Arif Nihat Asya
"Biz, kısık sesleriz.. minareleri, / Sen, ezansız bırakma, Allah'ım! /
Ya çağır şurda bal yapanlarını; / Ya kovansız bırakma, Allah'ım!" Merhum Arif Nihat Asya'nın "Dua" isimli şiiri böyle başlar. Bu yıl vefatının 40. yılında yad ettiğimiz Asya'yı, Cumhuriyet Dönemi edebiyatımızın en güçlü temsilcilerinden biri olarak, millu00ee ruhla kaleme aldığı şiirleriyle hatırlıyoruz. 7 Şubat 1904'te Çatalca'da doğdu. 7 günlükken babasını kaybeden yoksul bir ailenin çocuğuydu. 5 yaşında tahin satarak ailesine katkıda bulundu. Zor şartlar altında tahsilini ve Yüksek Öğretmen Okulu Edebiyat Bölümü'nü bitirdi. Liselerde edebiyat öğretmeni ve müdürü oldu. Milliyetçi olduğu için, dönemin CHP hükümeti tarafından defalarca sürgün edildi. 1950'de Seyhan Milletvekili oldu. Mevlana sevgisini Kubbe-i Hadra eserinde anlattı. Yeni İstanbul ve Babıali'de Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Kıbrıs'ta iki yıl kaldı. 1962'de emekliye ayrıldı, 5 Ocak 1975 tarihinde vefat etti. Ankara Karşıyaka Mezarlığı'nda yatıyor.
Serbest şiire yerli elbise giydirebilen müstesna sanatkar, hatıralarında babasından kendisine miras olarak eski bir yatak, bir güneş saati ve İbrahim Hakkı Hazretleri'nin Marifetname isimli eserinin kaldığını belirtir. Bu uzun hikaye Unutulmayan Edebiyatçılar isimli kitabımda geçer. Dürüst karakteri, kibarlığı ve mertliği ile tanınan şair, aşk derecesinde vatanını seven, millu00ee ve manevu00ee değerlerine bağlı, müsamahalı bir mizaca sahipti. Şiir dili, halk dilinden, herkesin anlayabileceği gerçek bir Türkçeden meydana gelir. Zaferlerimizi, insanımızın ince ruhluluğunu, Mehmetçiğin kahramanlığını coşku ve inançla söyleyen bir şairimizdir.
Dış çevre, tabiat ve göz önündeki alem kadar iç dünya da şiirine akseder. Eski aşk hikayelerimizi şiirinde çağdaş bir biçim ve yeni bir söyleyişle dile getirir. Divan şairlerine hayrandır, Mevlana'ya muhabbeti ise ziyadedir. Eski şiirimize, musikimize ve geleneklerimize bağlıdır. Osmanlı'ya hayranlı şiirlerine aksetmiştir. Asya'da İslamu00ee inanç ile millu00ee şuur kaynaşmıştır. Şiirinde din büyüklerinin tasavvuf ehlinin hayat hikayeleri kadar Ergenekon, Oğuz Destanları da geniş yer bulur. Önceleri romantik Turancılık fikrine kapılan Asya, Anadolu'yu yakından ve içerden tanıdıkça Yahya Kemal çizgisindeki milliyetçilik anlayışına yakınlaşır. Memleketçi ve Anadolucu şair olarak millu00ee değerlerin ve medeniyetimizin savunulmasını ister.
Bütünüyle memleket şiiri olan eserlerinde insanımızın duygu ve düşünceleri, hüznü, coşkusu, gelenek ve inanışları kısacası bütün hassasiyetleri mevcuttur. Bir şiirde gelinlik kızların duygularını terennüm ederken, diğer mısralarında bayrak ve vatan sevgisini, öteki eserinde ise manevu00ee hislerini dile getirir. Asya bir destan şairi olduğu kadar bir hayat şairidir de. Köylümüzün, esnafımızın, çiftçimizin, orta insanımızın dert ve ıstıraplarını mısra mısra onda buluruz. Millu00ee duyguları, marş havasında bu şiirlerde görürüz. Değerlerini, karşı çıkan bazı aydınlara karşı savunur. Şair, bu çaba içinde derbeder bir üsluba değil, aksine titiz bir ifadeye sahiptir. Dili kuyumcu titizliğiyle işler. İnce mecazlar ve telmihlerle şiirini süsler. Hayal alemi geniştir. Maziden gücünü alır, istikbale koşar. Şiirinde bayrak, vatan, ecdat sevgisi kadar gelecek ümidi de hakimdir.
