Anti-Erdoğan ittifakı… Vatandaşa ne vaat ediyor?
CUMHUR İttifakı’nın büyük ortağı AK Parti uzun yılların ve başından geçen bir türlü sıkıntının yorgunluğunu yaşıyor.
Şöyle bir geriye dönüp baktığınızda, “Neler
neler olmuş arkadaş bu memlekette” diyorsunuz.
Son yirmi yılın her biri akla ziyan olaylarını
hatırlayın…
Buralarda yaşayıp da kafayı üşütmemek gerçekten de
büyük marifet!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bunca badireyi
atlatıp işi bugünlere kadar taşıyabilmiş olması, bizden sonraki nesillerin akademik
çalışmalarına konu olacaktır herhalde.
Türkiye’nin Recep Tayyip Erdoğan’lı yılları, yüz yıl
sonra bile gündeme gelecek ve bu dönem üzerine şiddetli tartışmalar olacaktır.
Dünyanın altının üstüne geldiği bir süreçte, en belâlı coğrafyanın ‘Köprü’ pozisyonundaki
ülkesini yöneten Sayın Erdoğan, birçok iddialı adamın siyasi hayatını bitiren
bir büyük siyaset ustası.
20 yıl ve kaç seçim…Muhalefetin psikolojisini
darmadağın eden bir Lider...
HHH
O kadar ki, bugün “neredeyse” bütün muhalefet partileri stratejilerini Sayın Erdoğan
üzerine kuruyor.
Politikalarını Cumhurbaşkanı’nı hedef alan “kin ve nefret dalgaları”
oluşturmaya ve o dalgaların üzerinde sörf yapmaya bağlayan nice genel başkan
var.
Öyle bir durum ki bu…
Sayın Erdoğan günün birinde, “Amaaan, ne haliniz varsa görün!” deyip çekiliverse,
birçoklarının politikadaki varlık sebebi ortadan kalkacak…
İttifakları dağılacak, motivasyonları bitecek gibi…
6’lı masadan bahsediyorum özellikle…
CHP Genel Başkanı, Erdoğan karşıtı ittifakın
liderliğini yürütüyor.
İyi Parti, “Merkez
Sağa Açılıp” da, Sayın Erdoğan’a giden oyların bir bölümünü çekebilirse…
Demokrat Parti, bu role ufak da olsa bir katkı
sağlayabilirse…
Gelecek ve Deva Partileri, “AK Parti”den kopanlar olarak,
Sayın Erdoğan’dan bir şeyler kopartabilerse…
Bir de Saadet Partisi var.
Onun da orada olmasının sebebi belli, ondan beklenen
belli;
Rahmetli Erbakan’ın kurduğu partinin Sayın Erdoğan’ı
ne kadar mümkünse, o kadar aşındırması…
HHH
Muhalefet elbette işini yapacak, elbette baştakini
sandık yoluyla devirmek isteyecek.
Burada garipsenecek bir durum yok.
İktidarın birçok hatası var, bizim de anlam
veremediğimiz bazı işleri var…
Bunların dile getirilmesi de tabiidir ve dahası dile
getirilmelidir.
Masa etrafındaki muhalefet genel başkanları,
kafalarını memleket meselelerine değil
de, Sayın Erdoğan'a takmış görünümdedir. Bu, dertlerine çözüm bekleyen
vatandaşın aradığı, arzuladığı bir durum değil...
Bundan dolayı da, 6’lı masanın hiçbir unsuru oyların
çekim alanı olamıyor.
Bu partilerin her biri, “istemezükçü ittifakın” üyeleri olmaktan öteye gidemiyor.
Maalesef gidemiyor.
Ne büyük bir açmaz…
Bir yanda, metal yorgunluğunun birçok emaresiyle
yoluna devam etmeye çalışan İktidar Partisi var… Diğer yanda da, geleceğe dair
en ufak bir ümit vermeyen 6’lı ittifak.
Tabii bir de “hedef
oya ulaşabilmek için” muhtaç oldukları HDP var, sırtını “Örgüt’e” dayadığını ilan eden parti!
