Dolar (USD)
34.62
Euro (EUR)
36.22
Gram Altın
2918.71
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Temmuz 2014

ARAP-FARS-İŞİD, NEDEN?

ARAP-FARS-İŞİD, NEDEN?

ABD işgalinden sonra kendisi olmaktan çıkan Irak şimdi de içerde "mezhep görünümlü savaşlara"sahne oluyor.

Irak'ta Geçtiğimiz Haziran ayında İŞİD'in Musul'u ele geçirmesi ile yeni bir tartışma başladı;

Şii-Sünni kavgası. Başbakan ve Cumhurbaşkanıadayı Sayın R. Tayyip Erdoğan'ın da haklı olarak Islam dünyasına sitem ederek mezhep kavgalarına karşı durmamızın gerekli olduğunu, bu kavganın islam dünyasına büyük zararlar verdiğini belirttiği bu kavga hakikaten İslam dünyasınıyakıp kavuruyor.

İŞİD'in Irak'ın Sünni bölgesindeki ilerleyişi ile ilgili çok şey söyleniyor;

Dışyönlendirme, Sünnilerin isyanı, aşiretlerin ganimete saldırısı vs.

Aslında ne?

Ancak biz olaya farklı bir perspektiften bakarak tarihin derinliklerinde bugünlere ışık tutacak bir şeyler bulabileceğimizi umuyoruz.

Şiilik-Sünnilik olmadan önce de var olan bir mücadeledir Arap-İran/Fars kavgası. Resul-i Ekrem as dünyaya teşrif buyurmadan asırlarca önce başlayan bir sorunudur tarafların.

Gerçi İslam'dan çok önceleri başlamıştı Fars-Arap kaynaşması. Göçebe olan Arap kabileleri, İmparatorluk kurmuş Farslara karşı zayıf olsa da son derece asalet sahibiydiler. Araplar Farslarla ilk karşılaşmadan itibaren ekonomik, gelenek ve yönetimde erdemliliği esas almışlardı.

Hicaz'ın güneyindeki Arap kabileleri Bizans ve İran'ın himayesine yerleşmek üzere Kuzey'e göçediyorlardı. Sasani döneminde (MS 225-250) hız kazanan göçlerde, bugünkü Arabistan'ın Kuzeyine giden kimi kabileler Mezopotamya bölgesine yerleşirler. İran'ın kontrolündeki bu bölgeye göçen Arap kabileler önceleri İranlılardan lütuf ve ihsanlar görür.

Bu göçlerde öne çıkan kabileler Hanife Oğulları, Abdulkayslar, Temim Oğulları, Lahmiler, Şeyban Oğulları gibi insani özellikleri ve asaletleriyle tanınan bilinen kabilelerdi. Göçeden bu kabileler beli bir süre sonra lütuf yerine İranlıların istismarına maruz kalırlar. Bu istismar İranlı yöneticilerin Arap kabilelerini sömürgeleştirilmelerine kadar varır.

Arap kabileleri kontrol altına alan İranlı idareciler bu kabilelerin insan gücünden, ekonomik ve kılıç gücünden yararlanıyordu. Neticede adil olmayan insanların oluşturdukları İmparatorlukların karakteristik özellikleri İranlılarda da baş gösteriyordu.

Yaklaşık 300 yıl İran/Fars İmparatorluğunun çıkarlarını esas alan ve sorunsuz devam eden bu beraberlik M. S. 520'den itibaren bozulmaya başladı.

Ülkede her şey İranlıların istedikleri gibi gitmiyor. Göçten sonra onlarca yıl İranlılarla Araplar arasında ciddi bir sorun yaşanmasa da sonraki yıllar için sorunsuzluk söz konusu olmuyor, nitekim İran İmparatorluğundaki iççekişmeler, iktisadi zayıflık ve buna bağlı başlayan sorunlar u2013ki bunların başında bu Arap kabilelerine getirilen ağır vergi yükümlülüğü gelir- Arapların İranlılara bakış ve bağlılığında ciddi sarsıntılara yol açıyor.

Ağırlaşan şartlar Arapların isyan etmelerine kapı araladı. İranlılar isyanı bastıracak güce sahip oldukları için kabilelere baskıları arttırdı. Arap Kabileler asırlarca bağlılıkta kusur etmedikleri İranlıların kendilerine reva gördükleri kabul edilemez muamelelere karşı koymak için İran içlerinden başlamak üzere çeşitli saldırılar düzenlediler. Bu saldırılar İran'ın hakimiyetini ciddi anlamda sarstı.

Arap Kabileleri de gelinen aşamanın kendileri için ölüm-kalım anlamına geldiğini çok iyi biliyorlardı ki artık geri dönüşü olmayan başkaldırılarını diğer kabilelerle beraber sürdürdüler.

