Dolar (USD)
35.24
Euro (EUR)
36.80
Gram Altın
2964.83
BIST 100
9846.39
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Temmuz 2014

Antisemitist değiliz, nefret suçu da işlemedik!

Hiçbir vakit Yahudi soykırımını desteklemediğimiz gibi "Hitler az bile yapmış"cılardan da olmadık. Her olay ve olguyu değerlendirirken inancımızdan beslediğimiz adalet ve hakkaniyet duygumuzla hareket etmeye çalıştık.

İnsanız elbet; kimi zaman duygularımıza kimi zaman da tarihin bize sunduklarının heyecanına kapılıp hissiyatlı davrandığımız da vaki olmuştur! Lakin böylesi bir durumda dahi nirengi noktası olarak hepimiz için gerekli ve eşit dağıtılması/uygulanması gereken adaleti almaya çalıştıku2026

Bunda ne kadar başarılı olduk ya da olmaktayız? Aslında bu konuda sadece bizler değil tüm insanlar/insanlık sorgulanıp yargılanabilir. Nitekim geçmişten bugüne uzanan insanlık tarihinde bunun çok da iç açıcı sayılmayacak numuneleri mevcut.

Günümüz aydını, liberali hasılı mürekkep yalamışı eskinin çifte standardını cehalet, gericilik, bağnazlık gibi eklemelerle damgalamaya çalışadursun; kendi çağına hatta kendi bünyesine sirayet etmiş ayrımcılığı görmekten acizdir.

Çağın insanı, yaşanan her olayda hücrelerine kadar nüfuz etmiş 'biz ve ötekiler' düşüncesinin farkına varsa belki bunu tımar etmeye -en azından- otokontrol mekanizmasını devreye sokmaya çalışacaktır!

Oysa biraz da genetik bilinçaltı mirasla taşıdığı ötekileştirici bakış, modernizmin dayattığı ego/ben tapınma kültüyle daha da korkunç boyutlara uzanmıştır.

Modern insanın bu handikabı gündelik hayatta belki küçük çaplı etkilere/zararlara yol açıyor olsa da toplumsal meselelerde etkisi daha yaygın ve belirleyici olabiliyor.

Kendine/inancına/milletine/diline/dinine tapınan insan için verdiği reaksiyonun beslenme noktasını da bu ve benzeri unsurlar oluştururken sonuç itibarıyla toplumları, ülkeleri bağlayabiliyor.

Dünyadaki savaşların barışların hep aynı çerçevede yapılageldiği, dünyayı dizayn etme heveslilerinin aynı membadan beslendiklerini söyleyebiliriz. İddiamıza en canlı ve somut örnek olarak İsrail'in Gazze saldırısını ve dünya ölçeğinde verilen tepkileri gösterebiliriz.

İsrail'in artık belli periyotlarla -nedense çeşitli bahaneler bularak- Filistinlilere saldırması artık dünya kamuoyu için normalden(!) görülmeye başlandı. Her üç-beş yılda Tel Aviv yönetimi kendini dünya kamuoyunda mazur kılacak bahane ile topraklarını gasp ettikleri sivil halkın üzerine ölüm kusmaktan çekinmemekte!

Bulunan mazeretler zor bela inşa edilmeye çalışılmış barış anlaşmalarını bir şekilde delme amacına yönelik kılıf gibi görünürse de başta Batı medyası olmak üzere sesli konuşanların desteği almaya çalışılmakta.

İsrail'in savunma amacıyla hareket ettiği, masum olduğu, kendilerini korumaya çalıştıkları lanse edilmekte.

Bunu yaparken de sandalyelerine oturmuş film ya da tiyatro izler gibi Gazze saldırılarını temaşaya çıkmış İsraillilerden bahsedilmez tabiiu2026

Ya da İsrailli kadın vekilin tevil kabul etmez: "Filistinli anneleri öldürün" dillendirmesi "bireysel görüş" tasnifine dahil edilir!

Öte yandan Filistinlileri destekleyenler ivedilikle susturulur. Susturulmak istenen taifenin kimliği onlar için hiç önemli değildir.

İsrail yönetiminin saldırgan tutumuna ilişkin en küçük eleştiri yöneltenler ayrımcılık yapmak, nefret suçu işlemek, antisemitizmi savunmak gibi genel geçer suç kuralları çerçevesinde derdest edilmeye çalışılır. Üstelik bu pasifize etme biçimi statüyü sarsıcı, itibarı zedeleyici bir şekilde yapılarak görünür ve etki sahibi insanlar üzerinde korku oluşturulur.

Geliştirilen bu yöntemle tüm muhalif düşünceler bastırıldığı gibi geçmişin soykırım hadisesinin kanatları altına sığınılarak kendi kabahatleri örtülmeye çalışılır. Her eleştiriyi antisemitist salvolar olarak lanse edip dramatik bir mağdur edebiyatı yapılmak istenir.

Aslında kendi cürümlerini başkalarının boyunlarına geçirme stratejilerinin çok da başarısız olduğu söylenemez. Söz konusu iddiamızı desteklemek adına "Soykırım Karşıtı Yahudiler Grubu üyesi Yahudilerin ifadelerine yer vermek anlamlı olabilir.

İsrail'in, Gazze saldırılarını "soykırım" olarak nitelendiren üyeler, Filistin konusunda adil bir çözümün İsrail'e yaptırımdan geçtiğini iddia ediyorlar.

Grup üyeleri, İsrail'in Gazze saldırısına en sert tepki vermekten imtina etmezken içlerinden biri; Ofer Neiman: "Benim hükümetim, benim paramla ve benim adıma ama benim rızam olmadan Gazzeli çocukları öldürüyor. Bu durum, bir Yahudi olarak beni daha güvenli kılmıyor" diyebiliyor.

Neiman, iddialarını sadece bununla sınırlamayıp devam ederken esasında işin en can alıcı kısmına temas etmekten de geri kalmıyor. İsrail'in, kendilerini susturmama sebebinin dünyaya karşı sahte bir demokrasi tablosu çizmek olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Eğer bu söylediklerimi bir Filistinli söyleseydi hapiste ya da mezarda olurdu!"

Şimdi bizler de defaatle; antisemitist olmadığımızı, Hitler iyi yapmış demeyeceğimizi söyleyeceğiz de bunun yapılan çifte standartları görmemize engel olmadığını nasıl anlatacağız?