Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Ekim 2019

Arafta Kalmışlık

Sabri Hoca, vaktiyle Araf’ta kalanlara kızıyordu. Gün geldi, vakti kuşanıyorum dediğinde Araf’ta kalanları da uyandırayım, demişti. Ama modern hayat ve modern hayatın insana sunduğu hızlı yaşama biçimi; Sabri Hocaya değil vakti kuşanmayı bazen vakte küsmeyi de beraberinde getirmişti

Sabri Hoca gelinen zaman içerisinde Araf’ta kalmanın bir tercih değil bir tercihsizlik olduğunu öğrenmişti. Şimdi gelinen noktada olaylar ve olayları anlama çabası Sabri Hocayı bir hayli yoruyor. Araf’ta kalma meselesinde “acaba ben de mi” diye içinde bir şüphe uyanıyordu. “Ben de mi Araf’ta kalmışım?” sorusu Sabri Hocayı maddi olana meyletme iştihasıyla ilgiliydi. O, biliyordu ki son zamanlarda yaptığı bazı maddi işler manevi işlerinin önüne geçmişti.

Sabri Hoca bunları düşünürken vakit ikindiyi geçmişti. İçinden kindi namazını kılmayı geçirdi. Fakat ona bir ses, “Mustafa Kutlu’nun ‘İkindi Namazını oku’ demişti. Mustafa Kutlu’nun “İkindi Namazı” hikayesini okudu, biraz kendine geldi. Kendine gelir gelmez hemen ikindi namazına durdu. O, biliyordu ki maddi olana, yani nesneye meyletme; insanı manevilikten uzaklaştırıyordu. Özellikle kalabalık şehirlerde hayata tutunma çabaları değişen değer yargıları geleneğin yaşatılmasına imkan tanımıyordu. Bu nedenle Sabri Hoca, kendini “İkindiyi Kılmak” hikâyesindeki Recai Hoca gibi görüyordu. Sabri Hoca da Recai Bey sadece dindar değil, dindarlığın gerektirdiği, vefa, ahlak, iş ahlakı, yardımseverlik, büyüklerini sayma, dost ve akraba ziyareti, işinde en iyisi olmak, sabır, iyilik algısı...

Sabri Hoca, Recai Hoca gibi, “Araf’ta Kaldığını” biliyor ve ne kadar çok ötelediği manevi değeri varsa onları öncelemeye başlamıştı. O, Recai Hoca’dan aldığı dersle postmodernistleri çözmeye çalışıyordu. Kendisi, zaten modernistlerle bir türlü anlaşamamıştı. Daha doğrusu onlarla geçinememişti. Fizik kurallarına göre dünyanın yönetildiği bir ortamdan çıkarak bir gün çıkacak olan fırtınada hepsinin savrulup yok olacağını biliyordu. Ki rahma çağdaş değerlerle yaklaşan modernistler birer birer yok olup gittiler.

Sabri Hocanın şimdi tek derdi var. O da postmodernistlerle... Fakat şu soruyu sormadan da edemiyordu. Acaba kendisi de Recai Hoca gibi farkında varmadan postmodernist mi olmuştu. Yoksa Postmodernistler Recai Hoca’yı uçurumun kenarına sürükledikleri gibi Sabri Hoca’yı da mı oraya sürüklüyorlardı. Sabri Hoca, birinci cevabın kendilerine haksızlık olduğunu düşünüyordu. Olsa olsa kendisi de Recai Hoca gibi uçurumun kenarında sürüklenmişti. Aslında postmodernistler de uçurumun kenarındaydılar. Uçurumun kenarına sürükledikleriyle beraber.

Sabri Hoca, Araf’ta kalanların postmodernistler olduğunu düşünüyordu. Ama postmodernistlerin de insan hafızasında bıraktıkları tahribat vardı. Ve Sabri Hoca gibileri de bu tahribattan etkilenmişlerdi. Bu nedenledir ki Sabri Hoca şu aforizmaya sığınmıştı. “Araf’a varmak, Araf’ta kalmak değildir.” Bunu şöyle açıklıyordu; Araf’a hangi taraftan geldiğiniz önemli. Cennete doğru bir yolculuk mu yapacaksınız yoksa cehenneme doğru mu gideceksiniz. Önce bunu bilmek gerekir. Yine bunun yanında sizi cennete götürecek iyilik taşı olduğu gibi cehenneme götürecek iyilik taşların da mevcudiyetinden bahsediyordu.

Sabri Hoca bu meseleyi daha sarih anlatabilmek için kadim bir hikaye anlattı. Hikaye şöyleydi: Hani dalgıçlar denize dalar; denizin altında aceleyle ellerine ne geçerse toplarlar ya ... İnci bulurum umuduyla her şeyi torbalarına doldurur. Fakat o koca denizin dibinden çıktılar mı iri ve kıymetli inci kimin torbasındaysa meydana çıkar. Birine küçük bir inci, diğerine iri bir taş veya boncuk.. Bütün bunların sağlaması ne olur. Tevekkül olur.

Yola çıkmak, yolda kalmaktan iyidir. Yüreğinizin kaldığı yere bedeninizi götürürseniz Araf’ta kalmaktan kurtulursunuz. Bunun için hiç kalbim geride kaldı mı sorusunu kendinize sormayacaksınız. Tabi bu yola çıktığımıza bizim karar vermemiz gerekir. Eğer başkaları yola çıkmamıza karar vermişse soru da sorulur sorun da oluşur.

Sabri Hoca, yola çıkmamıza postmodernistlerin karar vermesini istemiyor. Kavga burada...