Dolar (USD)
34.62
Euro (EUR)
36.25
Gram Altın
2925.54
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Ağustos 2020

Araç Muayene Ücretlerinden, Evlenemeyenler Meselesine Kadar!

Dünya dediğin iki kulplu kazan, tut bir ucundan sen de kazan!..

Yok, bu bize uymaz.

Bal tutup parmak yalayanlar arasında da olmak istemeyiz.

Hz. Ömer’in (r.a.) “Dünyaya az meylet ki hür yaşayasın!” tavsiyesine uyabilirsek, ne mutlu bize.

Ünlü Düşünür Thoreau, “Ayağa kalkıp yaşamadan oturup yazmaya çalışmak ne büyük bir sefalettir.” demiş.

Yaşamak mühim, aynı havayı soluduğun, aynı havayı paylaştığın “sesi duyulmayan vatandaşlarla” birlikte yaşamak, onları anlamaya çalışmak, dahası onlardan biri olmak.

Bu kolay iş değil.

Fildişi kulelere hapsolmayacaksın.

“İlişkilerin adamı” olmayacaksın.

Çarşıyı, pazarı ihmal etmeyeceksin.

“Tabandan” gelen seslere kulak tıkamayacak, “Beni, bana faydası dokunacaklar okusun, görsün ve duysun yeter!” demeyeceksin.

“Doğruya doğru, yanlışa yanlış” deme çabasının bedelinin olduğunu da bileceksin.

Bir de, “sesini duyuramayan vatandaşlarla” iletişim kanallarını açık tuttuğun için “nefsine ağır gelen tepkilerle” karşılaşmayı göze alacaksın!

Derdini kimseye anlatamayan vatandaş, seni bulur, sana patlar!..

Şöyle, “kafa dinlemek” için telefonu bir saatliğine kapatmaya karar verdiğimiz anda, bir vatandaş aradı.

“Ya Serdar Bey” dedi;

“Sana da bir haller oldu!”

Bana bir haller olmuş…

Acaba ne haller oldu bana?

“Geçen gün ‘Ali Babacan mı aday olur, Abdullah Gül mü?’ diye yazmışsın!”

Yani…

Yazmayalım mı, ara sıra “Kulis” atmayalım mı?..

Hayır, vatandaşın derdi var:

“Ya kardeşim, araç muayenelerini yazsana!.. Büyük para çok büyük!.. Bari, güneşin altında bekletmeseler, bir ‘gölgelik” olsun koysalar!..”

Bu konuya şöyle bir değinmiştik aslında; “Milyonlarca araç sahibinin canını sıkacak gelişme: Salgın nedeniyle Temmuz ayında yeniden başlayacak olan araç muayene istasyonlarının yaptıkları yeni zamlar sonrası, bir binek otomobilin muayene ücreti 410 liraya yükseldi!” haberine “Bu nedir kardeşim!” makamındaki bir yazıyla tepki.

Efendim bu işler “özelleşti”, güzelleşti…

Bize de “Niye yazmıyorsun kardeşim” fırçasını yemek düştü!

Sadece telefondan değil, mesaj kutumuzdan da tepkiler geliyor, araçların kahir ekseriyeti dar gelirli olan sahipleri “Şu muayene bedelleri Allah aşkına düşürülsün!” diyor.

Yetkililere Saygılarımla Arz Ederim.

EVLENEBİLMEK İYİCE ZORLAŞTI, AMAN BİR ÇARE!

Geçtiğimiz günlerde, “Altın fiyatları uçtu gitti, dar gelirli ailelerinin çocuklarının evlenebilmelerinin önündeki engeller büyüdü, aileler yüklü altın taleplerinden vazgeçsin, yetkililerimiz de Allah Aşkına şu işe bir el atsın!” demiştik.

Yetkililerden bu konuda ses gelmedi.

Sayın Numan Kurtulmuş, “Aileyi her türlü kötülüklerden korumak vazifemizdir. Aile yapısını korumalıyız” dedi ama kendilerinin “isabetle” bahsettikleri bir başka mesele.

Batı’daki “Aile Yıkımı”nı, farkında olarak veya olmayarak Türkiye’ye taşımak isteyenlere şöyle yüklendi Sayın Kurtulmuş:

“Aile hayatını ortadan kaldıracak, aileyi lüzumsuz, değersiz, geçersiz hale getirecek her türlü sinsi fikirlere, akımlara ve ideolojilere karşı uyanık olmak mecburiyetindeyiz!”

Buradaki “SİNSİ” kelimesine özellikle dikkat çekmek isterim.

