Arakan katliamının perde arkası
Gerek Cumhurbaşkanımızın açıklamaları, bayram arefesi yaptığı telefon trafiği, Arakan'ı BM genel kuruluna taşıma kararlılığı, gerekse hükümet üyelerinin açıklamaları; hatta komşu ülkelerine hitaben "masraflarınızı karşılarız" çağrısı Türkiye Cumhuriyeti'nin "mazlumların hamisi" olma misyonuna çok yakıştı. Bu yakışır adımlar bizlerin gurur vesilesi olurken diğer taraftan bölgede yaşananlarının gerekçelerini ve perde arkasını anlamaya çalışmakta fayda var.
Resmi adıyla Myanmar Birliği Cumhuriyeti, bilinen adıyla Burma... Güneydoğu Asya'da, Andaman Denizi ve Bengal Körfezi kıyısında, Bangladeş, Çin ve Hindistan ve Tayland'a komşu olan bir ülke. Arakan ise Myanmar'ın 7 eyaletinden birisi ve Bangladeş-Burma sınırında yer alıyor.
Stratejik olarak önemli bir noktada yer alan ülke, kısa süre önce dünya kamuyounda yaptığı "açılımlarla" konuşulmuştu. Öncelikle 'Batı'nın çeşitli baskı unsurları ile bölücü terör örgütü üyeleri affedildi. Ekonomik anlamda bir çok yeni adım atıldı. Özelleştirmeler ve altyapı zenginliklerinin yabancı şirketlere satışına izin veren yasal düzenlemeler yapıldı. Bu gelişmelerin akabinde ülkeye çeyrek asırdır uygulanan batı amabargosu kaldırıldı ve başta ABD olmak üzere bir çok ülke Bruma'da büyükelçilikler açtı. 2011 yılında dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton Bruma'yı ziyaret etmiş ve yarım asır sonra bölgeye ziyaret gerçekleştiren ilk ABD'li devlet yetkilisi olmuştu. Bu tarihten sonra başta İngiliz menşeililer olmak üzere bir çok uluslararası şirket başta petrol ve iletişim olmak üzere Bruma'da yatırımlar yapmaya başladı. Madencilik anlamında bir çok şirket kuruldu.
Myanmar'da Çin'in merkezinden başlayan ve ülke üzerinden geçerek Bengal Körfezi'ne uzanan çok önemli petrol ve doğalgaz hatları mevcut. Ayrıca şu anda "Müslümanlara yapılan zulümle" gündemde olan Arakan'ın başkenti Sittwe, Çin'in kullandığı en büyük liman!
Şimdi bu bilgiler ışığında Arakan olayına yeniden bakalım.
Aslında sorunun başlangıcı İngiltere'den bağımsızlığın kazanıldığı 1948'e kadar götürülebilir. Budist bir devlet olarak kurulan ülkede müslüman nüfus herzaman bir azınlık olarak görülmüş ve bir çok haktan mahrum bırakılmış. Ancak olayların katliam noktasına gelmesi yakın bir zamana denk geliyor. (Tarihe dikkat) 2012 yılının başlarında Myanmarlı bir kadının tecevüze uğrayarak öldürülmesi bugünkü çatışmaların fitilini ateşledi. Bu tarihten itibaren daha önce temelleri atılan bazı "İslamcı Gruplar" silahlı direniş kararı aldılar. Şu anda başını Rohingya Kurtuluş Ordusu olarak isimlendirilen grubun çektiği kitle Myanmar Devletine karşı hak arayışı içerisindeler. Talepleri; vatandaşlık haklarının verilmesi, kültürel ve dinsel olarak tanınmak. Buna karşılık Arakan sorununu kabul etmeyen Myanmar Devleti konuyu kendisine saldıran 'aşırılıkçı teröristlere' yapılan meşru operasyonlar olarak lanse ediyor.
Çin ile süregiden hegemonya savaşı düşünüldüğünde ABD ve 'Küresel Çete'nin hedef noktası olan bir bölgede ve stratejik bir konumda yer alan ülke için etnik ve dinsel temelli ayrışmaların kaşınmasının nedenlerini anlamak çok da zor değil. Irak'ı hatırlayalım, batı medyasının attığı manşetleri; "Şii gruplar Sünnilerin camilerini bombaladı" ya da "Sünni radikal gruplar Şii türbelerine saldırdı"... ve Suriye de DAEŞ için, Esad ve diğer gruplar için kullanılan haber başlıklarını... Ne kadar benziyor!
ABD ve 'Küresel Çete', Çin'i tamamen çevrelemek istiyor. Myanmar ise bu minvalde kullanışlı ve stratejik alanlardan birisi... Taktik; bir bölgeye müdahale için dinsel veya etnik sorunları kaşımak... Usül; bölgesel dengelere göre, maddi olanaklar sağlayarak çatışma ortamı oluşturmak, devletleri yöneten devşirilmişler eliyle operasyonlar yapmak, hiçbiri olmuyorsa kılıktan kılığa girmek. Bir gün Şii olup Sünnileri bombalamak/bombalatmak, diğer gün Şii olmak!..Birgün Arakanlı Müslüman olup Myanmar'da bombalı eylem yapmak/yaptırmak veyahut bir Budist olup "Müslüman kadınlara tecavüz etmek/ettirmek"... Ta ki "demokrasi götüreceğiz" bahanesiyle veya "Zulme dur diyeceğiz" gerekçesiyle bölgeye yerleşene kadar...
Irak'ta tecavüze uğrayan kadınları görmeyen, Suriye'de yerlerinden edilen milyonları insandan saymayan, Yemen'de, Filistin'de yaşanan trajedilere kulak tıkayan batının Arakan duyarı normal mi? BBC'nin, CNN'in manşetleri insanlık adına mı? BM'nin terörist gördükleri müslüman dünyasından bir grubu (Arakanlılar) dünyada en çok zulüm gören azınlıklar arasında sayması adalet arayışından mı?
'Küresel Çete' hegemonya savaşında yeni bir oyun kuruyor. Kurulan oyuna bizi gönüllü piyonlar yapıyorlar ve başka alternatifte bırakmıyorlar... Tabi ki Müslüman kardeşlerimizin zulme uğramasına asla sessiz kalmayacağız. En yüksek tondan zulme dur diyeceğiz. Elimiz yettiğince yardım edeceğiz. Ancak perdenin arkasını da görmek çok önemli...