Arif Nihat Asya, serbest şiiri ustalıkla kullanabilmiş mükemmeliyetçi bir şairdir. Onun gerek "Bayrak", gerek "Dua" ve "Naat" gibi şiirleri serbest ölçüyle yazılmış kuvvetli şiirlerdir. Asya bu şiirlerinde sağlam bir altyapı ve mükemmel bir teknikle mısralarını örer. Yerli yerine oturmuş kelime ve mısralar bu şiirlerdeki ses uyumunu sağlamlaştırır. Büyük bir ahenk ve musikinin müşahede edildiği bu şiirlerde bir mütefekkirin ince ölçülerini meydana getiren bir kurgu görürüz. Asya, birçok büyük şairde görüldüğü nesirde sağlam ve akıcı bir üsluba sahiptir. O sadece şiiri ile değil, ahenkli nesirleriyle de millu00ee edebiyatımızın güçlü sesi olmuştur. Şiiri en geniş imkanlarla, aruz, hece ve serbest tarzlarıyla kullanarak, artistik nesri yazarak her iki vadide de iddialı olduğunu göstermiştir. Hem nazımda, hem de nesirde sayısız eser veren edibimiz, mazi ile gelecek arasında bir köprü olmayı kendine görev kabul etmiş, "Bayrak Şairi" olarak edebiyatımıza mal olmuştur.
Bir dil ve üslu00fbp sanatkarı olan Arif Nihat, gerek şiirde gerekse nesirde ele aldığı konuları işlerken dili sanatkarane ve titiz şekilde kullanır. Milleti meydana getiren manevu00ee unsurlardan birinin de dil olduğunu kabul eden Asya, Türkçenin büyük imparatorluklar kuran bir milletin dili olduğunu, bu yüzden Türkçeleştirdiğimiz her kelimenin Türkçe olduğunu müdafaa eder. Türkçenin zamanla sadeleşeceğine inanır, ancak zorlamalara ve gereksiz müdahalelere karşı çıkar. "Bu kelimelerin aslı Türkçe değildir." diyerek yapılan tasfiyelerin dile ve millete büyük bir ihanet olduğu görüşündedir. Dilin kendine göre kanunları bulunan bir müessese olduğu idrakindedir. Müdahalelerin olmaması halinde Türkçenin enginliğini ve zenginliğini göstereceği kanaatini taşır.
Eserlerinde tarihimizin, medeniyetimizin adeta haritasını çizer. Çeşmeler, çiniler, kubbeler, camiler, zaferler, sanatkarlarımız, minyatürümüz, mimarimiz, kısacası mazi bütün ihtişamıyla ve zarafetiyle Asya'nın şiirini taçlandırır. Şair, bazen bir akıncı beyi gibi at koşturur zafer meydanlarında... Kimi zaman bir derviştir elinde asa tozlu yollarda... u00c2şık olur bazen sevdiceğine türkü yakar, bazen de bir bilgedir kitaplara kapanır. Oğuz atlısı, Selçuklu seyyahı, Osmanlı cengaveri, Cumhuriyet münevveridir. Hülasa, Müslüman Türk'ün karakter timsalidir. Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor, Kökler ve Dallar, Top Sesleri, Kanatlarını Arayanlar ile Ses ve Toprak eserlerinden birkaçı. Bayrak şiiri şu mısralarla başlar: "Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü... / Kızkardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü, / Işık ışık, dalga dalga bayrağım, / Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım." Edibimizi rahmetle anıyorum.