Dolar (USD)
34.32
Euro (EUR)
36.30
Gram Altın
2833.56
BIST 100
9420.42
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Mart 2024

​Annelik öldü, yaşasın üreten kadınlar!

Kadınlarla ilgili dayatılan postmodern kurallar üzerine konuşmaya devam edeceğim.

Kadının güçlendirilmesi ilkesi üzerine kurgulanmış görülen modern kadın imgesine dair eleştirilerimi paylaşacağım.

Modernizme bağlı olarak değişen sosyolojik yapının, gündelik hayatı, toplumsal algıyı değiştirmesi elbette beklenen bir sonuç.

Bununla birlikte kadın ve erkeğe ilişkin topluma dayatılan bir model olduğunun da farkındayız.

Kadının ezilmişliği üzerinden başlayan hareketin geldiği noktada her alan ve zeminde bir tür erkekle yarıştırma sürecine girilmiş, bir yerde dengesiz bir rekabet sürdürülmektedir.

Yanlış anlamlara meydan vermemek için şunu peşinen ifade edelim. Kadını toplumsal hayatın gerisine çekmek ya da ikincil pozisyona taşımak gibi bir niyet içerisinde değilim. İtirazım, kadının her alanda erkekleştirilme ve erkekle yarıştırılma çabasınadır.

Kadının ikincil durumuna itirazımı rakam ve veriler ışığında yapmayı sevenlerden biriyim. Bununla birlikte kadın ve erkeği her açıdan tek tip tek cinsiyet gibi kodlanmasına ve bir tür yarışa sokulmasına karşı çıkıyorum.

Cinsiyetin kadın ve erkeğe sunduğu kimi avantajları görmezden gelmeye çalışarak her alan ve kulvarda birebir aynılaştırılmasını doğru bulmuyorum.

Söz gelimi akademideki kadın ve erkek oranlarının son yıllarda eşitlendiğini hatta şimdilerde kadın oranın erkek akademisyenleri geçmeye başladığını biliyoruz.

Ya da diplomasi, bürokrasi gibi alanlarda kadın sayısının eskiye nazaran ciddi artış gösterdiğinin farkındayız. Bu göstergeler cinsiyet ayrımcılığının azalmaya başladığını göstermesi açısından oldukça önemli veriler.

Yine kadın girişimciliğinin teşvik edilmesi, desteklenmesi çok kıymete haiz bir durum. Hatta geç kalınmış bir uygulama. Kadın gücünün, inovatik ve çözüm odaklı bakış açısının üretim ve ekonomiye ivedilikle dahil edilmesi çok değerli.

Yine siyasette, medyada kadın sayısının az olduğunu, sayılarının artması gerektiğini düşünüyorum.

Herhangi bir tercihte kişiyi öne çıkaran unsurun cinsiyet olmasına karşıyım. Yani demem o ki herhangi bir kişi salt kadın veya erkek olduğu için bir makama, pozisyona getirilmemeli.

Bir insanın eğitimi, tecrübesi, becerisi herhangi bir durum için uygunsa burada cinsiyetinden dolayı diskalifiye olmamalı.

Öte yandan hiçbir iş, çıktı değersiz ya da bir ötekinden kıymetsiz görülmemeli.

Değer sadece parasal olarak ölçülmemeli.

Emek verilen her çıktı, bir değer taşımalı.

Sözgelimi postmodern dünya annelik gibi zor, süreç ve emek isteyen bir durumu direkt ekonomik olarak ölçeklendirip üretim dışı bir pozisyona taşıyabilmekte. Ya da ev kadınlığı tamamen tüketici bir pozisyon olarak yorumlanmakta.

Değer unsuru olarak somut ve parasal bir norm belirleyen modernizm için annelik, ev kadınlığı gibi çok yönlü üretim durumu bile anlam içermez.

Kişinin ne kadar para kazandığıyla ilgilenen bu bakış açısı, kadının çoğu üretimini de değersiz kıldığı gibi onu farklı alanlara yönlendirmeye çalışıyor.

Kapitalizmin çocuğu modernizmin bakış açısı varoluş mantalitesi bağlamında anlaşılır olabilir.

Öte yandan bazen kadın hakları savunuculuğu bazen adalet savaşçısı rolleri içerisinde kadına yönelik bu değersizleştirmeyle karşılaşıyoruz.

Bazen iyi niyet bazen bilinçli bazen de safiyane bir tutumla kadını ev ve aileye dair her alandan çıkarma teşebbüsleri olduğunu görebiliyoruz.

Bu zihniyet kadının evde ailesi için yemek yapmasını “hiç” yani “sıfır” sayarken aynı eylemi para kazanmak yaptığında girişimci bir kadın olarak görüp alkışlıyor. Kadının ailesi için yemek yapmasının ardındaki ekonomik kazancı yok sayıp sıfırlayan bakış açısındaki paradoks hiç fark edilmiyor.

Yemek yapma eylemi sadece bir örnek. Konuya ilişkin yığınla materyal mevcut. Toplumsa değer ve üretimin salt parayla karşılık bulduğunda anlamlı görülmesini reddediyorum. Emek verilen, çaba gösterilen her çıktı saygıyı hak ediyor. Annelik, ev kadınlığı kadın için değer üreten mekanizmaların başında geliyor. Bir modernleşme sevdasına değerlerimizi kurban vermeyelim vesselam…