Arpalık soytarılarının hikâyesi
Ülkemizde 80 yıl boyunca İngilizlerin, Fransızların, Almanların ve bilahare Amerikalıların dediği oluyordu.
Bu devletler siyasi ve ekonomik güçlerini kullanarak “bizden” bildiğimiz insanları devşirdiler. Bu millete karşı kullanılmak üzere devşirdikleri bu insanlardan kimilerini de sanat alanında desteklediler. Bu öyle böyle bir destek değildi, mesela sadece maskaralık yapanlar ülkenin en şöhretli, en çok kazanan ve en fazla itibar gören simaları oldular. Görevleri belliydi: Milli egemenliği sulandır, toplumun ahlakını bozucu oyunlar oyna, toplumda onların dışında itibar gören şahsiyetlere karşı haysiyet cellatlığı yap, Anadolu insanının değerlerini altüst et.
Bütün bunları sanat şemsiyesi altında resimle, heykelle, sahneledikleri oyunlarla, sinema filmleriyle, karikatürlerle, deneme ve makalelerle değerlerimize saldırarak yaptılar. Devletin özel arpalıklarında yemlenen bu soytarılar, o dönem sadece devletin elinde bulunan radyo ve televizyon kanallarından her eve sokuldular. Bilahare çıkan özel kanallar da aynı plana uydular.
“Özel kuvvetler” gibi yetiştirilen bu sanatçı artıkları Müslüman olan bu milletin değerlerine zerre kadar saygı göstermediler.
Mesela, sinemada, tiyatroda, karikatürlerde sevecen bir tane imam karakterini bilen var mı? Göze hoş gelen bir tane imam tiplemesi neden bize çok görüldü?
Çünkü arpalıkların sahibi olan güçler onlara şöhret olmaları karşılığında bu vazifeyi vermişti: milletin değerleri yerle yeksan edilecek. Her zaman CHP’nin desteğini arkasına alan bu soytarılarımız vazife icra edecek, ağababaları da bu soytarılara arpa verip şöhret yapacaklardı.
Bu “özel kuvvetler” özellikle millet tarafından iktidara getirilen parti liderlerine saldırmaları konusunda çok iyi eğitilmişlerdi. Mesela Rahmetli Menderes, Özal, Erbakan hakkında yapmadıkları tezvirat. Menderes idam edildikten sonra bu soytarılar daha da şımardılar; “Sahiplerimiz çok güçlü, bize her söyledikleri doğru çıkıyor” diyerek daha da alçaldılar.
Öyle ki ”Menderes’e diktatör oldu” dedikleri işe yaramış olacak ki Özal için manşetler az geliyordu: Ağababalarının kontrolündeki gazeteler, kabareler, televizyon ve dergiler ağız birliği yaparak:
ÖZAL DİKTATÖR OLDU demeye başladılar. Aynı soytarılar Rahmetli Erbakan Hocanın başbakanlığının daha 4. Ayında koro halinde yanlarına diğer önemli aparatları olan Fetullahçıları alarak kendisine saldırdılar:
“BIRAK GİT”, “BU SEFER SİZİ SİLAHSIZ KUVVETLER DEVİRECEK” dediler.
Şeffaf, özgür ve rekor orandaki katılımla yapılan her seçimde oyunu arttıran Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı demokratik yollarla yenemeyen güçlerin oyuncağı soytarılar bu kez de ona diktatör diyorlar.
Geçen gün artık kabare yapamayan kart soytarılardan Metin Akpınar konuşuyor:
"… Demokrasiye ulaşamazsak her faşizmin olduğu gibi, karşılaştığı gibi belki liderini ayağından asarlar, belki mahzenlerde zehirlenerek ölür, belki adı geçen başka liderlerin yaşadığı gibi kötü sonlar yaşayabilir…"
Arpalık soytarısı başka bir konuşmasında da:
“Menderes Kuzey’e (Rusya’ya) döndü bir ay sonra ihtilal oldu, Demirel Kuzey’e döndü ihtilal oldu, bakalım darısı kimin başına” diyordu ve bir traktör dolusu seyircisi de bu sözleri alkışlıyordu.
Ülkenin dış politikası arpa sahiplerinin değil, milletin menfaatlerine uygun belirlenince “Bakalım darısı kimin başına” diyen şerefsizdir, namussuzdur. Bu ifade özgürlüğü değil, bu darbe temennisidir.
Ya alkış çalanlar?
Onlara tek laf etmeyeceğim, zira devletine, milletine bu kadar yabancılaşan bir kamyon kasasını dolduramayan bu güruha hiçbir laf etmeyeceğim, değmezler…
Hem “Ülkede diktatörlük var” diyeceksin hem de televizyonlarda ülkenin Cumhurbaşkanını ölümle, darbeyle, zehirlenmeyle tehdit edeceksin ve sonra bunu düşünce özgürlüğü olarak savunacaksın. Tabi, kendileri için özgürlük isteyenler bize de özkörlük’ü reva gördüler.
Yok öyle yağma.
15 Temmuz akşamı denediniz, millet suratınıza gerekli şamarı indirdi, tekrar ederseniz bu sefer millet şamarla karşılık vermeyecek, sizi şeytan taşlar gibi taşlayacak bilin.