Arap kabilelerinin İranlılara başkaldırıları önceleri İmparatorlukta şok etkisi yapıyor. Bu sebeple göçlerin ilk yıllarında Arapların topraklarına yerleşmelerine sevinen İranlılar kendilerinden olmayan bu kabilelere artık fazlalık hatta düşman gözüyle bakmaya başlıyor. Bu tarihten sonra Arapların İranlılarla bir arada olmalarına imkan kalmamış, yaklaşık 90 yıllık huzursuzluk yerini savaşa bırakıyordu, lakin ciddi bir sorunları kalmıştı Arap kabilelerin:

Organizatör, yani bir komutan, bir lider lazımdı. Çok geçmeden isyan hareketi komutanınıda doğurdu, Şeyban Oğulları kabilesi Reisi Müsennab. Harise. Asırlarca birlikte yaşayan İranlılarla Araplar artık savaşarak birbirlerini yok edecek yola giriyordu.

Rivayet o ki, zamanında göçüp İran topraklarına gelen Arap Kabilesi Lahmiler Krallık ilan etmişlerdi. İranlılar buna çok öfkeleniyor ve Arap Kabilelerinin artık kontrol altına alınmayacağını düşünüyordu. İlişkileri kopma noktasına getiren olay ise Kisra Perviz'in döneminde (M.S. 592-638) başladı. Perviz Hire Kralı Nu'man b. Munzir'den kızınıharemine göndermesini istiyor. Arapların sahip oldukları değerlerle bağdaşmayan onur kırıcı bu istek Nu'man tarafından red edildi ve bu da iki tarafın kopuşunu hızlandırdı.

Asaletlerine düşkün Araplar bu çirkin teklifi görüşmek üzere Kisra'ya durumu anlatmak üzere Nu'man'ı görevlendirdi. Nu'man Medain'e giderek durumu anlattı. Bunun üzerine Nu'man zindana atıldıve bir süre sonra fillerin ayakları altında can verdi.

Bölgeye atanan yeni vali İyas b. Kabise, Nu'man'ın Kisra'nın huzuruna gitmeden önce Bekr b. Vail kabilesinden olan Şeyban Oğullarına teslim ettiği ailesini istedi. Şeyban Oğulları Nu'man'ın kendilerine emanet ettiği hiçbir şeyi İyas'a vermeyeceklerini bildirdi. İyas, İran ordusundan destek alarak b. Vail Kabilesine savaşilan etti. Bekr b. Vail kabilesi ile İyas'ın ordusu su kuyusu olan Zu00fbKaar'da savaştılar. Araplarla ilk kez bu denli büyük bir savaşyaşayan İranlılar savaşta ağır bir yenilgi alırlar.

Araplardan beklenmedik bir yenilgi alan İranlıların bundan sonra Arap kabilelerine karşıdostça davranmalarımümkün olmuyordu. Zaten asırlardır sömürdükleri Arap kabilelerini artık düşman görüp topraklarından çıkarma isteklerini saklamıyorlardı.

Hz. Peygamber AS döneminde Arap kabileleri ile Kisra arasındaki savaşlarda Arap kabilelerin üstün geldiği duyulduğunda Resul-i Ekrem'in mutlu olduğunu kaydeden tarihçiler var. Zira Peygamber SAV Kisra'ya İslam'a davet edince Kisra derhal bu daveti red etmişti. Böylece İran Peygamber SAV ile ilişkiyi en başta sona erdirmişti.

Hz. Ebu Bekir döneminde ise Müsenna b. Harise Medine'ye davet edildi. Ona Medine görevlisi olduğuna dair hilat ve bayrak verildi. Bundan sonra İranlılarla Arap kabileleri arasında meydana gelen savaşlar bu Kabilelerin Müslüman olmamalarına rağmen İranlılar nezdinde Medine/İslam adına yapılan savaşhavasıoluştu.

İşin en garip tarafı, bu kadar köklüdevlet geleneği olan İranlılar kendilerine "sığınmacı"olarak gelen Arap kabilelerine güçyetiremiyordu. Daha sonralarıise çöküşlerinin hızlanmasıyine Araplar eliyle oldu Farsların.

İslamın davetini en başta reddeden İranlılar, koca imparatorlukları-üstelik zamanında ülkelerine göçen Arapların etkisiyle- yıkılıp ülkeleri de kısa bir süre sonra Müslümanlar tarafından feth edilince nasıl bir halet-i ruhiyeye düştüklerini tam olarak bilmiyoruz.

Ama o gün bu gündür İran, İslam ve Araplarla "ne ve hangi" sorunlarıyaşadığınıgörüyoruz.

Son 'ama':

CumhurunbaşkanıSayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki YENI TÜRKİYE bu mezhep kavgalarının da önüne geçecek, yazın ve vakti gelince de hatırlatın.

@ahmetay_