birtakım devlet bürokratları tarafından vatandaşlarımızın incitilmesi, haklarının gasp edilmesi şeklinde ortaya çıkan inkar politikalarına ne kadar karşı olduğumuz, bunun ortadan kalkması için nasıl bir mücadele verdiğimiz Cumhurbaşkanı tarafından bir kere daha ifade edildiğini dile getirdi.
Gaye son derede barışçıl ve derece içten.
Devlet ve halk arasında açılmak istenen çukurların derinleşmeye başladığını görmek güç değil. Halk galeyana getirilmeye çalışılıyor. Planlar haince. Ancak bu ziyaret yerinde ve olması gereken şekilde gerçekleşti. Değerli olan millet değerinin farkına vardırılmaya çalışılıyor. Aksi iddia edilemez. Ettirilmeye ve bu düşünceye inandırılmaya hükümet sizi sevmiyor, istemiyorcu algıcı politikacılar durumdan rahatsız olmuş. Yancı Medya kolları tutuşmuş. Kılı kırk yararak oku kendilerine çevirmek istiyorlar.
Törende açıklamalarda bulunan Erdoğan, "Tüm samimiyetimizle barış, kardeşlik, çözüm, hak, özgürlük, demokrasi dedik" ifadesini kullandı. Çözüm süreciyle ilgili de; çözüm sürecini biz başlattık ancak HDP’nin art niyeti ve gizli gündeminin süreci sonlandırdı dedi.
Çözüm sürecinin zehirlendiği inkar edilemez bir gerçektir.
Görüyorum ki bu milletin kanayan yaraları var. Bu milletin yaralarına yara katan terör örgütleri, silahlı silahsız cellat grupları, Kandan gözyaşından şiddetten beslenen vampir ruhlu kesimleri var.
Bu milleti iyi etmek yaralarına merhem olmak zor ama bahsettiğim kesimleri düzeltmek yok etmek çok daha zor. Kimse elini bu taşın altına koymuyor ancak ağzı olan konuşuyor klavyesi olan yazıyor. Herkes oturduğu yerden çok faydacı çok milletçi çok vatancı.
Yahu bu kadar iyiyiz bu kadar sevdalıyız madem çıkalım şifa dağıtalım, dertlere derman olalım..
Birilerinin uzlaşmacı olması problemlere çözüm yaratmaya çalışması sizin tatil beldelerinden yürüttüğünüz karalama politikalarına rağmen güçlü ve dirayetli bir şekilde memleket meseleleri;
Gereklidir.
Şarttır.
Hakikattir.
Aksettirildiği gibi sözde niyetler söz konusuysa bile iyileştirilmeye çalışılan maddi manevi destek olunmak istenen yine insanımızdır yine analarımız ve çocuklarımızdır.
Erdoğan’ı yok etmek, için aka kara karaya ak demek ahlak dışı bir tutumdur ve terkedilmesi farzdır. Gayemiz Türkiye’nin barış, demokrasi ve özgürlük içinde yönetilmesi hak ettiği refahı elde etmesidir. O gitsin koltuk bizim kime ne olursa mübarek olsun demek ne insanlığa ne vatandaşlığa sığar.
Sığ ve yobazlaşmış muhalif inkarcılık karakterlere işlemiş. Bu kişilikteki karakterler başta Kürt ekseriyeti üzerinde oyunlar oynamaktadır. Ama kimse unutmasın ki toprak aynı toprak kan aynı kan can aynı kan olduğu sürece yazılan çizilen hiçbir oyun sahnede oynanmayacak…