Arabistan'da Türkçe Yasağı
Bu ne zavallılıktır, bu ne paniktir, bu ne paronoyadır? Aldığım bir haberi sizinle paylaşayım: "Yaklaşık 100 bin Türk vatandaşının yaşadığı Suudi Arabistan, aldığı bir kararla T.C. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Riyad, Cidde, Mekke, Medine, Taif, Abha, Dammam ve Tebük illerinde bulunan 8 Türk okulunun Türkçe tabelalarının indirilmesi, Türkçe olan isimlerinin de Arapçayla değiştirilmesi hususlarında karar almışlar ve bunun gerekçesini de "Arapçayı koruma" hassasiyetine bağlamışlar. İtiraf edin ki çok şaşırıp, kızdınız değil mi? "Nasıl olur da din kardeşi bildiğimiz, kutsal topraklar olarak addettiğimiz Arabistan'da, Türkçe tabelalar indirilir, olacak iş mi?" dediğinizi duyar gibiyim. Neyse itiraf edeyim, tüm bunlar şahsımca kurgulanan bir senaryo ve sadece aşağıda değindiğim vakıalarla ilgili empati kurmanız için başvurduğum bir yol.
NEDEN İNGİLİZCE DEĞİL DE SADECE ARAPÇA?
Geçtiğimiz günlerde MHP'li Adana Büyükşehir Belediyesi'nin kentin bazı mahallerinde, Arapça tabela ve pankartları "Türkçeyi koruma adına" kaldırdıkları haberi basına düştü. İngilizce değil, Rusça değil, neden sadece Arapça? Hem de gayri-insani ve antidemokratik bir gerekçeyle. Dert Türkçeyi koruma değil, daha önce de devrin büyük din adamlarından İskilipli Atıf Hoca'ya ağır hakaretler savurarak haddini aşan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü'nün dindarlarla ve dini değerlerle ne derdi var? Bu provokasyon, "başörtüsüyle okumak isteyen Arabistan'a gitsin", diyen ve Arapça ezanı yasaklayıp, yıllarca Türkçe ezan okutan ırkçı ve İslam düşmanlığı yapan kirli zihniyetleri hatırlattı bana.
ANADOLU'NUN YİĞİT VE MERT İNSANLARINA YAKIŞMAZ
Hiç düşünmezler mi ülkemizin vatandaşları olan milyonlarca Arap kardeşlerimizin nasıl da incinecekleri, duygusal yönden bizlerden kopuşa gideceklerini. Arap olmamakla beraber Türkiyeliliğiyle gurur duyan ve Türkiye'nin her karış toprağını namusu gibi koruyan, yaradılanı Yaradan'dan ötürü ayrımsız seven bir Kürt olarak empati kurduğumda bu yaklaşımları asla kabul edilir bulamam. Batı'nın emperyalist ülkelerinde Müslüman düşmanlığı, aşırı sağcılık, ve islamofobinin hortlatıldığı bir ortamda, yüzyıllardır beraber yaşayan İslam Dünyası'nın içine sokulmaya çalışılan etnik ve mezhepsel fitnelere, tuzaklara Anadolu'nun yiğit ve mert insanlarının düşmemesi gerekir. Türkiye bunları hak etmiyor, bütün etnik ve mezhepsel yapıların birlik ve beraberliği lazım gelirken Allah aşkına yüzdüğümüz tehlikeli sulara bakın!
BASKIDAN VATANSEVERLİK DOĞMAZ
Kimliği ve dili red etmek bireyi red etmektir, bireyin kimliğine saldırırsan tepki gösterir ve toplumsal çatışma riski yaratır. Bir kimlik veya farklılık kendini baskı altında hissederse siyasallaşır, karşıt milliyetçiliği ön planda tutar, sertleşip, anarşiye kayabilir. Entegrasyonlarını sağlayalım, Türkçe okuma ve yazmayı öğretelim eyvallah, lazım gelir ve fayda getirir. Ancak bunu dayatmayla, zenginliğimiz olan dillerimizi red ederek ve tabela indirerek değil, içselleştirerek, ötekileştirmeden, dışlamadan, hor görmeden yapalım. Hiçbir baskıdan, vatanseverlik ve kardeşlik doğmadı ve doğmaz. Geçmiş tarihimiz benzer acı tecrübelerle doludur. Gönüllü ve mutlu vatandaşlardan oluşan demokratik bir devlet, sağır kulağının üzerine bile rahat rahat yatabilir. Bu vatan her zaman insanlığın yurdu ve ümmetin umudu olmuştur. Irkçılık bu toprakların özüne ihanettir. Çanakkale'de yatan şehitlerimizin ruhuna hürmetsizliktir. Allah rızası için birbirimize merhamet edelim, ötekileştirici, kin ve nefret kusucu söz ve eylemlerden uzak duralım. Üzerimizde tarihi bir vebal ve sırtımızda çok ağır bir yük var. Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla kenetlenmezsek, pusuda bekliyor sırtlanlar, emin olun bizi sırtımızdan vuracaklar. Fırsat verme Ya Rab, fırsat verme Ya Rab!