Arazi fanatizmine insani feda etmek
Toplumumuzda şiddet, her an yaşanabilen ve karşılaşılabilen insani bir facia haline gelmiştir. Bütün sorunların şiddet yoluyla çözülebileceğini içselleştiren insanlar, en küçük bir fırsatta şiddete sarılmakta ve birbirlerini ortadan kaldırmaya yönelmektedirler. Problem yaşadığı insanı öldürmekle sorunun ortadan kalkacağı yanılsaması içinde olan kişiler, muhataplarının insan olduğu gerçeğini hiçbir şekilde umursamamaktadırlar. Şiddet sorunu, her açıdan yüzleşmemiz, sorgulamamız ve yeniden değerlendirmemiz gereken yıkıcı bir facia olarak karşımızdadır.
Şiddetin yol açtığı toplumsal facianın en son örneği, Urfa’da yaşandı. Urfa’nın Siverek ilçesinde iki akraba aile arasında arazi anlaşmazlığı yüzünden çıkan kavgada 6 kişinin öldüğü, 10’a yakın kişinin yaralandığı bildirilmektedir. Basit bir arazi anlaşmazlığı uğruna çok sayıda insanın öldürülmesine neden olan bu çılgınlığın, cehaletin ve fanatizmin iyi sorgulanması gerekmektedir.
Ülkemizin her bölgesinde arazi kavgaları, kanayan bir insani yara olarak yaşanmaktadır. Doğu ve Güneydoğu illerinde arazi kavgalarının yoğun, yaygın ve uzun zamanı kapsayan şekilde yaşandığı görülmektedir. Kars, Urfa, Mardin, Diyarbakır, Van, Muş, Şırnak gibi yerlerde arazi kavgalarına dair haberler sık bir şekilde medyada yer almaktadır.
Doğu ve Güneydoğu illerinde 1984 yılından beri yoğunluk derecesi değişen bir şiddet ve çatışma iklimi hakimdir. Bölgede süren düşük yoğunluklu olarak ifade edilen çatışma sürecinin yanında aileler arasında varolan kan ve arazi davaları da şiddeti besleyen sosyal sorunlardır. Kişiler, gruplar ve aileler, kendi aralarındaki arazi ve kan davası gibi sorunları çözemeyince, kolaylıkla silaha sarılabilmekte ve birbirlerini ortadan kaldırabilmektedirler.
Arazi ve kan davası gibi sorunlar, tali sorunlar düzeyine indirgenemez. Arazi ve kan davalarının bölgenin sosyal ve ekonomik yapısının asli sorunları olduğu gerçeği, hiçbir şekilde ihmal edilmemelidir. Arazi ve kan davası gibi sorunlar devam ettiği sürece, toplumsal hayatta normalleşme hiçbir şekilde sağlanamamakta, insanlar normal bir şekilde günlük hayatlarındaki işlerine ve güçlerine dönememektedirler. Arazi ve kan davaları, Doğu ve Güneydoğu illerinde günlük hayatı her an patlamaya hazır bomba haline getirmektedir. Urfa’nın Siverek ilçesinde en son yaşanan arazi katliamını, günlük hayatın ölümcül bir bomba gibi infilak etmesinin bir tezahürü olarak değerlendirebiliriz.
Doğu ve Güneydoğu illerinde 40 yıla yakın süredir devam eden çatışmalı süreçten dolayı, kişilerin, ailelerin, aşiretlerin ve grupların yoğun bir şekilde silahlandıklarını söyleyebiliriz. İnsanlar, buralarda kolaylıkla silaha ulaşabilmekte, sahip olabilmekte ve kullanabilmektedir. Toplumsal hayat, silahlardan arındırılmadığı sürece, buralarda toplumsal rehabilitasyonun sağlanması zor gözükmektedir. Silahı yücelten ve meşrulaştıran, kültürel kaynaklar kurutulmalıdır. Başka bir ifade ile silahlar, ilk önce insanların beyninden atılmalıdır. Siverek katliamı, bölgede silahların toplanmasının acil bir ihtiyaç olduğunu, silahlanma çılgınlığıyla çok yönlü mücadele etmenin gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Doğu ve Güneydoğu illerinde yoğun bir yoksulluk ve işsizlik yaşanmaktadır. İnsanlar, enerjilerinin çoğunu kahve köşelerinde tüketmektedirler. Yapacak hiçbir işi olmayan, hayatını kazanmak için üretemeyen insanlar, içlerinde büyük öfkeler ve husumetler biriktirmektedirler. Arazi anlaşmazlıkları ve kan davaları, biriktirilen öfkelerin ve düşmanlıkların korkunç bir şekilde ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Hayatını kazanmak için çalışan insanların, kan davası ve arazi anlaşmazlıklarına daha az karıştığını söyleyebiliriz. Arazi ve kan davalarına alternatif olarak üretmeye ve çalışmaya dayalı bir hayat tarzı geliştirilmelidir.
Arazi anlaşmazlıkları, kolaylıkla çözülebilen davalar değildir. Uzun süren arazi anlaşmazlıklarından dolayı insanlar, birbirlerine karşı rehabilite edilmesi zor husumetler duymaktadırlar. İnsanlar, araziyi en yüksek değer olarak görmekte, küçük arazi parçaları uğruna akrabalarını bile öldürebilmektedirler. Arazinin en kârlı ve kazançlı rant kaynağı olarak görülmesi, arazi anlaşmazlıklarının gelecekte de bir çok insanın hayatına mal olmasından kaygı duymamıza yol açmaktadır.
Arazi dahil hiçbir şey, insan hayatından daha değerli değildir. Küçük bir arazi için yakın akrabalarını öldürme çılgınlığı içinde olan kişilere, insan hayatını korumanın en büyük erdem olduğu ve insan hayatına saygının en asli fıtri değer olduğu konusunda farkındalık oluşturulmalıdır. İnsanı değer görmemenin, onun yerine arazi, siyaset, güç gibi şeyleri geçirmenin sonucu fanatizm ve cehalettir. Urfa Siverek’te yaşanan facia, en büyük düşmanımızın cehalet ve fanatizm olduğunu bir kez daha göstermiştir.