Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.77
Gram Altın
2972.97
BIST 100
9732.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Eylül 2019

Annem Gelin Gitti

Annem gitti… Geçen hafta bu saatlerde dünya durağında son nefeslerini alıp veriyordu annem. Annem otuz dokuz yaşındaydı ve hep öyle kaldı gözümde. Ben, onun yaşını geçmiş bir öksüzüm şimdi. Bu güne kadar çok yazı yazdım ama şimdi kelimeler içimde düğümleniyor, gözyaşım dinmiyor, nefesim yetmiyor, parmaklarım titriyor, hafızam hep annemi anıyor, takılıp kalıyorum onda…

Amansız hastalık… İki yıla yakın gece gündüz süren ızdırap… Çaresizlik… Gözyaşı, dua ve sabır. Sabırla geçeceğiz bu köprüden anne, demiştim. Annem de bana, bilmiyorsun ki neler çektiğimi, demişti. Hastahanelerin uzun, soğuk, tenha koridorlarında aradığımız çare… Yok ki dermanı, yok ki… Sığındığımız kudret, yöneldiğimiz şefkat eli, hepimizin sahibi Yüce Rab idi. Dünya geçici ikâmet yeriydi, bir gün muhakkak göçecektik bu diyârdan. Göçtü annem, hem de otuz dokuz yaşında…

Yıllar önce karaladığım şu dizeler gelip duruyor kalbimde: “Ölümü öldürsek ölümden kaçış mı olur?/Ayrılıktan daha acı yakış mı olur?/ Ölümün de yüzü soğuktur amma/ Yine de ölüm son vedâdır sanma”

Ölüm son vedâ değildi, buna inancımız tamdı. Son vedâ değil ama uzunca bir ayrılıktı ölüm. Ayrılık ne zormuş, kalbinizden kopan bir parçanın sonsuzluğa uçuşu… Gökyüzüne bırakılan umut güvercinleri gibi… Uçup gidiyor, masmavi boşluklarda süzülüp kayboluyor en sevdiğiniz, canınız, her şeyiniz... Onca güzel yıllar birden hâtıra oluyor. Zaman ne hızlıymış meğerse. Dünyanın döndüğünü, zamanın ne çabuk geçtiğini daha iyi anlıyorsunuz. Dünya döndükçe, zaman geçtikçe uzaklaşıyor annemin sûreti, eski fotoğraflara dönüyor hüznüm, oralarda arıyorum kokusunu, bakışını…

Ölüm güzel şey, cennete gitmek için ölmek lazım dediğimde annem, size doyamadım, doyamadım, demişti. Şimdi merhum N. Fazıl’ın şu dörtlüğü takılıyor dilime ve teselli buluyorum:

“Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber

Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?

Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun!

Ölümü de öldüren Rabb’e secdeler olsun!”

Annem tam 17 torun gördü, hepsiyle konuştu, hepsini sevdi, hepsi için çırpındı, hepsinin derdini dinledi. Ancak annemin konuşamadığı, derdini dinleyemediği, çaresini bulamadığı birisi vardı. Tam otuz dokuz yıldır koynundan ayırmadığı, elini bırakmadığı, gözünden uzaklaştırmadığı, dizinin dibinde, kucağında, göğsüne bastırıp otuz dokuz yıldır terütaze cennet kokusunu içine çektiği Ayşe’siyle konuşamadı ki… Ayşe’miz otuz dokuzunda iken annesiz kaldı, annesizliği bilmeden, gittiğini duymadan, vedâsından habersiz.

Annemin son gecesiydi, Ayşe’miz karşılamıştı, konuşamadılar, göz göze, derin sessizlik… Annem de mecal kalmamıştı ki sarılsın, koklasın, bastırsın göğsüne, sımsıkı… Ayşe’mizin engeli vardı görünüşte, konuşamıyordu, yürüyemiyordu, ayakta duramıyordu. Zâhirde böyleydi ama Yüce Allah’a inanıyorum ki Ayşe ile annem konuşuyordu ama bizim bilemediğimiz bir dilde, perdenin kalktığı bir dünyada, muhakkak inanıyorum buna.