Yüce Allah “sinsi insanlardan ve plânlardan” korusun memleketimizi.

Efendim, Sayın Numan Kurtulmuş’un söylemleri ne ölçüde eyleme geçer, ne olur ne biter; “Evlenmelerin hızla azaldığı, boşalmaların da hızla arttığı” bir süreçteyiz.

“Fren tutmayan” bu gidişe “Dur!” demek için “söylem”in ötesinde neler yapılır, bunlara bakarız…

İşin “mevzuat” yönü elbette önemli, kanunlar bir yere kadar etkili olur.

Amma velâkin, aileyi koruyacak esas tedbir, çocuklarımıza gençlerimize “Aile Şuuru”nu verebilmektir!

Biz bunca yıl “okul okuduk”, bizlere, İslâm’ın “Ailemize Verdiği” önem, İslam’ın “Erkek ve Kadına Bakışı”, “Hazret-i Peygamber’in (s.a.v.) örnek aile hayatı” gibi konularda bir şeyler söylenmedi.

Bu imam hatiplerde bir ölçüde veriliyordur ama bize imam hatipli olmak nasip olmadı.

Bize denilen:

Kadın eşittir erkek, erkek eşittir kadın!..

Bu söylem olduğu gibi kaldı ve üzerine “bir şeyler” eklendi:

Güç bela durdurtabildiğimiz “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” Projeleri gördük eğitimde.

Neler neler gördük de…

“Ailemize Sahip Çıkmanın” eğitim alt yapısına dair gelişmeler göremedik.

Allah ömür verirse bir gün görürüz inşAllah.

Biz göremezsek, torunlarımız görür inşAllah.

Vatandaşlarımızın kahir ekseriyetinin “eğitim dünyamızdan” yana dertli olduğunu söyleyebiliriz.

Bu memlekette nice atılımlara imza atıldı; sağlık, ulaştırma, yerli savunma sanayii…

Bunlar güzel ama eğitim alt yapısı sağlam olmayınca işler iyiye varmaz!” diyenler çok.

İlköğretimde, ortaöğretimde, üniversitede “maneviyat” adına pek bir şey verilmiyor.

Eğitim modeli “maddeci” ama meselenin “maddiyât” tarafı da parlak sayılmaz.

Pekçok alanda mezun şişmesi var.

Zamanında mesleğe yönlendirme olmadığı, herkesin ille de dört yıllık üniversite diplomasını kapmanın ve kapağı devlete atmanın peşinde koştuğu sistem tıkanır.

İş sahipleri işe yarar eleman, işsizler ise iş ararken etraftaki “Vasıfsız Üniversite Mezunları”nın sayısı da gittikçe artıyor.

Bu da hem Devlet’in hem de bizim üzerimizde basınca yol açıyor.

“Niye yazmıyorsun kardeşim bunları!” diyerek fırça atan okuyucularımızın canları sağ olsun.

Yukarıda bir yerlerde “Evliliğin Maliyeti” meselesine girer gibi olmuştuk.

Burada tamamlayalım:

Bugün için ne kadar kısarsan kıs, şöyle “İstanbul Sözleşmesi”nin kökünün kazınmasını emrettiği “geleneklerimize” uygun bir “evlilik” gerçekleştirmek istiyorsan 150 bin liranın (20 bin Amerikan Doları) altına düşemiyorsun.

Her ay bin lira biriktirebilen bir vatandaş bu parayı 10 senede bir araya getiremez, on seneye kadar da Allah bilir, “en mütevazısından” evlenebilmenin maliyeti milyonu bulur!..

“Kredi çeksen” fena.

“Faizle Evlilik” mi, Allah Muhafaza!

Yani…

Uzun lâfın kısası:

“Ailemizi Korumak ve Bitmesini Engellemek” istiyorsak gençlerin evlenebilmelerinin yolunu açmak mecburiyetindeyiz!

“İlle de dört yıllık üniversite mezunu olacağım” diyen vatan evlâdı, “orta yaşa gelinceye” kadar okulda tutuluyor.

Sonra da “diplomalı ama vasıfsız eleman” olarak piyasaya geliyor.

Devlete kapağı atamazsa, sıkıntı!..

Vatandaşlardan da bendenize nice fırça:

“Yüksek siyaset yapacağına bunları yazsana, sokaktaki vatandaştan iyice koptun kardeşim!”

Kendimi “Mazlumu getirin bana, mazlumu” Filmi’nin başrol oyuncusu gibi hissetmiyor da değilim!