HHH
Bu tablo Türkiye’yi çok bunaltıyor, çok.
Memleketin dört bir yanından şikâyet seslerinin
yükseldiği, birçok iktidar gönüllüsünün bile tepkilerini açıktan dile getirmeye
başladıkları bir süreçte…
Çarşı, pazarın “enflasyon
yangını”nda kavrulduğu bir süreçte, muhalefet nasıl olur da oylarını
arttıramaz?
Nasıl olur da…
Ana Muhalefet yüzde 25’e çakılı kalır?
Diğerleri de, oylarını artıramaz?
Birleşik kaplar gibi, birbirlerinden oy
çekebilmekten öteye gidemez?
Soruların cevapları çok basit:
Sıkıntıdaki vatandaş iktidara kızsa da, bir masa
etrafında buluşup duran partilerden hiçbirini “ümit kapısı” olarak görmüyor.
Altılı ya da yedili ittifak, kafayı Erdoğan’a
takmışlar ittifakı olmaktan öteye gidemiyor.
Ana Muhalefet Genel Başkanı’nın yaptıklarına bakın
siz…
Şöyle bir düşünün; bir zamanların Rahmetli Parti
Liderleri, Erbakan, Türkeş, Ecevit ve
Demirel’den hangisi, muhalefetteyken, Süt Kurumu’nun, İstatistik Kurumu’nun
kapısına gidip, Kemal Kılıçdaroğlu’nun düştüğü durumlara düşerdi?
Sayın Erdoğan, muhalefetteyken böyle şeyler yapsaydı
ağırlığından çok şey kaybetmez miydi?
Rahmetli Erbakan’ın o müthiş muhalefet yıllarını
hatırlıyoruz…
Proje proje
muhalefet yapardı Merhum.
Ekibiyle birlikte gece gündüz çalışır; en keskin
eleştirilerini nezaketle dile getirir, sadece eleştirmekle kalmaz, memleketin
hangi meselesini nasıl çözeceğini rakam rakam, tablo tablo ortaya koyardı.
Altılı masanın herhangi bir unsurunda o “heyecan”ın, o “gayret”in, o “üretkenliğin”
binde biri var mı?
“Anti Erdoğan İttifakı” olmaktan
öteye gidemeyen bir yapı…
İktidara ulaşabilmek için “dışarıdan gelecek desteklere” bel bağlamış bir yapı görüntüsü her
geçen gün biraz daha fazla yerleşiyor
maalesef…
Ortaya koydukları ne ki?
Millet İttifakı’nın ortaya attığı “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”in ne menem bir şey
olduğu konusunda, sokaktaki vatandaşın hiçbir fikri yok.
Böyle bir derdi de yok aslında vatandaşın, “gündelik hayatında karşılaştığı büyük
sıkıntılara” çözüm getirecek yapıyı arıyor.
Ve o masadan da böyle bir mesaj alamıyor.
Üzerinde düşünmeye değer bir soru size: Vatandaş,
çözüm için “adres” göremezse nasıl
bir ruh haline bürünür?
HHH
“Evet, mevcudun da birçok hatası, eksiği,
gediği var ama…
Ne
yaparsın ki…
Bunlardan
da bir numara çıkmaz. İşleri iyice sıkıntıya sokar!” diye
düşünür…
Zaman zaman mevcudu eleştirdiğimizde aldığımız tepkiler
bu yönde oluyor zaten.
“Haklısın
da, ne yapalım yani… Memleketi bunlara mı teslim edelim?”
yollu tepkilerle karşılaşıyoruz…
HHH
Masadaki Muhalefet, salt “Erdoğan
karşıtlığı”na yaslanmayı bırakmazsa...
“Erdoğan insin de ne olursa olsun!”
görüntüsünün ötesine gidemezse, nasıl alternatif olur?
HHH
Türkiye’nin ya bu iktidarın derlenip toparlanmasına
ya da “ümit” vaat edecek bir yapıya ihtiyacı var.
Siz hangi ihtimali daha kuvvetli görüyorsunuz?