Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Arınma yolculuğu (2)


“Yola İnananlarla Çıkılır”

İsmet Özel ne diyordu “Yola inananlarla çıkılır, ikna edilmişlerle değil”. Senin gerçekten teslim olmuş gönülden inanmış yoldaşların var mı ey yolcu bak bir çevrene. Dostlarına, akrabalarına, arkadaşlarına, yarenlerine, evlatlarına. Nerede kiminle berabersen bir bak yanındaki yoldaşına.

Beraber yolu yürüdüğün yoldaşınla, arkadaşınla, dosdoğru yolu, sıratı müstakimi beraber yürüyebilecek misin? Senin dosdoğru yolunun üzerine dizilmişlere dön ve bak. Sonra anlamlı bir soru yönelt: “Bu yükü, bu ağır yükü ben kiminle taşıyacağım?” Çünkü Efendimiz önce bunu sorguluyordu.

Sen yiğitlerden bir yiğit olarak yoldasın ey yolcu. Zorlukları kolay eyleyerek, umudu kuşanmalısın. Karanlıkları aydınlık eyleyerek azme sarılmalısın.

Sen yiğitlerden bir yiğitsin ey yolcu, kirli ve bulanık akan zamana döktüğün gözyaşı ırmağı ile bir dua sıcaklığında ve duruluğunda hep akıyorsun. Havf ve recanın derin teslimiyeti ile Musa Peygamberi hatırla. O çıktığı yolu bilen, bu yolda nasıl davranması gerektiğini farkeden yüreği yumuşak bir peygamberdi. Edep, usul ve erkân ile hani Tuva’ya geldiğinde çarığını çıkarmıştı.

Senin yolculuğun ezelden ebede bir seyr-u süluk ve sen, havf ve reca ile bu yola revan olduğunda umut ve korku arasında bir eşsiz denge kurmalısın yürek coğrafyana ki ibren şaşmasın. Yaşam yolculuğunda dönüşerek, direnerek yola revan olacaksın. Çağın tüm kirliliklerine arkanı dönerek yürüyeceksin hakikat üzere. Usta Nuri Pakdil: “Gerçek iman: Dönüştürücüdür, tüm yeryüzünü; Hak’ka doğru” diyor ya. İşte o zaman tıpkı Usta’nın dediği gibi, bir inkılap duyarlılığı ile hayra, güzelliğe, istikamete attığın her adın seni yaşaman gereken gerçek seferlere taşıyacak ey yolcu unutma! Ayetler akar yüreğine durmaksızın. Sen yeter ki temiz ve pak imanla yönelmesini bil.

De ki: “İşte bu, benim yolumdur. Ben bir basiret üzere Allah’a davet ederim; ben ve bana uyanlar da…” (Yusuf – 108)

Umudu ve sabrı kuşandığın zaman yollar açılır bilesin. Umutsuzluğa yenik düşenler, yeis içinde olanlardır unutma. Senin zamanlarında yollarına çıkan her olumsuzluğa karşı sen azmi kuşanacaksın. Her yeis halinde yeniden yeniden sarılacaksın çare olan, deva olan ayetlere. Umut ve azim ve dâhi istikamet üzere çıktığın yollar seni menziline taşıyacak unutma.

Her kirlenmiş vakit, her kinlenmiş zaman, her körelmiş bozguna uğramış umut, her sönmüş ocak ve yurt inadına seni umuda taşıyacak. Sen sabrı kuşandığında anlayacaksın bu yola gerçekten inanmışlarla çıkılır. Bu yola azmetmiş yiğitlerle çıkılır. Aceleci kalabalıklar kesecek önünü, acizliği kuşanmış yoldaşların olacak, kaypak halleri ile seni çileden çıkaran dostlarını tanıyacaksın aniden, hile ve nice ayartan halleri ile dünya öylece duracak karşında. Sen umuda, sen çarelerin çaresine yönelecek ve yükün ağırlaşsa da sabrı kuşanacaksın. Omuzların çökse de, dizlerinde derman kalmasa da, yine direnecek ve sabırla duayla yöneleceksin Rabbine. Bekleyeceğin duraklar olacak, sonra durmaksızın koşacağın ve yürüyeceğin hayat durakları. Ama nerede, nasıl ve ne şekilde beklemesini, yürümesini bilmezsen yolunu şaşırırsın ey yolcu. Beklemen gereken yerde beklemesini bilmeli, beklememen gereken yerde de yola revan olmalısın.

Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel şekilde mücadele et…”(Nahl – 125)

Yürümen gereken yolda öyle bir yürüyüşle olman gerekir ki ey yolcu her halin ve tavrın davete çağırmalı insanlığı. Söylemlerini bırak, fetvaları bırak, sözlerini unut, tavsiyeleri bir kenara koy, sen şimdi yaşa ve yaşat. Sen şimdi damar damar insanlığın hayatına akan, usul usul sancılara, yokluklara, yaralara, yangınlara merhem olan âdemsin. Sen şifasın, dermansın, dertlere ortak, yolların en has yolcusu, sen en güzel azık, sen en has şifa, sen artık elçisin insanlığa. Şu kararmış göklerde, kana batmış, savaş tamtamlarının yükseldiği yeryüzünde tüm bozgunlara rağmen ayartanlara ve bozulmuş çağa karşı göğsünü siper etmelisin.

Şimdi yolun dik, yolun dar, yolun çıkmazlara varıyor olsa da sen duaya dur ey yolcu. İstiaze ve istiane ile sen en yüce olan Rabbine iltica et ki, yalnız olmadığını anlayasın. Bu kutlu yolculukta seni Rabbine taşıyan yegâne azığın, yolun, dermanın, şifan duadır ey yolcu unutma.

Dar ve çıkmaz vakitlerde, yangınlarda, çaresiz kaldığın, hastalıklara duçar olduğun zor zamanlarda Rabbine nasıl gönülden yöneldinse ey yolcu unutma; nimetler, ödüller, dünyalıklar, ganimetler, evlatlar, has dostlar etrafını sardığında, bollukta, ferahta da Rabbine yönelecek, ona yalvaracaksın.

Yol uzun ve meşakkatli olsa da bu yürüyüş hep sürecek unutma. Zira gerçek inanmış erdemli, soylu bir mümin hak yolunun daimi yolcusu olarak bilecek ki hep yollarda olacak.

Çağın tüm ayartan, çürümüş, bozguna uğramış duraklarında ancak çıkacağın seferlere adım almakla kurtulabilirsin. Dünya kabuğu kalındır, yükü ağırdır, omuzlarına çöker, içine derinden derine çöreklenir seni hep karanlığa ve umutsuzluğa çağırır. Oysa sen dünya kabuğunu kırmalısın. Dünyanın tüm kir ve pisliklerinden arınarak, korkularından, tabularından sıyrılıp, kuşku ve vesvese dürtülerinden kurtularak yürümelisin Hakikat üzere. İşte o zaman, yürüyerek yenileneceksin. İşte o zaman, tüm kokuşmuş hayatlar üzerine yürüdüğünde, tüm körelmiş umutlar üzere yola çıktığında, tükenişlere karşı bir direnişle bilendiğinde, yollar sana açılacak, dualar ırmak ırmak çölleşen ruhuna yürüyerek seni Hakikat ırmağında yıkayacak. O zaman anlayacaksın, yola ikna edilmişlerle değil yola gerçekten inanmışlarla çıkılacağını ve dahi, yolu terketmemek gerektiğini. Her daim yolda, olmak gerektiğini anlayacaksın. Çünkü unutma yürümek teslim olmak, yürümek direnmek, yürümek bilenmek, yürümek arınmak ve yürümek hiçbir zaman alanı terketmemektir.

Yüce Rabbimin yarattığı kâinatta her şey hareket üzere. Her şey yol alıyor, kendi tekâmülüne doğru yola revan oluyor. Dönüşüyor, değişiyor, doluyor, boşalıyor, bozuluyor, çürüyor, tamama eriyor, temizleniyor, arınıyor, kirleniyor ama her haliyle hareket halinde. Unutma durmak çürümektir. Durgun sular içilmez, çünkü durgun sular akmadığı müddetçe bakteri üretir, bozulur ve işte o zaman içilmez olur. Akan su kir tutmaz. Sen de akmalısın ey yolcu durmaksızın akmalısın hayatın damarlarında. Çünkü sen eşref-i mahlûkatsın.

Aktığın ırmakların sonu istikamet üzere ise, yolun arı duru ve pak nehirler gibi arıtarak onararak akıyorsa damarlarında seni izzete, tevhide, adalete, merhamete, istikamete, huzura, kurtuluşa ve dahi cennete taşıyacaktır unutma. Yol onun, yoldaş O’nun unutma. Bu yol hep vardır. Sen olmasan da yol vardır ey yolcu. Sen yorulduğunda başka yolcular yürüyecek bu yolda. O nedenle hakikat olan yoldur, sen yola muhtaçsın. Yol sana muhtaç değildir unutma.

Etrafın kuşatılmış da olsa, dünyalıklar ve ayartanlar her köşe başında seni çağırsa da sen bu istikamet üzere revan olduğun yoldan ayrılma ey yolcu. Unutma bu yolculuğun sonu büyük kurtuluş koşusuna taşıyacak seni Rabbinin müjdelediği gibi:

“Rabbinizin mağfiretine ve takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun.” (Ali İmran – 133)

Selvigül Kandoğmuş Şahin

(Diyanet Aile Dergisi Şubat 2020)