“Ölüm Allah’ın emri de/ Şu ayrılık olmasaydı” diyordu ya şair, şimdi bu hazin ayrılık yakıyor içimi. Nice zor geceleri dua ile aşmıştık, nice ızdırapları savmıştık, ah bir sabah olsaydı, ah! Mevsimler dönerken acılar sevince, ayrılıklar kavuşmaya dönmüyor şu yalan dünyada. Çok umduk, çok bekledik acil odalarında, servislerde, kapılarda… Derdimizin geldiği makamı bildiğimizden şükrümüzü de bırakmadık ama bir gün bu ayrılığın bizi tarumar edeceği korkusu da içimizde saklıydı.

Annem, geçen hafta cuma günü davetini almış meğerse. Daveti almadan önce kendisini bir gelin olarak görmüştü de bizler, annem acılarına dayanamıyor da ondan böyle görüyor, konuşuyor sanmıştık. Meğerse bizim şuurumuz yetmemiş onu anlamaya. Çok sevdiği ve tam otuz yedi yaşında kaybettiği kardeşini, dayımı, Derviş Abdullah’ı görmeye başlamıştı. Kim bilir, perde kalkmıştı sanki. Bizlere kapalıydı, bizler dünyalık cümleler kurarken, annem cennetin aralanan kapısından içeriyi görüyordu belki de. Yıllardır çektiği dayanılmaz acılara, ağrılara gösterdiği sabrı onu kurtaracaktı.

Beni evime götürün, dedi hastane odasında. Gece uzuyor, ağrılar diniyor, nefes azalıyor, gözlerdeki fer çekiliyor, nabzı düşüyor, bedeni soğuyor, şişlikler kendiliğinden iniyor, morluklar yok oluyordu. Annem evine gitmek ve orada emanetini teslim etmek istiyordu, bunu anlamıştım. Geceleyin kendi kararımızla hastaneden çıkardık annemi, bir gelin gibi çıktı annem. Süzülen bakışları, azalan direnci, salınan bedeni uzadıkça uzadı yatağında. Evine vardı gece yarısı, son kez bir şeyler istedi, son lokmalarını yemek, onu bekleyen son rızkını tamam etmek için. Varır varmaz evine, “Ali geldi mi?” diye sormuş annem. Ben, hemen ardından yetişip, yumuşacık ellerini tutarak, “Anne evimizdeyiz, nasılsın anne?” dedim. Tüm inanmışlığı ile “Tamam, iyiyim” dedi annem.

Son gecesi imiş, son bakışları, son… Son gecesinde abdest almak istediğini söyledi, ablam abdest aldırırcasına ellerini, yüzünü okşadı. Abdestini aldın anne, demişti. Dünyanın kirinden arınarak, tertemiz bir bedenle ayrılmak için hazırlanıyormuş annem, bunu şimdi daha iyi kavrıyorum. Zira annem, bizlere sürekli namazımızı kılmamızı, hem de vaktinde kılmamızı söylerdi, üzülürdü bizim için. Annemi uğurlama vaktinin yaklaştığını anlamıştım. Kendisini gelin gibi gören annemin dakikaları kalmıştı. Çok sevdiği Arife teyzemi çağırdım, akrabalar, büyüklerimiz, torunları ve biz evlatları hepimiz başında idik. Kur’an okuyor, dua ediyorduk. Ve annemin dilinde şehadet! Son nefesine kadar “Lâ ilâhe illallah”ı zikir edinmişti annem, gücü azalmıştı, dili ancak dönüyordu ama gideceği yeri görüyordu artık. Bir ara anne diye seslendim ama gözleri beni değil de cenneti görüyordu sanki, emindi, rahattı. Dilinde şehadet vardı. Kıbleye döndürdük yönünü, sağ kolunun üstüne… Yönünü çok sevdiği ama Ayşe’sini bırakıp da gidemediği Kâbe’ye döndürdüğümüzden hemen sonra, son nefesini aldı ve annem bir gelin olarak bu yalan dünyadan gerçek dünyaya gitti.

Onun gittiği geceydi, Ayşe’mizin dilinde “Anne, anne, anne…” vardı. Ayşe’miz kırkına yaklaşan bir bebekti, annemin onu doğurduğu yaştaydı Ayşe ve annem Ayşe’sini kucağına aldığı yaşında kaldı. Annem otuz dokuz yaşında… Allah’ım, bizleri cennetinde buluştursun inşaallah, yeri cennet durağı olsun annemin. Biz annemizden razıydık, sen de razı ol ya Rab!(Bir Fatiha lütfedin efendim)