Araplar tehlikenin farkındalar mı?
Filistin’de devam eden Batı destekli İsrail vahşeti bölgede barış umutlarını ne yazık ki yok etmektedir. Bölgeyi iki faktör etkilemektedir. Biri müdahaleci ve hegemunik Amerikan’ın varlığı, diğeri İsrail’in terör faaliyetleridir. Özellikle Netenyahu tekrar Başbakan seçildikten sonra, İsrail bölgede terörün şiddetini artırmaktadır.
Filistin’de İsrail barbarlığı ve
işgali devam ederken, gözü dönmüş Netanyahu ve çetesi, Lübna’nı da işgal etmeye
çalışmaktadır. Yani işgal ve vahşet dalga dalga tüm bölgeyi yıkıma uğratacak
şekilde yayılırken, bugün AB ve Körfez Şirketler Konseyi, Brüksel’de devlet
başkanları seviyesinde ilk zirve toplantısını gerçekleştirecektir.
Peki, AB-Körfez
Şirketler Konseyi ne zaman kuruldu?
AB-Körfez ülkeleri İşbirliği Konseyi
1988 yılında imzalanan bir anlaşma ile kurulmuştu. Anlaşmanın bir tarafında AB
ülkeleri, diğer tarafında, Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve
Birleşik Arap Emirlikleri bulunmaktadır. Anlaşma metninde, ‘’Avrupa’nın
stratejik bir bölgesinde ticaret ilişkilerini ve istikrarı iyileştirmeyi
amaçlamaktadır’’ diye yazar.
AB-Körfez İşbirliği Konseyi, Mayıs
2017’de özel sektörü de içeren ticaret ve yatırım konuları üzerine özel bir
diyalog başlatmışlardı. Yayınlanan ‘’diyalog’’ raporunda, ‘’karşılıklı ticareti
geliştirmek, pazar erişimini rahatsız eden ve istikrarı bozan unsurlarla ortak
mücadele etmesi’’ yer alır.
***
Bugün İsrail’in estirdiği vahşet ve
işgal ile tam da bölge istikrarını bozmuyor mu? Elbette İsrail, ‘’Ortadoğu’nun’’
güvenlik ve istikrarını her zamankinden daha fazla tehdit ettiği son derece
açıktır. O hâlde gün, Körfez Konseyinin Avrupalılara, imzaladıkları anlaşmayı
hatırlatma günüdür. Zira herşey güvenlikle başlar.
Güvenlik konusu kalıcı olarak ele
alınmadığı sürece, ekonomik kalkınma sürdürülebilir mi? Filistin ve Lübnan’da
devam eden İsrail vahşetti ve işgali, büyük bir savaş tehdidine işaret
etmektedir. Hakkını teslim etmek için söylemeliyiz ki bu tehdidi ilk gören,
Süleyman Seyfi Öğün Hoca’dır.
Rusya ile Ukrayna arasında devam
eden savaş nedeniyle Batı’nın Rusya’ya uguladığı ambargo, Avrupa’yı ciddi bir
enerji krizi ile karşı karşıya bırakmıştır. Onun için Avrupa, Körfezin
petrolüne muhtaçtır. Bu nedenle Körfez ülkeleri, sahip olduğu petrol kartını, barış
ve güvenliği sağlamak için kullanmalıdır.
Körfez Ülke liderleri, İsrail’in
tasmasını elinde tutan Batı’ya korkmadan demelidir ki ‘’ İsrail vahşetini
durdurmadıkça peterolümüzü size vermiyoruz’’ Dünyadaki şartları dikkate
aldığımızda Petrol, Körfez ülkelerine bölge ve dünya barışını sağlamak için,
önemli bir fırsat sunmaktadır. Araplar bu fırsatı, doğru
değerlendirebilirlerse, tarihin doğru yerinde yer alarak ve tarihe geçerler.
Uluslararası ilişkilerde
caydırıcılık yeni bir kavram değildir. Tarih boyunca, ülkeler sahip oldukları
askeri ve ekonomik imkânları güvenliklerini ve çıkarlarını korumak için
kullanmışlardır. Ancak Körfez ülke liderleri, sahadaki gelişmeleri etkileyecek
petrol kartını kullanıp kullanmayacakları, şüpheli görünmektedir. Zira tehlikenin
bir gün onların da kapısını çalacaklarının henüz farkında değiller.